31 Aralık 2011 Cumartesi

Örümcek Ağı ve Balık

birikmişler koltuğun üzerine
ve aradığım kıyafet altta kalanlar arasında ( olmalı )
canımı sıkan
o'nu
bulmaya çalışırken
onlarca kıyafetin bedeni olmak

o kadar birikmişler ki
rengini bile
göremiyorum
o'nun ( bir rengi olmalı )

korkmuyorum
bir yerlerde buruşma ihtimalinden
kirlilerin arasında
veya mandallanmış olmasından da
bir ipte

canımı sıkan
öyle bir kıyafetin
hiç var olmadığını
kendime söyleyememem

30 Aralık 2011 Cuma

Diş

dazlak bir toprağın
köklerinde sonuçlanıp

nereye götürüyor
parke çatlağındaki çam ağacını

kar keten üzerine
yağlanmış bir takvime
sunuyor kahve molasını
ve
sahte farlarıyla
hareket etmiyor arabalar

getirmiyor tekerlek
bal mumuna sarılmış yolcusunu
üstelik saplanmış bataklık kuruyor camlarında

koy boyunca soy ağacını kesiyor
yenilenen

tozlar hazır
komasının şarkı listesinde
beynimi kutlanan gibi yapmalıyım

dirisi loş
çünkü kıyafetlerini değiştiriyor
ceseti kor
çünkü sigarasını orda yakıyor

kendini bulursan
parmak uçlarına üfle
soğukluğun
sonu yok

29 Aralık 2011 Perşembe

Diğeri Diğerinden

atılacak olan adım hedefi yok eder

barakaya topladığım
toz geçirmiş bir mevsimin burnundaki metal

yırtıcı kuşların tırnaklarındaki ten
aptallıklarında sökükler

halının altı kadar
gökyüzü
yarım ağızlı kahkahanın kitaplarına
damlatacak salyalarını

sayfalara uzandı
orada giyindi
kıvrışıklığında konuştu
sinmiş bir uykuda
kuklalaştı

27 Aralık 2011 Salı

Uzay

döşemeleri eski ray üzerine bir gemi maketi
bence tartıya koyma bizi
martıları da vurabilir tanrı
tekerlerinden kolyeler ve aksesuarına düşman olan her ne varsa

sunabilirim
metalik grisini
ve ütopyada devrilmiş bütün karavanların

karelenmiş sunta
yakasında çiviler


yine de saksı boş , bir balık çamurlanır
uzay derinliğine tükürdüğünde

25 Aralık 2011 Pazar

Ölçmenin Süsü

ışığın mantosunda üşüyen
kukla

laternanın kolunu çevir

O
çalan şarkının alerjisindeki dansı
aksesuarımda kopartıyor

şırınga ısırığına görünmeyen diş iziyle birlikte

bir cümle çıkaramadıkça
yüzündeki gülümsemeden

devam edeceğim

23 Aralık 2011 Cuma

Daha Baskın

nöbeti bir sonrakinde
sağda yakılmış damar çıkıntısına parmak ucu
gülerdi koleksiyonuna
büyüsü alçak yerden yüksek
düşeceğini bilsem bırakırım

kes bütün bu ahşap olanları
umursamamaya çalıştıkça tapılır mı yoksa
küfür suya saldıkça tüm solungaçlarını
fırsat güzel meyve
kabuğunda kemiklerini kırarsa çekirdek

kolay geçer
ne olacak sorusuna geçiştirmelik günler

20 Aralık 2011 Salı

Daha Yakından Küreselleşip

bazen
damarındaki sinek ölülerini temizlerken
her zamandan üstün gömleğimi giyerdim

ihtimal ki sevişilir
çünkü hiç bir manzara
bundan yüz yıllar önceki
savaş sonrasını
göstermez

iyi dinlersen
duyarsın sesimdeki gelgitleri

şöminende tekrardan orman yakıyor
duyduğum retorik kir

kartpostallar güvercinini sallıyor
savaş adına bir beyaz

çatışmalarda gölgeler parmaklarını eksiltir ay'ın
denizin ortasına bir ev
temellerini balık kılçıklarının oluşturduğu

seni oraya götürmek için karaya çıktım
ama pusulada yoksun
geri dönmek için zaman var
ama kayık yoktu

pusulayı düşürdüm
orayı özledim
ve sadece yüzgeçli bacasını gösteriyordu buraya

kumu üfledim
boşlukta sallanan
suyu öptüm

19 Aralık 2011 Pazartesi

Kıyıya Vuran Havyarlar

kül tablası
yerine akvaryum

tabularının
beyaz dişleriyle
birlikte

lastik dudaklarının
arkasına gizlenmiş
dişlerin

dişlerin en güzel tekerlek
yürümek istiyorum

18 Aralık 2011 Pazar

Fon Üzerine Ray

çalışmayan zaman makinesi üzerine çizilen
pişmanlıkların kedi adımları

soğuk hiç bu kadar
kararlı ve gerçek
olmamıştı

16 Aralık 2011 Cuma

Süreklilik İçin

bu bardakta
kenetlendirdiği alkole
çukurlar kazıp
kahkahalar atan
en güçlü tanrı

odadaki bilincin
floresandaki gerginliği
hep aynı şarkıları mırıldarsa suçlulukla
karavanı eskitir biraz
ama olsun yine de ütopyayı zedelemez

mandallar kıyafetini assın gökyüzüne
sök ana kayanı
kanadıkça
topraklarında bir çiçek

bugün
sana sarhoşun kıskaç
kıskançlık bir egoya düşman
eğer fırtına
kesilirse
ışıkları aç
parmaklarını uzat ellerinden özgür

buzlar eriyor
günlüğümde
beynimdekine uzanıyorum
o kadar kutsal

15 Aralık 2011 Perşembe

Çözümsüzlüğüyle Güldüren Farkındalık

pipo lülesi içinde
saçları yanan
bir coğrafya
ve
koridorda
ateşli elin
ökçelerinde öksüren
yabancı bir beden var

göz kapağının aksamaması için
yapılmış tüm bu danslar
fayansları parlatmaz

ihtimal ki
leke tırmanır
beyninde
eğer sen de uyuyamıyorsan

14 Aralık 2011 Çarşamba

Topuklarında Akor

yetmiş bir yıllık sepya ağacın
gözlerinde varşova
acınırlığı geçmiş sokaklar

warszawianka ile
armasıyla
kuyruğundan
solungaçlarına

manila hatırlamıyor hastalığı
zincir hep devam edecek

13 Aralık 2011 Salı

Lisodya

kıvraklığında bir şey konuşmasa da bedenin
farkındalığın
hoş bir dans

uzuvlarda paraflanmış yarım göz kapağından
yeni bir hatayı
doğuracak olan kadın

kaygı yakınlaşır
kaygı yakınlaştırır

çünkü kaçışların başarısını
başa sarar plaklarında
uyku bölen düş

yine de kabusu tanımlayamıyorum
kabuğu kırık dansında çözülüp
çalacak şarkıya
rüzgarsızlığında sürükleneceğim

12 Aralık 2011 Pazartesi

Çiçek Kökleri ve Kesikler

derinde yaşayan
balık için
daha çok
kulaç

sular
yuttukça
biraz daha
kanatlanacak diyafram

uykum onun yanında
ve
beni
uyandırması için
sarmaşıklar
suluyor
yeni bir mevsimi kucaklamaya çalışan kuraklıkta

10 Aralık 2011 Cumartesi

Anımsamaya Çalışıyorum

eski bir yer orası
kadar kadar buruşuk
şişmanladıkça parmağından yüzüğü çıkaramayan

hatırlandıkça saran peydahlanmış korkusu
ve anımsanmış sorgular komasını
arkasına alan
bir manzara

yolu yenilenen
ışıklandırılmış fahişeleriyle
ve parkelerinde solucanlarımın kusmuklarıyla ıslanmış

yağmur sonrası
kırık şemsiyeleriyle
mazgala tutunmaya çalışan
ardından ayakkabı salyalarına
gülen

beyninde
yer tutmayacak kadar
adresi yutulan

keskin kirler gerilir korosunda
ve dinlenir vestiyere
adımlanmış o mektubu

8 Aralık 2011 Perşembe

U

gereksizleşirken kavanoz
içindekilerle birlikte
bir uçurum
manzarası kadar
görsel

bugün de yağmur yağıyor
dönüşlerini hatırlarken

bir daha olmaz
yanmaz sigara
palavradan da olsa fısıldamaz gerçek anlamını

6 Aralık 2011 Salı

Klapa Kanatlanmış , Gökyüzü Ütüsüz

filmlere geçitler sunan ses tonunda
kabuklaşmış ray
bir yama geçen zaman
göz yaşınla yüzümde dinlenmiş külüstür makyaj

sabahın güneşini
yağmura tercih eden
kırkayak bulur
yarım kalanı
devam ettirmeye çalışan
kuruntulu turuncuyu

tablolardan bir duvar
glayöller deseniyle kelebeğini öldürür ve
ceset gölgesiyle tırtıllar yuvarlanır kokusunda

ne bir tuğla rengi turuncu
ne de bir fırça izi duyduğum

kavislenir neşen
tizleşir yağmur
örülür avcunda bir toz
kirlenir parlaklığında beyaz kansızlık

kapı arkası askılığın gördüğü gerçekten
daha yumru kalbim
ve senin ayaklarına diktatör olur
bağcıklarının kaçma isteği

4 Aralık 2011 Pazar

Numara

duvara yol olmuş ince kablodan merhaba
diyafram tanrı
ahize kutsal kitap

ve kumsal rahat
sigarada ay dolunay
telefonun ucundan ses gelmeyecek bir daha

yakınlaştıkça bu gerçek resimleri pürüzsüz
dürüsttür rüzgarın yüzüne savurduğu gürültü

savruldukça alfabeden işaretlere bürünsün
o yüzden
onun kahkalarına
öncelikle ruj sürün

bir nöbet sıkışır dudaklarındaki kumsala
bir halata düğümlensen
bilincim ruhun sanar

sarı ayaklı paçavralarından kaçan adam
güneş düşer diye kadın beklemekte ayakta

rakamları unut
hafızama somurttum
sabah olur mu ?
yoksa bir şarkı daha soyunur mu

korkular cesaretine imzasını atarken
vakit çemberinde hep bir akreple konuşulur

konu şu
tanımından kurtulsana
toz yutan bir şarkıyı sessizlik tutuklamaz

keyifsiz bir vazoda
toprağın kuru ve
dili sürçen ama düşmeyen yağmursun

tekrardan konuşup
uydusunu sallıyorum
sırtı dönük ahizenin yansımasında yazıyor
kelime dolusu gemiler gider
ama ses hep limanına geri döner

3 Aralık 2011 Cumartesi

Yol Ayrımında Pineklemek

alkolün penceresine yapıştırırken
tüm o başı gökyüzüne çevrili umutları

tavan keser manzarası
benden çaldığı gri rengi ipliğiyle

taşlar küçük
haklı değil çakıllar
yalın ayaklı acılarla
sivrileşiyor uzaktan

karıncalar geçiyor önümden
bana bir çekirdek kabuğu ver

buğulaşsın tanrının intiharı
olduğu yerde kalana bakıp
soyutluğa aldanırız

dikiş tutar saplantı
fazlasıyla oturduğun yerden boşa atılan voltalarla

belirsizliklere satılır
en gösterişli kuramlar

bir yansıman var mı
suda yüzmeye çalışıp
boğulmaktan korkmayan

ikilemde o'na ulaşacağım

2 Aralık 2011 Cuma

Bildikleri

bir başka duman kederlenecek
büyü kapan süslemelerde sunulmuş anlama
vakit için bölünmüş çünkü beynin

takıntı ve saplantı tekrarına
eksiksiz parçalarıyla renk katmayacak
hiç bir boya

yakarışlar ölecek kusmuklarda
bir kitap içinde adımlarken kar

soyun bu aynada
bedeninin her noktasından geçeceğim
odanın eğrilmiş beline odaklan
fısıldanmış tüm o kaoslar
durağanlığın şarkısıdır

1 Aralık 2011 Perşembe

Tüm Günaydınları Kaçırıp Uyuya Kalmışız

boş bir kağıtta 6 ev değiştirmiş makas
ayakkabılarına sararan mevsimden gülen akasyalarla

ve bir gün biriktirdiğin miras tartılacak
harflere çizilmiş ressamın parmaklarında

duvara sakladığım italik bir küfür var
ordan bulabilirsiniz maskelerini

insan olmayan gökyüzünde
kafesiyle dolaşacak

bir sigarayla ağırlaşacağım

30 Kasım 2011 Çarşamba

Yine de Karanlıktan Korkar Eresbos

bir diş boyası imgeler
boynunun kanalizasyonundan denizlerimi kirleten

pil gerekiyor sana aydınlatıcım
tozun eteklerine yapışıp
özgürüm diye bağırmam için

perdene bir göz deliği
gece de vardır güneş

tam anlamıyla karanlık istemiyorum
çünkü benimle karşılaşmaktan korkar eresbos

benim olmayıp bende kalanları irdeledikçe seyir defterin
tekrarları unutmuş gibi yapıp , sıkılmadan oynayacak
feribotlar martılarına kavuştuğunda

29 Kasım 2011 Salı

Sulu Boya Angajesi

hapishanelerin şarkılar kaçıran parmaklıklarından
yapılmış kağıt gemilerin
ortasında kalmış
bir fransız adasıyım ben

kaldırımlarında kitap rafları
raylarında kahve fincanları
araba tekerleklerinde yıldızlar olan
güneşi bir tablo

bir sağır notası çıkar dudaklarından
kül rengine bürün

külüstür bir şarkı aç kayalıklarımda
boyama tükür
ağlamaklı bir şeyler çizmem lazım bugün

28 Kasım 2011 Pazartesi

Ketum

yalanların yazıldığı diğer bir kuytuda
solucanların izleri varmış gibi davranan dedektiflerin vardı

çünkü hep tekil vazoya eklenmiş çoğul çiçekler
aynı sudan beslenir
ama toprak yok vazoda

hızla ilerliyor bulutlar
senin saçların bugün benim yastığım

sesim gidiyor uzağa
el yazım yakından güzel

geceye sır olarak anlattığım için seni
sabaha kadar gece
kendisini öldürüyor

27 Kasım 2011 Pazar

Su Altında Çalışıyor Saat

kolların
parmakların ve parmaklarının dirseklerinden
siniyor içime en hırçın kelimen
ve hep
sis kapatıyordun gözlerime

sabahın ulaşılmayan fahişelerinden daha da masumdu
başını öne eğmiş utangaçlık

çoğu şarkılardan oluşan beynin
bir kitap dolusu yazı var beline kazınmış
putperest eşyalar da var sana aksesuar

her biri senin
eksikliğinin göstergesi
uzaklaşsam da , betonlara çarpsam da
ahşap evde
maketlerin vardı

26 Kasım 2011 Cumartesi

Vals

ay düşüyor martıların yuvasına
köpek balığını sıyırıyor yıldız
uyumayı seviyorum
yatağımın ucundayken
dişleri parlak mektubun

duyduğum keman sesi
rüyalarında birikmiş bir uğultudan ibaret

eğer hissedersen seni dinlediğimi
karşıma geç
gözlerini düşürmekte alfabemiz

kumardır belki de
su damladıkça azalıyor
hiç ara vermeden taşlar yerleştiriyorum bu kıyafete
dans etmesi için değil
adı soğuk bileklerinden rüzgara kapılmış bir fasıl
burdaki tüm saatler sana uyarlı

23 Kasım 2011 Çarşamba

Ütopya Bulutlarından Ötede Yaşayan

devrin sol kulağında sineklerken
senin evrimine inanıyorum beynimin içinde

yanaklarında artan ayazın ortasından
bir nehir bile geçse
inanmak zor
güneş yense
gece kanatlanıyor

ince ayaklı kadının , ince ayaklı kemanıyla
uzun bakışlı yalanları ceplerinden çıkarması

hep başka gezegenlerin notalarından çalardım ben
inanmazdım burdakine
çünkü
tozdaki soyut hep daha değerli
yataktaki somuttan

yine de usluyum
parçalandığını görsem de meteorlarda
yıldızların uçlarındaki atlıkarıncandan bir gün düşeceksin

ışıkları söndürünce insanlar
aydınlatmadığında gökyüzünü şehir
daha iyi görüyorum seni
iplerinden sıyrılıp
güzel şarkılar seçiyorum
sen uyuduğunda

22 Kasım 2011 Salı

Sahteliğinden Kurtulduğunda Gregoryen

telefonun ses tellerinde
resmedilmek istenene
fiyord sırtlarında bir yuva burası
küllerinde ve kahve çekirdeklerinde
tümsekleşen kumsal

neşe kesiyor tırnaklarında fırtına

bir deriyi sırtından kaldırıp
delice hatırlamak

büyük yerleşimler yıkan ütopyamda
kalem kullanmadan bir takvim hazırlıyorum
senin için

günleri belli olmayan ,saati siyah mercekli olup tanrısının olmadığı
ayrılıkları ve buluşmaları
gerçekleştiremeyen

bu gece yine
tozlar düşüyor
toz düşü

21 Kasım 2011 Pazartesi

Bir Kaçışlık Çatlak Var Livarda

varlığı
bugün
belirlenmemiş bir kapı aralığına sıkışmış parmaktan damlamakta

ay'ı penceresinden yuvarlayan korkaklıksa
zarf üstünde martılaşan bir pul

ılıklaşıyor zemine düşünce
kırıklar artıyor saçlarında
ve ben yarışmak için hazırlanmış domino taşlarıyla soluklanıyorum

izledikçe balığımla
farkındalığın
beklemekten ve terlemekten
kış mevsimi kadar serin ağaçlarını

el değmemiş bir tablo bırakıyor koridora
kabuğu soyulmamış

Merdiven Düzlüğü Ve Düşüşler

belirlenenin aksine koşmak
çöp koleksiyonuna yeni bir icat

aynı anda
ve yanlış çekilen bir sahneden
başlatırsak kılcal damarlarında süngerleşen saati

kandiller yakardı aydınlatma amacında olmayan
beyaz gecelikten kaçan barışçı bir izlenimden

yine de bir etkisi yoktu
bordo renk alaşımında sadece korku inancın

eklemlerin rahat
artık beklenmedik olaylar da normal
ayakların birbirine çarparken
denizanası kalbin

20 Kasım 2011 Pazar

Tarifeler

nöbetlerinde sarılır

O
kirli suyu fanusta yaşatan balık

yapacakların hüzünlenmiş akvaryum akvaryum dolaşmışsın
ama bütün sinyaller
çözülürken beynini patlattı

kendini parçalama isteğini olağanüstü hal ilan ettin
üstelik kimseden habersizdi
o yüzden pil değiştiren ruh halini sev

yalvaçlık satar bir kitapta
patavatsız rahatlığıyla

bazen soyutluğuna taptığım için
beynime bir kağıt yerleştirip öyle çizmek istiyorum dna-larını

19 Kasım 2011 Cumartesi

İstiridye Siltasyonu

düşsün..
ses kibirliğinde kıvrıldıkça dinleriz
ama tekrar düşsün
çünkü yüklük bir saplantı balosunda
seçilmeyen kıyafetlerle dolu

radyo kanalımdan parçalar parçaladığım insan
uzaklaştıkça frekanstan
daha da yükseliyor ses
iş yapmıyor hoparlör de

bir sigarada sönse
dirilip farklı bir galaksiye göçse
büyüsek ya da aynı yaşta
kuruyan bir yer yaksa

bir anlık bile olsa
ben tanrıyı
vincenzo sarkaçta boğardı oğlunu

18 Kasım 2011 Cuma

Söyleşi Kompartımanı

günlüğünü bulup
şehrin arka odasında okumak için
kendi kanepelerini kırıp
bir orkestra şefini ayakta bırakabilecek sayıda
sandalyeler yaptı

herhangi birinde
beynin aslında vücudun sadık köpeği olamayacağını
anlatan bir şarkı söylüyordu
tırnaklarında renk olan
boyunu boyundan yükseltmiş ayakkabılarla

aynı ses farklı yerdeyse
çağrışım görselinde aynı resmi fakat soyutlukta hayal kırıklığını görürsünüz

annesinin tıkırtısına inançlı bir gülümseme bırakırken çocuk
bunları söylüyordu bilinç

kahveme konsun
parke üstü tahta tozların
ve
adresi belli olmayan kirpikler
küllüğü boşaltsın

17 Kasım 2011 Perşembe

Silecekler

yağmura düşman olunca
patikası yoktur örümceğin
ve
çalıştıramaz sileceklerini

kiremitlerinden geçemez asla bir lokma
korkuma sarıyorum bugün
ayaklarındakini

dönümler
söndürülmüş bir ateş etrafında yankı

sadece buhar yükselince bardaktan
odamdaki ışık
güneş tutulmasını çağrıştıracak

örümcek telaşsız

16 Kasım 2011 Çarşamba

Figürün Akvaryumu

yaklaştıkça daha çok koyulaşıyor ışık
boğaz hizasına getiriyorum zamanı
yine de bir baş kaldırış yok
beynimdekine

telafuz edemeyecek kadar
görünmüyor yazı

kanmaya çalışırsak eğer bahçede
yeşil pastel kusmuştur tanrı

gece uçurtma uçuran çocukların
gözlerine saklı bir şey

labirent dolusu çekmeceler açıyorum
kilitlerinde pas tadını aldığım
ve senaryomuzda
yürüyecek miyiz daha çok

15 Kasım 2011 Salı

Sığ


aynı soyad hep aynı kuralda
nedense dem tutmamış bir mevsinin içindedir solucan

onu da yarım ayaklı kol saatiyle tanımlarsa tanrı
balık olmayacak asla


gösterişli olmayan
aynı zamanda
fanus içine uzayan
köstebek yuvalarında
merkür kokan dudaklara ışık sızdıran

kullandığı izmaritlerde saçlarına renk beyaz


ve çok adım atılırsa gölgeye
o kadar
aydınlanır hava

14 Kasım 2011 Pazartesi

Notalar Değil

ne kızıla benzettiğin
el değiştirmiş
kumanda

hep kartlar şekillenir
ve biraz daha
soğuk

o an
yeşil renkli istifrada
yansıdığında

paslanmayı seçiyorum

13 Kasım 2011 Pazar

Mi

mevsim üşütüyor ayaklarını
tersi dönüyor kaplumbağanın

değişiyor kadın , rozetleşiyor elbise

bir çıkıntı var gölgede , ayakkabıdan renk almış

mevsim çürütürken olanları , suçu yok dudakların

parlasın pedaller
çünkü hep hızlı çekilmez bu yol
yeni levhalar hazırlayıp sıcak iklimler için fotoğraf kareleri mi ?

biraz fare zehri
kül zeminde gömülmüş ve
toprağında böceklerin şehirlendiği çiçekler

ve hep
şişman kahkaha
laçka yağmurun gazabına uğrayan
saksıdaki bel ağrısına tutunur

Yaklaşık

sabah şarkılarına günaydın
akşamdan kalma güneşi al

uslu bugün kaldırım renkli alyuvarlar

duvardan dansa kalkan el yazımın omzundan düşecek olanlara
hediyedir kulp tutan parmaklar

kahve mi ?
henüz değil çünkü ilizyonist bir renkteyim

deklanşöründe çakmak çalar notalarıyla piyanist
ve manzarası martıların ayaklarındaki siren sesi olsaydı
kirlenmezdi parçalanmış karakterin

şimdi yıkıp gidin bu şehri
artık kalkıp esnemesin
buharlaşınca özgürleşen tenlerden pıhtı verin
ve ya beyaz bir sayfada haritadan çıkıp gidin
çünkü bu takıntılarınızda işçilerin eylemidir

28 Ekim 2011 Cuma

volim te

odaya girdiğinde
bu dünyanın sayılı tablolarını ele geçirmiş gibi
hissediyorum kendimi

küçük makasları alıp saçlarını kesmek isteyen
evrenin belirsiz saç renginde
yitip gitmiş balıklar

yok olmasının sürecinde
kalıcı vakitlerden
daha çok elmas biriktirdim teninde
bu uzayın kutsal madenlerinden

yugoslav bir şarkıyla dolaşıyorum
duvarlara çizilmiş yine aynı iklimin haritasında

soy ağacımıza birini daha ekledik
bu gece
tanrı yukardan gülümserken

26 Ekim 2011 Çarşamba

Para

seninle daha çok karşılaşmak için bu kumarı oynuyorum
bahçemdeki kan lekesi
aynamdaki ruj tenine dokunursa şayet

karşılaşmaların en sürpriz ismidir
yanaklarında damlayan
musluklarım

korkar mısın , hiç bir şey olmadan
o'na tutun
ben o'yum

25 Ekim 2011 Salı

Yankılanan

kalabalıkta titreyen sis balonları var donmuş ellerinde
haritanın sonu yok
ve avcunu her açtığında bir kir konuyor
bu şarkı sıcak
bu kare temiz

24 Ekim 2011 Pazartesi

İki

iç kısmı
boyanmamışsa
ve kirden uzaklaşıyorsa venüs

ölmeyi seçer bir de
sadece aynı manzaraya bakmak için
dünüm

gece ay , gündüz güneş olur
ölülerle vardiyalı bakışırlar
ve sadece hayatta sağ kalanlar bakar önlerine bu kitaptan

ceplerindeki kiri temizlemekle meşgul güvercinler

onlara görünmeden
beraber kaçabileceğimiz son yer için dinleyeceğimiz ilk şarkı

30 Eylül 2011 Cuma

Af

yakana yaktığın galaksi tutumlarından beliren
güneş sarının öteki ucundaki manzaraydı

saplantı havuzunda bir balıkla danstayken biz
sen

ruhun his çemberinde karıncalaşmaktaymış

anlamadın
çünkü benim alfabemden doğru dürüst hiç bir şeyi çıkarmadın
ve sizden isteğim
onun ellerini ceplerinden ayırmayın
çünkü eğer gülüyorsa güzel bir yabancıdır

28 Eylül 2011 Çarşamba

Kilim

alkolün tonlarıyla bulunan yazıtlar
ve
rahatsız edici bir ışığı söndürme isteği
benimki
kim susacak
daha da açıklanabilir bir ses tonuyla

hurdalığa atıyorum
tasarlanmamış bir evin mimarisini

Ekran

boyasında bir koleksiyonun
en değerli
müşterileri de olacaktır

ona gerçekleri anlattığım günlerdeki gibi
her şey
limon suyu intiharına girişimde buluncak kadar
ekşi balo

bir inandırılmayış var yatağın altına itilmiş
hep

onu çabuk kandırırlar
ben bundan korkuyorum ve
saç rengi hep güzeldi zaten

27 Eylül 2011 Salı

Kaybolursa Ortalıktan

güneşliğin üzerine bir yazı yazdıran
göz kararmalarından


bir şarkının kirpiklerinde sallanan gece kelebeğine iyi geceler

26 Eylül 2011 Pazartesi

Erken Uyumalar

cam kenarlı bir mikroskoptan
yıldızların kuzey yamacına döktüğüm küller
zamanla beyaz bir kumsal haline geldiğinde
gölet balıkların muhteşem korosunu
ay ise yıldızların şarap tadını sunuyor

sanırım sizin oluyorum , gece sizin
hep daha kısa

25 Eylül 2011 Pazar

Tahminler

kaldırımın tortularına korkularını koklatıp
yokuşunda şoklanmış balıklardan kılçıklar kazıyan

kutlanması gereken bir gün var
ismi konulmuş
saçları kesilmiş
kartonlar parmak izleriyle süslenmiş

sadece izliyorum

24 Eylül 2011 Cumartesi

Çoraplarınızdan

saatlere karşı bu kadar duyarlıyken
bir sarkacın ipliklerinde yaşayan
sabah kelebeğine
sunduğun herhangi bir şey

oldukça kurdukların bir piyanistin ellerindekinden
daha da fazlası var

sürdüğümüz bisiklet olmalı saatimizde
ve ben molaları severim

evrene gönderdiğimiz mesajlar konusunda da kararlıyım
orda gülümseyen bir yüz
kahkaha atan bir şarkı
kin besleyen kitap olabilir
tanrı asla

yakmaya çalıştığım fotoğraflar yok
kutsal kitaplarda anlatılmamış
daha da büyük bir sorun var

ve
eğer gülüyorsa güzel bir yabancıdır

23 Eylül 2011 Cuma

Alt

çok eski bir parçadır
seslerimizi birleştiren

tavan görünümlü ayakkabısıyla dolaşır bir aldanış
kafeinler biraz tiz
yaprakları usulca mevsimden topluyorum

kemirmişler yine kıyafetleri
ama eksik bir parça kalacaktır herzaman tırnaklarda

olayın entel kısımlarında
geniş düşünme kurallarına pankartlar taşırım
ben bir işçiyim , beynime asgari
o yüzden devamı olmayan ilişkilerde
çıplaklık esnasında beynime leş kokuları gelir

bir şeyler yazmak için güzel bir yol elbette
üç dört gündür kötü yazdığımı göze alırsak
karakter yaratan beynimden senaryolar çalabilirsiniz bu yüzden

ve o farkında olmadan
burayı küçümserdi

22 Eylül 2011 Perşembe

Pehitevolüzna

ne eksilir
ne de ağırlaşır yumruğunda
ve solucanların varlığını hissettiriyor bana koku
her birine ayrı maskelenmiş harflerle
gerçeği hissetmemeyi seçmişiz
kendimize

21 Eylül 2011 Çarşamba

Kart

bu
aknelerle dolu gece

senin duvarlarından
sunulan bir buket

o kadar zirveye çıktı ki ay senin yüzünden
görünmüyor hiç kimseye

iki telden birleştirip
raylar sunuyorum
makiniste

sigara paketlerinden lokomotif içinde
bir karganın alkışıyla
ilerliyorum senin istasyonuna

ağaçlar sunarsa topraktaki pırlantayı
yağmuru dinleyeceğim
bir şey anlamadan

20 Eylül 2011 Salı

Rötuş

yarım tuğla ötede
kuğuların dans ettiği köşede
dışarısı daha soğuk

konuşmalarımdan sadece yağmuru duyabiliyorsun
buğulanmış kürtaj belirsizliğinde dinlenirken

çünkü
kelebekler kahverengi bahçede beklerken
tanrıyı bir telefon görüşmesinde yarıda bıraktım

boş kasetlerden
bir ses kaydı bırakıyorum sol omzuna

ahize , sıradaki için maskesini takınca
ölmüş bir dansa kalkıyor galaksi

19 Eylül 2011 Pazartesi

Uyur Gezer

tersaneye kağıtlar götüren bir martının ağzından
daha sıkı kapanmış dudaklardaki alfabeye
bir ambiyans

odamdaki alaska daha parlak artık

bilincin en özel bölmesindeki kapıya
örümcek ağlarından ağlayıp

fante bulmacayla oynuyor
ışığı kapatıyor pavese

18 Eylül 2011 Pazar

Beyin Geceliği

yastığın diğer yüzü
daha serin artık

döşemeler üzerinde
bir parça sarıyorum toza
ve yine kozalaklar topluyor
avcumdaki balıkçı

tartıya geçmiş bir ikilem
var karşımda
ona emirler veren
bir kayıtsızlıkla yürüyüşteyim
bu gece

kumsalda turuncu arayan
bir gölgeden ibaret
parmaklarım
daha kalıcı olsun diye
yüzüne yazıyorum bunları

dudağındaki doğmamış ceninleri de alıyorum akvaryuma
tenindeki parmak izlerinden yaratıyorum bir dedektif

bana en güzel hediyeyi veriyor gelecekte
gelecekte farklı bir yerdeyiz
beyninden topladığı tümörlerden bir kolye

galaksi açıyorum bir şişe daha
ay'da karavanın sol tekerlerini değiştiriyor sigaram
sen fotoğrafımızı çekiyorsun

Deniz Kenarı Simiti

beynimde bir sergi açıldı
aynı figürü işleyen tablolardaki tozlar
dudağına yapışmış izlerle
aynı çizimi taşıyor
ve
ressam
serginin
garsonu

17 Eylül 2011 Cumartesi

İzole Bantlı Çerçeve

tüm canlıları
gramafonda döndüren
plakların direnişi
sessizliğinde
bir lekeye daha tutunuyor
ışık

kitap ayracı görevli
tek dal sigara
hangi sayfada
seninle karşılaşıp
yanabilir ?

en iyisi sen
kargadan bir beste çal
ben sabah olduğunu hatırlayım

perde açılmadı
ve hiç konuşmadan
paralel bir evrende
kahvemiz hiç soğumamış

16 Eylül 2011 Cuma

Kutusunda Sıkışan

eflatunun göz çukuruna
o'nu
davet etmek isteyen kişilerin
bağcıklarında tutunan
yelkovandan uçuk
bir zaman pedali

soyutlukta yoksun belki de yarı çıplaksın

koyu pastel veya soy ağaçsız kalem !
doğru mu tüm bunlar ?

ilk defa kullanılmış işaretler dizilmiş yola
bir patikadan gidiyorum
kalem kadar ağaçsız ve koyu pastel rengi kadar tanrısız

yakanda balığımın ölüsü yok
teninde hiç rozet yok

ne yönetiyorsun ne de yönetiliyorsun
uzak kadar resmi ve kıyafetin kadar ciddi
ama bu soğukluğun altında
boya dökülmüş parkeleri saklayan hep bir halı vardır

Tür Sakinleştirici



solucanlarım uyuyor
ve odamda en antika televizyon
kumandasızlığıyla dans ediyor

siyah metalik kül tablasından
bakıyorum tavandaki tabloya

herkes bir şeyler arıyor
perdenin arkasında
seslerini duyuyorum

her yaşa sesleniyor
kaldırımlar

odanın içinden bu müzikle
beyinlerini kemiriyorum

fazla abartılmış aşklarından kurtulduklarında
gelip dinlesinler diye

15 Eylül 2011 Perşembe

Dinlenmemiş

iki kişiden
yalnızca birinde
ortaya çıkan toz izlerinden

ceninden daha bilinç altında
ceninden daha kir
ceninden fazla uyuşmuş

kıyafetlendireceğin beynindeki sadece
ona şuandan daha yakın olamazsın

14 Eylül 2011 Çarşamba

Borç Uyku Sepeti

kırmızı taşı uzatıyor
ve
gitmeye hazırlanmışlar burdan

masam 64 karelik bir
radio

bağımlısı da değilim
bu şeyin
sıcak su buharında
çalacak bir piyano
sadece

bunun dışında
henüz hayata geçiremedikleri planları var
insanların
bu planların basitliği ve imkansızlığı
üzerinde
heykelini yapıyor sarmal tanrı

yüzüm nemlenmedikçe buharında
başka bir anlam da çıkaramıyorum

saat 5:20 geçiyor
ve üst komşumdan ses yok

duvardaki tanrıça ateşi yeni buluyor
ve beynimde varlığını
soyut bir ülkede yaşlandıran kadına

iyi geceler diliyorum .. duvarı üfleyerek

Saati Aksatmaz

mahalleyi adımlarken
ışıktan
bir kitap tozluğunda
büyüyor

ruhların
etrafında etraf biraz daha sessiz

tek tük tekerler geçiyor
onlardan daha çok yarasa

aydınlanmaya çalışan bir yerler var
güzergahı değiştirip
yatağıma bakıyorum

gelinebilecek son nokta

Farmakon

işaret sıfatını takip eden şart ekine
denk gelmek istemediğimden
geceye baktığında
mişli zamanda geçmiş rolü yapan
4 duvar konseptli
tek dal sigaradan
gidiyoruz ,
bir yerlerde ıslak bir renk seçiyoruz

aslında iyi de olur
çünkü ben yükseklikte üşüyorum
bu ruhu hüzünlendiren tek dilse piyanodur

çizgilerini takip et
yunan ruhlu saçlarını gördüğümde
son bulur bende yol

Dolmuyor

içi boş
ayakkabı sesleri
geçiyor yanından

tozu tutar
kör olan dilencinin
saatindeki kaybolmuş
bebekler

henüz hiç bakmadığım takvime
bir kahve sununca yalnızlık
geliyor aklıma ve henüz somut değil

en utangaç tavrıyla
yüzündeki masumluktan
beynindeki olgunluğa
ulaşacağım
günü arıyorum

tanrıyı öldürdükten sonraki tek inancım
onu bekliyorum

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Göz

güven ;
toplu iğne tarafından
damarımdan alınacak kadar
varoluşçu mu

kaybolsun şimdi sorumsuz siyaha
kırmızılık yapan kurnazlıklar

tılsımı bul
dünya artık dilencisiz
etraf gülümseyen insanlarla dolu

gözlerine ışık vurur
kışın bir yağmur yağdığında

bu gece
düşünüyor
zincirlerinde
salıncak

yastığının diğer yüzünde yapışmış soğukluğum

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Kaçıncı Gün

tahtaların üzerinden
çiviler toplayan
gece çiçeklerinden
bir demet uzattım
avcundaki karanlığa

inanmadım sana
çünkü
sessizlikte din gerekmez

simgelerinden saplanmıştır
çoğu bunların


tenime bak !


kirlendi ütopyam

28 Ağustos 2011 Pazar

Gün Eksiği

tanrı kıyafeti giyip hiç çıkarmamıştı o

saati
boşluğunda bir çukurdur
hep son

bir kahve dikişte
var edeceğin
elbisesizlik

hangi noktayı kontrol edemiyorsan
bulacağı bir
dünyadır rol

o kadar içten saçlarında
bir yalanda yok



26 Ağustos 2011 Cuma

Mesafeler

titremiş tüm bu
nöbetlerin
en plastik bölmesinde
bir yer var
banyo cehenneminde
yatağa ulaştıktan sonra
her şey kadar
sakin

ve bir rıhtımı devirmiş
beynimin
ölümüne
biraz daha yakınım

25 Ağustos 2011 Perşembe

Çatı Köşesinde Bir Karga'dan

üst çatlağından kurumuş
ve güneşe kapanmış göz kapakları kalmış
danslarını taşıyan ayak bileklerinde

yarı flu bir gömlekten
daha kareli
bir kan rengi akıyor
sokağa

sokağın kırmızı gözlerinden
aydınlanınca kıyafetin

istediğin her şey olacak

düzendeki başarıların
ve
tenine duyulan ilgilerle birlikte

o esnada her şey tam
kuyruğu olmayan kediden başka

ben siyah ..
sesimi biliyorsun
seni izliyorum

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Doris

tanrının daha güzel gözleri vardı
uyuşturucu kadar güçlüyken
elime tutuşturduğu parmağından

yolda kollarından geriye çeken
ve binaların kuytusunda bekleyen
kadın ..
ses yalıtımlarında birikmiş tozlarla birlikte
görünürken ay'da

damarlarımdaki uçurtmadan
kopmuş olamazsın henüz

çünkü henüz tenin soyut bir kavram
saçların saatle
aynı yönde ve aynı anda
dokunulmaz

fotoğraflarından kesitler çalan bir deneyden sonra
daha çok uğruyorsun odama
yankılandıkça sesin
elimi kesiyor , pişmanlıklar

ve bu sabah yüzünde öpücüğümü görürsen
ben akvaryumuna sıkışmış nereus
yastığına dökülmüş bir pul

23 Ağustos 2011 Salı

Nefes İstifrasından Ceninler

bana kahve yapardın
ve yüzünde
parmaklarımın uçlarından tutardı tenin

daktilo başında seni anlatırdım
sen tedirginliğinle
gecenin boynuna sarılırken

somutlaşırdın yazıyla
beynimdeki alfabeden
bulurduk ceninleri

ışığa uzanmazdın
inat ederdin
karanlıkta bırakmaya beni

dudağına
gözlerim kapanınca

keşke dedektifliğe kalkışmadan
dokunsam dudağına
benden önceki izleri önemsemeden
ilerlesen kanımdan

Makastaki Rüzgar

kayıptan öte
beklemekten yorulduğunuz bir surat varsa
ve beyninizde aynı portreyi çizmişse
zamanla birlikte
tavan güzel bir manzara olabilir
seçilen ve ardından çalan şarkılarla

Lüsid

yön levhalarından
seçim yapacak
bir damar çalıyorum
bileklerinden

çünkü o geceler hep daha korkunçtur
sözlüklerde yer almamış kelimelerle
ve
lavabodaki kırmızı süslemenle

bir ahtapotla geçerken yanımdan sen
her şey yolunda
yağlı boya bir resimde benim
kollarımı kesiyorsun


22 Ağustos 2011 Pazartesi

Trajik Bir Mimik Hareketi

bu kahveye her uzanışımda
tutsaklaştıramadığı
bir ülkeyi hayal eder
şehirde ilerleyen
trafik

karakterini kaybeder insanlar
çöp tenekeleri kadar
küçülünce
ev kedileri

zeka ve kurnazlık kanalizasyonuna
döker geceleri
karıncalar
tüm o kıyafetleri

hep kullanılır ideolojiler
ve kazanır birileri de

bardaktan su içmeye çalışır gagasıyla tanrı
hep emin olduğum sahneye çıkar insanlık


21 Ağustos 2011 Pazar

Günaydın

tarihin en akıl almaz
fotoğrafını buldum çekmecede
sabahtan daha dileksiz & güneşten daha iklimsel
geceyi hesaba katmıyorum bile

hastalığına boyun eğişime yaktım yeni bir sigara
herkesin bir şeyler için yakması gibi
o denli basit

o'nu perdeyi kapattığımda yok ettim
perdenin arkasında devam ediyordu varlığı
sert dokunuşlar atıyordu parmağındaki
sahte gülümsüyordu boynundaki iz

çünkü teninin uçlarındaki kirden daha kirdi söyledikleri

güzel yalanlar saklanmıştı arka koltukta
kahkaha boncukları vardı bileklerinde
herhangi birini çıkarsa hayat
devam ederdi aynı rutinliğiyle

o'nu bir kutuya hapsettim ..

o'nu kendime hediye vermek sonum olacaktı , yine de seçiyorum bu tercihi

o'na dokanmak için parçalanıyordu kutu

o orda yokken

Simgesel Yara Bantları

çapraz bir şekilde
tanrısallığı
ifade ederken
sol kolumun ulaşılmayan
sinirinde
bir kadına rastlıyorum günlerdir

tümseği geçmeye korkacak
tüm bu serumların
haplara uyku satması kadar
tasalanan biri daha var
hayatta

teninde varlığını belli edenlerin dışında

yine de yüzündeki
atmosfere bakıp
masumluğunu ayıklayabilirim
insanlıktan

aynı şarkı çalsın
tamamladığımda parçalarını
sadece gülümse
mantık arama



17 Ağustos 2011 Çarşamba

Ev

ve fahişelik yapacak
bir harfin
ötesine
inşa ettiğiniz evlere
toplanmış bu sineklerin
muhabbetini dinleyip
hangi aralıkta tanımlı olduğunu
anlayabilirsiniz

ben
kuzeye doğru bir ray
hareketlendikçe
demirlerden geçecek
olan bu titreşimlerin
alt katında
olacağım

sizlerden
ayakkabılarınızdan
çıkacak sesleri
yutmanızı istiyorum

16 Ağustos 2011 Salı

Soğuk Tel

uykuda tanrılarına
öfkeli istanbul kadar
masum bakıyordu çocuklar
ve hep bir şey bulacaklardı
toprağı karıştırdıkça

Bir Rakamdan

izmaritler çalışıyordu durmadan
dudaklarından
zorla aldığım cümlelerden
dudaklarıma

gökyüzünde kulaksı bir yapıdan
ezberlenmişti ay

tebeşir tutmayı öğreniyordu
kılıflarından kurtulmuş beynim

dans eden onca
rakamdan birini bekliyordu
gelmesi gereken

bir rakam vuruyor kapısına
dans eden
belirtilmemiş korkulu

ve kendim olamıyordum
o'na karşı
kazanmadan kaybetme korkusu almıştı benliğimi

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Kuvles

If - Kuvles by ifish

Sabah Saati

damarların en hassas olduğu yıldan itibaren
bir düzlem üzerinde
karıncanın ayağından yansıyan
bir deniz fenerine
düşmüş tüm bu saçların
makastan intikamını alan
gölgedir ,
kılçıklanan sesinde

ordan iskeleye
uzanmış tüm bu
parmaklarının katmanlarında
bir saksıyı suluyor jüpiter
meteorlarıyla

karnı yarılmış
bir günün
içinden alıyorlar
bebeği

ağlıyor
seslenen notalara yaklaştıkça
kapıyı vuruşun


14 Ağustos 2011 Pazar

İç Çamaşırı Milliyetçiliğinden

ordaki camdan gözüken
uçağını indiriyordu adam

kadın kendini
uzattı adama

tanışmış olduklarını
hayal etti cam

güzel gözüküyordu uçak
ortada yoktu adam
kurnazdı kadın
yarı baygındı cam


bir sabah vardılar
sonra gittiler

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Bir Göl Kıyısından

piyanosunda
omuz dekolteli bir kadın
ısırıyor
kahvemden

kahve diyorum ona
sigarasında
insanı öldürdüğünde

pervazda dirseğini öpüyorum

bağdaş kurmuş
tüm o lavabolardan artık
korkum ve şüphem yok
gelirse burayı aşarız

11 Ağustos 2011 Perşembe

Uyuyordur

bir karıncanın
ütopyası olan
bu tümseklerden
geçer
bir yolun kabusu olan
tekerlekler

güzel müzikler seçiyorum
yanımdaki koltukta
o
uyanana kadar

saçlarının doğrultusunda
daha hafif parmakları

boynundan bakıyorum
kanına

tanrının yokluğu
kadar kutsal
ve
yeni geldi o
ben ayakkabılarını dahi çıkarmadım





10 Ağustos 2011 Çarşamba

Yabancı Şarkılar

sandıkların vidalarından sarkıtılmış güzergahtan
onun labirent trafiğinde
gece için yavaş bir yürüyüş
bu

kahven ve balığın
kirletilmemek için
savaşıyor

kollarından düşen tüm o
ölülerin sarısı
karışmış
odaya

daha da ilerlemiyorum
seni tanımak için



Sakinlikten Yola

insanlar eğleniyor

sen yalnız adamları
arayıp
kadınını anlatıyorsun

güçlüsün

çünkü
eğlenen insanların içlerindeki kadınlarla
yatmış gibisin

6 Ağustos 2011 Cumartesi

Konak

fransiskenler gibi
kandırılır sevginin duygusal yavruları
dereceler taşar vücutlardan
adımlayarak dünyayı ölçmeye çıkar kaplumbağa
deniz yıldızı bitirmeden temizliğini
ceketini güneşe asar
çizgili takım elbiseli
kozalak

Saplantı Sabahı

el yapımı bir
sabahtan
kurtulmuş
uyku lekesi ve
günün yarıdan fazlası dinlenmekte
bugün

ben kahvemi yapıp

O , aynı yere
gömüldükten sonra

5 Ağustos 2011 Cuma

Kim Söylüyor ?

alkışlardan kalkış yapan
tüm bu tebrik mesajlarına
belini hafifçe eğerek
eşlik eder
sahnedeki

koltuklar boş olduğunda
şoklanmış ışıklardan
erir
parmaklar

bir yolunu bulmuşlar var
bu apartmanda

kendine bağlamayı sağlayan
özlenmeyi başarmış

bir keşiftir herkes
patikalarla dolu gömlek ceplerinde

hep yanlış insanlar üzerinden geçer
yol

4 Ağustos 2011 Perşembe

Şeniz

izden
takip edilmiş
onca koridor
veya
kanla
tekrar
edilmiş yazılardan
yarattığın kadınlar
vuruyor kapıya
çerçevesiz bir tablodasın
ıskaladığın kadar
iz

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Ben

evrene
beyinlerden gönderilmiş tüm o renksiz sinyallerin
bardak soğukluğunu simgeler
dudağına en yakın olan iz

Örtüsü

yol'u ve tanıları
seçtikçe
yine istemediğin
birileri olacak hayatında

2 Ağustos 2011 Salı

Dönüşüm

her gece bir kitapla
aldatılır kadın

ayakkabılarından
daha kir bir şekilde
sigarasını içmeye başlar adam

kahveyle birlikte ikinci defa
aldatılır kadın

güneşle birlikte
başka bir yataktan doğar
aldatılan kadın

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Sitoloji

korkulacak bir şey yok
henüz
kişinin kendini kontrol edememesi halinde
ismini söyleyecek kadar kıvrak değil alfabemdeki harfler
birisi eksik kalır hep
bu gece gökyüzünden düşüyor
elma

seninle yalnız kaldığımda
seyrediyorum
yelkovanı

gökyüzünün iskelesinden
sarkıtıyorum
şarkılarımı

ilklerini ve hislerini
atıyorum akvaryuma
benim solucanlarımın arasında
yer buluyorlar
kendilerine

beynimdeki çizilmiş figüre uzatıyorum elimi
hücrelerime kadar
hissediyorum
yine de
kalbim
onun hissetmesini istemeyecek kadar
uslu

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Oje

duvarı uzun süre izlemek
bir süre sonra
duvarın hareket etmesini
sağlar

arada başınızı çevirdiğiniz
sabit bir nokta varsa
pembe renkli
kız çocuğundan
başkası değildir

sigarayı
onun nefesine benzetip
çekiyorum

o , nefessiz kalasıya kadar
çünkü
onu sigaramda öldürecek kadar
usluyum

19 Temmuz 2011 Salı

Randıman

her gece
bahçemdeki
sarı heykellerin
kırık parçalarını
birleştirir
yarı açılmış gölgem

ve bu sabah
güneşin ilk defa
dudağının hareketlendirip
yeryüzüne salacağı sözleri bekledim


herkesin uyuduğu
kısık bir sesle
'sana birini getirdim'

Kuvles

kahve ve sigaranın sabah koşusundan
yudumlamak
veya
bir zamanlar var olan kahvaltı tanrıçasının
sol kolundan çiviler çalmak
midenize veya beyninize saplanmadan önce günün rutubetli duvarına
içeriği boş tablolar
yerleştirmenizde yardımcı olur .

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Kayıpsız

tanrıyla birlikte
piyano sesleri arasında
kaybolmuş renklerin içinde uyurken
beyaz şarap kalıntısıyla alevlendi eviniz
sonra tanrı öldü
ben uyuyordum
ilk defa ikiniz de
beni suçlayamadınız

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Salınmış

ellerini bağlayıp
duvara yaslanmış
beklentilerimin
kahkahaları arasında
farlarını yakmaya çalışırken
gecenin

düştüğü yerde
eriyor
karanlığın teri

köşelere doğru götürülüyorum
çoğu sefer
sonrasında
oturduğum yerden
tavana çarpıp
hareketsiz bir şekilde
bırakırlar beni
uykuma

bilinci açık bir şekilde
hatırlar tüm insanlığı
iki ada arasında sıkışmış
gözlerim
ama o kadar
uzun zaman oldu ki
o'nu hatırlayamıyorum

Yürüyüşler

töre aklı kaldırımında
sadece adım atar insanlar
ayakkabılarını parlatır
veya gözlükleriyle güneşe bakarlar
devam eden bir şeyler var hayatta
iki adadan eksilen
ağaç sayıları ile birlikte

14 Temmuz 2011 Perşembe

Kendindeyken

fanusun içinde alkolle sıvanmış
bir demet saat duruyor

betonlar kadar
durağan

ve sonra
ilerlemeden
bana bakıyor
kısık gözle

incelmiş belinden kavrayıp
atıyorum
seni boşluğuma

istemeden de olsa
kendini cezalandırıyorsun

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Her Şeyin Terse Döndüğü Zamandan

ruhunu
gece koşusuna çıkarmama
izin verdiğinde
yalnızlaşan ruh tekerleğinin penceresinden
sayısız meteor öldürdü
kelebek

kanepede yastıklaşan bedenine doğru


ölmesine yakınken..

12 Temmuz 2011 Salı

3:43

beynimin labirentinde dolaşan desensiz bir kadın var
tiyatrosuna mitolojimden senaryolar çıkaran
duvar çatlağı teninde
teninden daha gri bi renktedir
aşk

yalan bahçelerinin ürün verdiği
bir mevsimde


değer biçilmiş gözlerin , umut gözlükleriyle
olayın hangi boyutuyla ilgili olduğumuz
suçlanacak

suçlayana
duyulan öfke
bırakacak yerini
bir gece saattindeki lunaparka

hiçbir şey hareket etmeyecek
nakit vermeliyim kendimi
ve
bütün sigaralarımı seni
düşünürken
yakacağım

ekvatordan sırt çizgisine

bu söylenenleri
kapı arkasına yazıyor
etrafımdaki
geç kalmış ve geç kalınmışlığa yetişmeye çalışan
gölgeler

gölgeler
ikiye ayrılınca önümde
zamanını unuttum

gölgelerimin sayısını fazlalaştırdığında ışık
kendimi bulamam , odaklanamam sana
gerçeğimden korkarım
güneşle atışırız

gözükmemeli elbette
yazılmalı sadece , okuyanı olmayan

senin kapın olmalı bu
veya
senin sırtın

yazılmalı sadece
ekvatordan çalınmış çıplak vücuduna

tırnaklarını törbüleyip
leşini bırakıp gidiyorsun

ismin

tek gölgeli

Yoksun , Bu yüzden Birbirimize Yakınız

koyu sarı bir dumanın içinde
yoruldum diyen beyin fiskosumun
sesi duyuldu
senin sınırlarının içindeki kanyondan

umrunun 4. katında
kapını çalıyor
kancalanmış parmağım

bilmediğim katında
mutluluk
benim intikamımı alıyor senden

utancımın paspasının altında
arıyorum anahtarını
anahtar var
doğru kapı yok

Gece Trafiği Sergisi

sihir yapan bir panjurdan var olan güneşe bakıp
nefesin saçlarındaki kepeği
gösteren tozlara
odanın şifrelenmiş konuşmalarının kireçlenmiş halini gösteriyorum
burası bir sergi
dünyanın en işlek olduğu saati içinde
koyu rengin iş çıkışı taşıdığı bir poşet
geride bırakılmış günün ayakkabılarını içeri alması
paspasın ilk iş günü
birbirini takip eden listede yer alıyorlar

tanrının heykelinin
zirvesindeyim gibi
her şey basit
küçük
ve sıkılgan

kenetlenmiş kahvaltıya küflenmiş kahveden

yanlışlar seçerek özgürleştim

tellere takılır
tanrının yırtmacı
tanrının yırtmacı
benim uçurtmam

eski ,
yeni şeyler getirmedi yanında

ben zirveye ulaştım
basamaklarımdakilerle an yaşadım sadece

tek başıma da olsa
aşkın doruk noktalarına ulaştım
teşekkür ederim

9 Haziran 2011 Perşembe

Kurulan Yansıma

8 saate sığmış değişken pillerin aydınlattığı müzik listem
ve içi kıyafetlerin arındırdığı bir dünya valizle
ilerlemeyi
daha sonraki molalarda içilen sigaraları da
bir sonraki yola
daha sonra
beyne yerleşen seni
seyrettim camdan

8 Haziran 2011 Çarşamba

Halita ( 9 Haziran'a Sevgilerle)

ahizeyi kaldırınca
zehire uzanıyor ve ulaşamıyordu sesim

kablolardan geçince
tanrıdan kopmuş galaksim
denize sıfır bir özlemişlikten
kaçamazdı ayaklarım

kumsalda
kablo kesiklerinin izi ile
kıvrılmışım
annemin karnında

ateşi yak bir günlüğüne
bir ölüm değil

söylenenleri ve sana ait olan eşyaları
bilinçsizce unutmayan
hafızası kötü olan adamın
dinlediği şarkıdan
kopmuş bir gece

tedirginliğin telaşlanmış bir umut parçasıyla
ilk defa söylüyordum tanrıya
değişen bir şey
yok
bugün gibi
tanrısal

6 Haziran 2011 Pazartesi

Serinlik ve Ütopya

boşluğun belinden kavradım
saçlarını döktüm
kaybolmuşluğun teninde

isminle yanaştım
korkak adımlarımla
dudağına

hiç olmayacak bir zamanda
yüksek bir balkondan

Kıyıda Bir Kayıktan

ön sözünde
anlatamadığım
bir giriş faslında
söndürülmüş bir kitaptır
sancıyan ve her gece anlatacaklarım

yastıkta okyanusa bağdaş kurmuş
tüm bu kayıkların
dumanını
savurduktan sonra
dalga

küreklerim çarpar diye balıklarına korkumdan ilerlemedik burdan

senle çevrilmiş ve ağaçların rüzgara hürmet ettiği bu noktada
ateş yakmaya çalışırsam eğer
beni kendine çek saçından bir tel dalgayla

5 Haziran 2011 Pazar

Bir Avuç Taş

türbülanslar içinde
ruhum
gecenin
son dansını
yapar
ve kırılan ışık
özenle yakalarını düzeltir gömleğimin

odanın tavanı çatlamış
ve dışarda
kuytuya saklanmış yapmurdan
sen akıyorsun
uykuma

rüya değil ..
aynısın

4 Haziran 2011 Cumartesi

Olup Biteni İzleyen Diğer Yıldızlardan Biri

paspasın altında
kir içinde
sakladığım
öfke
yerini
sabahın deniz görünümlü sisine bırakıyor

damarlarımda gezdiriyorum
tanrının küçük kızını

dirseklerimden kavrıyor
vidaların

zar atınca
boşluğuna

yatağında rahatça uyurken
benim gölgeme basıyor
fotoğraflarının topuğu

gecede belirgin olan !
ben daha koyuyum

3 Haziran 2011 Cuma

Tül




yüzeyinden alıyorum tozları
küp şekerler dolduruyorum
kayığıma

gezegenin alınlığında
kelebekten tokalar
kahverengiden daha kahverengi

ihtimallerim eğer çıkarsa kabuğundan

bana yönlendirdiğin dumandan
izmaritini gönder bana

2 Haziran 2011 Perşembe

Haziran

izbe tüylü korkudan küllük yapıp
merdiven boşluğunda tümün yarıdan fazlasını
hediye ettiğimiz seçili insanlara söylenecek kelimelerin
emrimizi beklemesi
ve ordumuzun genişlemesinin ardından
yaktığımız sigaradır her şey

31 Mayıs 2011 Salı

İş

günün özetidir masana sürüklenen kahvem

yaktığın sigarayı
bulmak için
yanıldığım izmaritler

kendini vidalarından ayırdığı bir kadındır kompartıman
ve gövdesi kesilmiş bir adamdır kerpeten

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Gemi

her şey hareketini kaybetti

sis yanaştı
sinir uçlarıma

karşıma geçmiş
kıyıya oturmuş

ve martıları artık yok

son görüntüsüyle dedi ki bankta oturan bana

artık yoruldum , tekneler ve vapurlar .. burası benimdi
artık değil


tedirgindi alçak nefes

29 Mayıs 2011 Pazar

Zürafa Cenneti

çağın hareket ettiremediğim çarkı
çatlamış saatinde
ve
takıntılarımı çıkarıyorum solucanların bulunduğu çamur içerisinden

çağrışımlarınla karşılaşıyorum

tanışıyoruz bu sefer

27 Mayıs 2011 Cuma

Çukur

griler toplanınca suyun yüzeyinde halkaları düşünür kitleler ..

her fotoğrafta
daha
farkına varıyorum

tanrısal oluşunun

özlemişliğimin
başka olmayan
siyahına
bir dudak kıpırdat
emir değil , sadece ölüyoruz


26 Mayıs 2011 Perşembe

Çiy Renkli Zehir




aynalardan yansırken
yüzünün kıyafetlerini değiştirir
alkol renkli ışık

omzundan yer çekimine paralel bir şekilde paraşütlenir dirseklerin .

varlığında durup

yansımalar ve gerçeğin arasında sıkışmış aklıma uzat elini ..

henüz hangisinde olduğunu bilmiyorum

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Yürümek İçin




tavanda derisini döküyor
karakterini kaybediyor
betonlar
perdeye ruh veriyor egoist rüzgar
dökülen derisiyle uyanıyor
beynimden yastığıma akıttığım ütopya

Yer





beyaz bir kumsalda daha önce ayak basılmamış ateşi buluyorum bu gece
senin bedeninin en sınır noktası olan yer burası .
senden vazgeçilmişliğimle yürüyor ay ..
yürüyorum onunla
sınır çizginden uzaklaşıyorum
levhalar geçiyor yanımdan

23 Mayıs 2011 Pazartesi

İşitilen





kolundaki dövmeden düşmüş bir
geçmiş hikayesi
-miş li zamanların
kültürel etkisinde büyüyor
damarlarındaki bebek

sırtı dönük
uzun süreli çekişmeler

sarhoş olup
onunla konuşmamı bekliyor
o ..

yorulmuş bir
hali var
göz mermerlerinin

deklanşörlüyorum o anı .. tanıyoruz birbirimizi
kahveye dökülüyorum .. kararsızım
birbirimizden

hislerim annemin ...

hislerim
annemin
çocukluğumun en sevilen oyuncaklarını çöpe atması gibi


telefonu kapatmışım

uykuya dalmayı bekliyorum
yatağımda

sararmışım , ölmüyorum

sal su alıyor
doğum tarihim
92 ekinoksundan uzaklaştıkça

fırtına var , üşümüyorum
titriyorum .. korkmuyorum
sadece kararsızım

duvarın karşısında
bir küçük köy kurmuşum
bahçesi çiçeksiz
geçmişin çizimleri
ve değersizliği
aydınlanıyor çizgilerimde

sırtıma dokunacak
bir el hissediyorum
en son annemin eli değmiş
ve şuan
şehrin çöplüğünde

..

çözülürken

dönen şarkı : pink floyd - hey you
ses seviyesi : % 25
oda sıcaklığı: ölen balığımın içi oyulmuş kafasında -16 derece
ışık : karanlığı yadırgamayacak kadar karanlık

22 Mayıs 2011 Pazar

Gurablista


çiğ kafası kuru alyans
balıkların kolyesi
sahibine ulaştırmak için
bu gece
mizahi bir
konuşmacı var
masanın üstünde
burası

20 Mayıs 2011 Cuma

Huvgelast

ne yapsam yeridir
durumlarından
kahveye

ordan da
beş duyumun bulunduğu küllüğüme uzanıyorum

burası yalanlarımın
meyveler gezdirdiği
camı sıkılgan
teleskop duyum

17 Mayıs 2011 Salı

Sürüngenler Büyüsü

hissizlik hissesine hediye edilmiş
hikayelerin hizasından
bir dürbünle
görülmeyenlere
kıyafetler hazırlıyorum
şiddetli diş ağrıları
ve beliren çene kaslarımdan sızmış
dumanın
mandallanmış pişmanlıkların
kedi adımlarıyla
bir bir
uyuşmakta
bir parmağı eksik eldiven
veya senin parmakların
ölmüş dudak renkli ruj
ve ondan daha farklı saç rengin
eve ilerlerken
metalik bir topuklu ile
camı fazla parlak vitrinde
olmak istiyorsun

13 Mayıs 2011 Cuma

Bir Zamanlara

ya da

beynimin içinde saygı duruşuna geçmiş tüm hücrelerimle
geçmişi selamlasa da
o

denk geliyor
bana

o
tümceleri yazarken
damarlarımda ruhumu bantlayan
yokluğunu
saymazsak

seni gerçekten tanıyor muydum

kayıpların önemini hiçe saymışlığın
vermiş olduğu bozuk paralar
kadar kararlıyız
yazı kadar tura

yukarısı bu gece
aydınlık
uyuduğun odanın
pencerelerine adıyorum
kendimi

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Görünen

ütülenmesi gereken
çamaşırlar da vardır
öldürmeyi düşündüğünüz insanların yanında

dedektif senin
ne kadar
temiz bir iş
yaptığını
beyninden geçirirken
şehrin en yüksek noktasında sigaranı yakıyor olacaksın

ve o şehirde
havaifişeklere bakıp mutlu olan öldürdüğün kişilerin çocukları
seni arayan kırmızıdan maviye dönüşen ışıklar
sarhoş sinekler sokağının aydınlatıcıları
bir çoğuna girdiğin betonlar
ve o betonların pencerelerinden gördüğün
hayatında varolmuş kadınların düzüşme sahneleri
gerisinde suyun varlığını söyleyen ağaçlar
yolunda ilerleyen ve seninde bir zamanlar yanından geçtiğin araçlar var
tekerleklerine hayran kaldığın

ve sen tüm bunları umursamayıp
tek kibritle
sigaranı yakmaya
çalışacaksın
biraz korkak
biraz istekli
ama en çokta korkak

8 Mayıs 2011 Pazar

Bardağım

ve aynı sonuca çıkan ilişkilerden
sonra

bana
bir
şeyler
katın

5 Mayıs 2011 Perşembe

Söküklerden İplere

sanal hesaplar üzerinden
bir çok şey yapar insanlar
özgürlüğü savunurlar
devlet kurtarırlar
mor tanrılara ibadet ederler
devrimler yaparlar
geri gelmeyecek olanları hatırlarlar
popüler kültürün hakim olduğu konularda ben de varım derler
beyaz ekrandan savaşırlar , ayrışırlar .

bunlar sadece sandalye veya herhangi bir şeyin üzerinden
yapılan muazzam şeylerdir .

ben sırtımı kaşıtıyorum yatağıma

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Zekleyant

barların son çıkış saatlerinden
yaşanmış aynı şeylerden
en kötüsü yaşanacak aynı şeylerden
sarı rengin dumanlaşmış halinden
5-6 cm daha uzun gösteren ayakkabılardan
kemiren farelerin saatlerini yanlış kurmalarından
kendi yarattığınız hislerden
olmasını istediğinizden
yataktan çıkmayıp hayalleri geliştirmekten
sıkmış ve boş ilişkilerden
yataktan çıkıp bütün maskelerinizi giymelerden
fanusun suyunu değiştirmelerden
uyanmalardan hemen sonra karga ile günaydınlaşmalardan
henüz karşılaşmamış fakat belki vardır ihtimalli kadından
farklı anlamlar yüklemelerden
okursam bitecek korkulu kitaplardan
çok dinlersem bir tadı kalmayacak şarkılardan

hepsi
tüm bunların hepsi
bu yazının başlığı olabilir

30 Nisan 2011 Cumartesi

Görüp Uyanırken

astranot olduğum gecelere ( bir madde kullanmaksızın )
genelde senin ideoloji dolabından ve benim saplantı küvetimden
geçmiş böcekleride götürürdüm yanımda

gece kuşlarıdır kurbağalar
göl kenarlarından seslerini duyduğunuzda
gündüzleri ağaçlara yama yapmaya çalışan kuşlardan farksız olduğunu anlarsınız
bir dönüşüm içindedir kurbağalar ve kuşlar
ki bu yüzden geceleri yoktur kuşlar
dönüşürler kurbağalara

bulut yoktur gökyüzünde
ve yeryüzünden taş toplayan işçiler devam ediyorlar işlerine
aslında kimse için değerleri yok

sizin rollerinize inanabilirim
tabi
idamına varmadan
louis linng intiharını hatırlayabilirseniz

29 Nisan 2011 Cuma

Masif

çıplak vücudunda
ölmüş ruhunu
simgeleyen
beyaz
sarı
şiirlerin
kiremitlerini taşıyorum

boynunda uyku tanrısı
saçlarını ilk defa
toplamış

hastalandık belkide

27 Nisan 2011 Çarşamba

Sihirbazın Cebinden Çalınan İksir

ilk defa
bu
kadar
simetrik
kaldırımlar

ve yine ilk defa
alyans sesli heykellerle süslenmiş sokak

avuç içinde grafolojiden şarkılar çalmayı öğrenen çizgileri dinliyorum

geriye aynı miktarlarda bıraktığımız kahveler
fısıldaşıyor bardakların içlerinde ..

gece karanlığını kısırlaştırıyor
düne merhaba diyor gelecek
karşı balkonlardan sesleniyor demir parmaklıklar

bir tabloya resmettiğim
kadın geliyor
renklerin içinden

netleşiyor her şey
kanın üzerinden
pıhtılaşmadan

26 Nisan 2011 Salı

İkna

eski baraka evlere
hediye edilmiş
muşambalar geliyor aklıma
kutsaldır ve
ev sahibinin hediyesidir kendi evine

iklimimi değiştirebilecek kadar kararlı
ve ben de hiç olmadığım kadar
kuklayım bu aralar

geceleri ise çok şey düşün mü yorum artık
derine inmiyorum pek ..

ve bencilleşiyor ruhum , kendimi yazıyorum bir an
kendimden daha çok o'nu belkide
ben diye bir şeyi yok ettik ..
onun habersizliği içersinde

ona bir elbise dikiyorum
tabi
beklediğim oysa

16 Nisan 2011 Cumartesi

Bir Şarkı

İfadem Akademik - Prima Donna by ifish


ruh eşim kanın karışsın kanımda
uyuşuk kollarımda ayaksız bi karınca
damarlarım mor bi elbiseden çıkan kırmızı
bükülür eklemlerim , kemik çalan hırsızım

bütün evreni bütün eksenleri yağladım
uzun çizme eldiven bağcıklarını bağlasın
saklasın kendini , yağmaladığım şehirden
bisiklet jantlarlarında dünya yuvarlandı
kolsuz kadın sireni çalsın

saçları uzun bi ses tonu istiyorum
akvaryumu genişlettim , bi okyanus diliyorum
ölümsüz askıda cansız kıyafetin duruyor mu
bu ışık söndüğünde bi kenarda uyuyorsun

bekliyorum sabahı , güneşi tek başına tepeye çıkarmak
kolay değil dilsizken tat almak
zavallı bulutlar , yeryüzünü kucaklar
görünür ters dönen bi kablumbağa tarafından

8 köşesi sarılmış , elimde bir maket var
şehir labirentse geride sen kal
üstüme bi ceket al , cepleri senle donat
sonuç sondajlarına bakıp gelip çöpleri boşalt

sorguya çek beni bu korkuluk görünmez
tanrı rengini söylese , korkmazdık ölümden
dünden geride kalan artıklara bakınca
ayaklı balıklarım çöp tenekesi yakınlarında

avlayan balıkçı kafasında ki kancayla
dolaşır tekerlekleri patlak bi karavan
güneş gözlü yarasa patika yolu açar
kapansız fareler korosu seslenir karadan

kaplumbağaların kabuğundan
anlayamıyorum
yaşlarını
ve
balıkların pullarından
sezemiyorum
zamanı

siyah çizgiyle belirlenmiş gözkapakları
bi iki adım atsam yinede çaprazımdasın
olduğun yerde sabitsin midede hapların çınlasın
saate bakarsan anlarsın soğuk telaşımı

dalgalı siyah teknenin maviye gösterdği itaat
zeus kadar heybetliyse kıyafetsizdir hera
uzun parmaklarla bi sigara yak arkasından
serenat yapardım yalnızbaşına kalsaydı opera

bir ara
denk
gel
istediğin yere gidebilirsin
bu harita senin
siiyaha ulaşamıyor kablosuz graham bell
ve beynimin içinde
gezegensiz
bi trampet

14 Nisan 2011 Perşembe

Diğer İnsanların Arasında

sol tarafta kuyruk sallayan balık
artık nedense
dikkatimi çekmiyor
bu kötü bir şey
biraz ara veriyorum her şeye
daha iyi yürürken
kırkikindi yağmurlarıyla
kaçışır solucanlarım
hiç birinin birbirinden haberi yok
üstelik

İsimsiz Bir Metal

kim kimin hayatında ne için var
biliyorum ama
bilmezlikten geldiğim çok an vardır bu konuda

bugünlerde
yaşına geç kaldığım için
hayranlık duyduğum birisi var

saçlarındaki uzunluklan
ölçebilirsiniz
okyanusların kıyı şeridini

rampada kahvaltı yapıyorum
hayli doymuş bir kediyle

13 Nisan 2011 Çarşamba

Jelatin Giysili Kadın (14 Nisan'a Sevgilerle)

konuşmadan
anlaşabildiğim
içimden geçeni
kendisinin seslendirebildiği
bir soyutluk

düşündüğümde
bir giysisi olmalı
yaşadıklarından
sonra
yaşamasını sağlayacak

sadece
bugün
doğmuştu
birisi

tanrının elinden tuttuğu
tanrının eşi

12 Nisan 2011 Salı

Koyu Sandalye

çok şeyi anlatmak istedi
kör bir adama
kolsuz pandomim yapan kadın
göremediğimiz bir radıo kaldı geriye
çığlık atan
kırık camların arasından
yürüyüp gidiyor
bir örümcek

11 Nisan 2011 Pazartesi

Bütün Hafıza

ip atlamasını öğrettiğim
birisi var damarlarımda turlayan
bir başkası olmadığı zamanlarda
çoğu zaman ağaca bağlıyoruz ipi
hızlı öğrendi sayılır

ki dün gece karşıma geçip
atlatacağımız bir şeyleri bekledi

tesadüfen ordan geçen
dün geceyi çabuk atlattık

10 Nisan 2011 Pazar

cholis - visekri





gökyüzüne işlenmiş umut raylarıdır bunlar
burdan melek kostümlü sinekler de geçer
ama daha çok
bekleme salonudur kuşlar için
tek gelmezler hiç
ve
söyleyemedikleri şeyler duyulur burda
cholis'in umursamazlığı
işlemiştir visekri'nin kararlılığına

ve hisseder ayaklarınıdaki sıcaklığı kalkıp gider cholis
visekri ile birlikte tüm her şeyi
ezip geçer
lokomotif

9 Nisan 2011 Cumartesi

Cumartesi

tipide yürüyorum yatağımda
soğuğa uzanıyorum
ve uyanmış sayılmam

7 Nisan 2011 Perşembe

6 saat önceden

kıçınızın üzerinde yaylanarak
gökyüzüne ulaşabilirsiniz elbette
fakat bu sıçmanıza neden olacaktır
egonuza yenik düşürdüğünüz beyin kim bilir
sizin dışkıladığınız şeye düşmemek için
kıçınızın içinde kendisine yer bulmuştur çoktan

Bir Oyuncak Sepeti

kimse tarafından tanınmaması
ve onu
ilk defa görmeleri (benim gibi)
olayın dramatik yönü elbette
ama üstüme alınmıyorum
ne kadar o'na benzese de

6 Nisan 2011 Çarşamba

normal insanlar caddesi

sirkülasyon binasının içinde
kozmos boşluğunun
karşı komşusuyduk bir zamanlar

orda kutsal toprak sahipleri
bayraklılar
oyun hamurundan yapılan tanrılar
bugüne kadar işe yaramamış ideolojiler
yanmayan kibritler
kendilerinden habersiz kullanılan robotlar
soyut şeyleri çalan daireler yaşıyordu

ve biz ordan soyulmadan
taşınmayı başardık

2 Nisan 2011 Cumartesi

Döngü

tozun içinde
beyin virajlarından dönen
tek gözlü ahtapotun kollarında bir lunaparktayız
ellerimizde kapı kollarından şekerler
içimizde yakalandığının farkında olmayan bir balığın mutluluğu var

Yok'a

şu saçmalıkları
kitap içinde saklamışsın
ve uygulamışlar
iyi bir insan olmak için
cennet için

sahtecilik ve rol konusunda uzman yaratıklar
ritüel olmasaydı , sen olmazdın
biz yapmadıkça , sen hiç bir şey yapamayacak kadar acizsin
adalet yok
sen kadar

portakal kabuklarıyla
gözünü kör ediyorum
olmasanda
sen tarafından yazıldığı söylenen kitapta yazıyor
'tövbe et'

ama benim
canımı sıkar cennet ve
zaten iyi bir insanım
ihtiyacım yok sana

ihtiyacım yok
benimle eş değer birinin yazdığına

30 Mart 2011 Çarşamba

Bir Sonraki Sonuç

eğer inancınız yoksa
söylenecek olan herhangi bir şey
doğru olmayıp
bir bahane olarak
öylece kalacaktır

Habersiz

korniş üzerinde yürüyelim bu gece
kirlettiklerimiz koridorun dikişlerini doğrayacak makasla
bu biz perdeden atlayasıya kadar
sürecek

29 Mart 2011 Salı

Sun

gece bu saatlerde
bir şeyler sunuyor
çırpınıyor benimkiler
yalvarıyorlar martılara
iskeleyi dikiyorum tam ortasına gecenin
ilerliyorum sona doğru

kıçlarına baktırmaktan
ve kendini bu yönle sevdireceğini
ispatlamış kadınlarla tartışıyorum

ve anlattığım şeye dönüşür her şey
anlatılanlara ve değişime hazır iki bacağın taşıdığı ara


geceye eşlik edip
kendini de sun
su yükseliyor .. gitmem gerek

Bir Kumaş Aralığı

kalp çalışmaya başladığında
zamanın ötesinde
bu tür davranışların seyri için

26 Mart 2011 Cumartesi

Güne İsim

havyar atar gürültüsü
kalp deliklerinden dağılır
balık kokulu parfüm

25 Mart 2011 Cuma

Seslendirme

karekterini verdiğin 11 küp şekerli kahveye
dilek tutup
zarar görmeksizin
sarı yıldızların çıplaklığında
uyku haplarının göz ucundan geçiyorum

24 Mart 2011 Perşembe

Uyuyorsanız

hastanelerin ayak izi bırakılmamış
fayanslarından
dönüyorum

giriyorum odama
beyaz bir önlük giyip

3 günlük uyku yazıyorum reçeteme
hapların yan etkisinde
sarı yıldızlardan
dilek dilemek
var

var mısın? kurtarıcı mısın yoksa sadece birisi mi?
kurtarır mısın hayatı?

hangi saatte uyanırsan uyan
günaydın

sınırımı çizecek kadar
sınırlayabilirim kendimi
kendini sınırlamanı istemem bu yüzden

kaybolacakmışsın gibi ,
haritan yok şimdilik

23 Mart 2011 Çarşamba

21 Mart 2011 Pazartesi

Sıralanmış

renkli bez parçaları verin Behram'a
aynı anda yelkenler laçka diye bağıracaktır
kutsal topraklardan üç gözlü bir korsan

20 Mart 2011 Pazar

Yabancı ( 1992 Mart 21 Sevgilerle )

lastiklerini yakıyor nevruz
serum bağlıyorum daktiloma
ve çocukların fenerlerinde sarhoş bir ekinoks
biraz ben gibi biraz değişmiş
şu göz çizgin belirsiz , sulu boyadan mor renk
dudağındaki kemer tedirgin
hareket etmeyecek alfabeye yapışmış dilin

ilk giydiğim kıyafet
ilk baktığım insan
ilk gördüğüm renk
ilk duyduğum ses
ilk yüzdüğüm balık


babamın sevinci annemin korkusudur bu
her şey bir kurgu sanki
bahar ilk ve son veya ben yaşımda bir ekinoks

19 Mart 2011 Cumartesi

Gece Dünya ve Ay ( Ben Güneş )

eriyor kumanda pilleri elimde
ve aniden çıkar gelir
bir yerlerden
yürüyen dünya şeklinde
geçer gider yanımdan
kendimi güneş sandığım anlardır bunlar
ama gecedir zaman
ve daha yakındadır ay
ay dünyayı çeker yanına gece
ben güneşim ey dünya
ısıtır mıyım gündüzleri bile olsa?
geceleri görüyor musun beni?
gündüzleri gözlerin de yaşarmıyor oysa
ben bir şey değilim bu boşlukta
kaç ay var dünya?
kaç tane uydun ?
ben çok mu sarıyım?
kumsalındaki şemsiyen benim için mi?

ya sen sanrısın dünya ya da ben

18 Mart 2011 Cuma

Yavaştan Toplamak Bedeni

titrersiniz
ve kusarsınız
bazı zamanlar intiharın mantıklı olduğunu düşünürüm
birisi için değil
sadece
zamanı benim ayarlayacağım ve bu konuda özgür olduğum için
bugünlerde ise
doktora gitmeyi düşünüyorum
sanki , yaşamlar ve hayatlar
çok güzel
gibi
ama şu var ki
somut acılarda var hayatta
bembeyaz bir tenin korkunçluğuyla
yaşaran gözlerin kırmızılığıyla
dolu bir yüz
soyutları saymıyorum
gün içinde bir çok defa yaşıyorum bu anı
alışkanlık fayda etmiyor
somut ve hissedebildiğiniz
canınızın yandığı acıya

ne diyeceğim diye düşünüyorum
beyaz önlüklüye

17 Mart 2011 Perşembe

Kara Kalem Çalışmalardan

şimdi
bir başkasının sabahında
ya da kolunda
ya da yatağındadır
bedeni

benimle
pek bir şey yapmadı

sadece ruhlarımızla beraber sabahlardık
tensiz
gezegensiz

16 Mart 2011 Çarşamba

Bahis

ben her rüyada
senin parmaklarınla
çaldığın
glass armonica'yı dinliyorum
sen gibi yasak
ben kadar deli

Trehve

bunlar
yazmamak için
zor durduğunuz
dakikalardır

bunlar
kolsuz
açılan
kucaklardır

bunlar
bir diğeri kötü olunca
melek yaratan
tanrılardır

bunlar
soyut olan
hiç bir şeydir

bunlar
duyu organlarından
eksik olanıdır

bunlar
kendinize saygı
gururdur

bunlar
takvime lanet okuyan
günlerdir

bunlar
tatilde çalışmakta olduğunuz
zamanlardır

bunlar
gün boyunca
yataktan çıkmamaktır

bunlar
ayakkabılarınızı
ters giymektir

bunlar
şeytandır
size kötülük emri verecek kadar
diktatördür

bunlar
sizi sınırlayan
ülkelerdir


bunlar
ismi konulmuş
fakat olmayan
köpeklerdir


bunlar
duyu organlarından
birisi eksik olduğu için
göremediğin
sendir

Krizantem ( Sevgilerle Japonya )

beden görevini bitirdiğinde
zindana atılmış bir ruh vardır çekyat içinde : ismi uyku
biz sadece
ücrada temiz bir mikroskoptan
günün yaratıcılığıyla zan altında kalmış
çekik gözlü krizantemleri seyredeceğiz

14 Mart 2011 Pazartesi

Işık Kesintileri

sabah uyanıp
yargıçlık yapan bir aynada
dalgıç kostümüyle balık kuyruğundan bir yelpaze sallıyor kadın
genetiğiyle oynuyorum onun
çalınmış antikorları bir palette magenta kıvamında muazzam bir tablo
el arabamla
bağırsaklarından başlıyorum yolculuğuma
başka bir şey yok

6 Mart 2011 Pazar

Ayrıntı

kara ve denizler
mart ayı içerisinde içilen herhangi bir şeyi
üzerine alınmasın
çünkü bu sek galaksi tadında
çünkü bu sek aya

27 Şubat 2011 Pazar

Bitti Yol Ve Yanımda Hiç Parke Kalmadı

balığımı saldım bugün büyük okyanusa
hüzünle , kaybedişle , başarısızlıkla , yetersizlikle
ve bir gün
birileri herhangi bir şeyle balığımı hatırlatacaktır
ve ben gülümserim
hüzünle , kaybettiğimle , başarısızlığımla , yetersizliğimle
çıkartıyorum akvaryumdan onu
yazıyla , kelimelerle , bir boka yaramayan düşüncelerle
ruhsuz , canı yanmadan
göremeyeceğim kadar hızlı
deniz kadar küstah
avcumda parlıyor gözleri
mutlulukla , gereksiz bir kurbanlıkla ,bahanelerinin başarısıyla
ay arkamda gülüşüyor kerpetenle
salıyorum suya onu
hiç girmemiş gibi akvaryuma , ona sahip olamadığımla
bir an olsa da bakıyorum arkasından
okyanusun yokluğuyla , kılçığının boğazımda batışıyla
aya ve kerpetene katılıyor rüzgar
kelebekten bir gülüşle , kokusundan bir esintiyle
geriye dönüp koşuyorum
kaçamamak korkusuyla , başaracağımın kararıyla
ve balığımı hatırlatacaklardan
bazılarıydı ay , kerpeten , rüzgar
onun bahanelerini söylüyorm
bağırarak kaçıyorum , çığlıklarımla unutuyorum
yeni kurbanım için bir papatya kopartıyorum
okyanustan

Yolculuktan

pedallerimle
donegal'i geçiyorum
dinamomda tekerleğin yanık kokusu

hissediyorum ; gözlerini yumuyor seledeki küçük kızım

26 Şubat 2011 Cumartesi

Bir Yere Dair

gelirleri yüksek
kültürleri de aynı orantıda yükselmiş
fakat kültür değişimine ve gelişimine yardımcı olan
beyin değil ; kağıt
daralırsınız kalabalıktan
uzakta kendi devrimini tamamlamış bir kasabada
tabiatı duyacak şekilde yaşamak istersiniz
ben sevmedim .

23 Şubat 2011 Çarşamba

Mart ve Ekinoks

her şey yeniden başlayacak
ve bisikletin zincirlerini yağlarken
ellerim kirlenecek
annem seslenemeyecek kadar .

21 Şubat 2011 Pazartesi

Afallamak

kemiği çıkan yastığım ve onun dişlerinin arasında sıkıştırdığı ıslığı
gıcırtısında boşluk , boşluğun gıcırtısısın
o gecenin kız çocuklarından çaldığın çığlığın
boğazımda bir okyanusu , gelecek için pazarladın
levhalara sitemdir , titredikçe titresin , devrilsin heryer
kirin parmaklarında , tanrının tırnak çatlaklarına sıkıştım
bakıştı duvar duvarla ,
ruh halim bedenindeki alçıya tuaf bir alkıştır
söyleyeceğim nedir ?
söylediklerime belirsiz

intiharı düşünmüyor değilim

18 Şubat 2011 Cuma

Size Adanmış Bir Kelime

olayın hangi boyutuna taptığımızla sınanıyoruz bazen
sadece bizim yargılandığımız bu konuda
tuaftır bir başkası sıkıntı çekmiyor
hangi olaya taptığının önemi yokmuş gibi,
bu çelişkinin sonunda sadece başarılı bir belkici olmak mümkün .

17 Şubat 2011 Perşembe

Sarandı

uyku bazı şeyleri kaybetmenizde
yardımcı olan
bir bahane gibi gözüktüğünde
bazı şeyleri daha iyi anlıyorsunuz

olabildiğince bir kadını (yanınızda değilken)
somutlaştırabilirim
veremeyeceği tepkiler sonucunda onu güçlü ve vazgeçilmez bir puta çevirebilirim
çünkü sırf bu yüzden inancı kuvvetli bir putperest olunabilir .

ama tanrıyı balık yaparken solucanları unutmam

16 Şubat 2011 Çarşamba

Bilinmezlikten

bir filmden kesitler çalacak kadar sahtedir senaryosu
ve bir şarkının sözlerine düşecek kadar yaratıcılığı vardır
tanrının fotoğraflarını çevresindekiler çeker
yine de kazanan olur
çünkü çerçevesi güzelse
bakılmaz tabloya
ama bildiğim şu ki
kırılmadan kaset
bantlar eskir

15 Şubat 2011 Salı

Güneşin Ufuk Çizgisini Teğet Geçip Batmadığı Noktadan

soluksuzluğun gelinliğinde
bilinmeyen şeyler de olacaktır
bir kahvaltıda
gerçeğinle kırılacaktır
içinde gözümün dolandığı bardağın

14 Şubat 2011 Pazartesi

Raflardan

yola serçe tırnaklarından
kalıplar döktüler
ve benim
o fayansların arkalarına yazdığım
bir şeyler vardı

13 Şubat 2011 Pazar

Kürsüden

yabancılaşmış
farklı maskeler ait yüzünde
şimdi
ve bir gece uyuşuk halının üzerinde
ona ulaşacak adımlar atarsam
hata olacak
ama o yabancılaşmış , farklı biri , uzak değil , yok .

12 Şubat 2011 Cumartesi

Tanrı Karşınızda

bir zamanlar için söylüyorum
senden çekinip , sana yürümeyen
ayaklarım ki onlar cesurdur , ölümü gördüğünde arkasından koşarlar .

yine bir zamanlar için söylüyorum
bir buçuk senede sayısı 3 ü geçmeyen muhabbetlerde,
senin dizlerinin yanında yabancılık çeken dizlerim ,

şimdi bulunduğum zaman için söylüyorum
içinde kahve ve sigarayla kimi zaman da uyku haplarıyla seyahat da olan midem

hem bir zamanlar için hem de şuan için söylüyorum
güçlü ve tedirgin olmayan , hiç bir şey kazanmadığı için kaybetmekten korkmayan
gövdem

tekrar tekrar yine bir zamanlar için söylüyorum
saçların aynı ilgisizlikle dururken istem dışı yönünü veya namlusunu sana çeviren
bir tankı andıran boynum ,

daha bir kaç gün öncesi için söylüyorum
yine bir şey planlayıp veya düşünüp , avcumun içine giren çenem

bir kaç hafta önce bir pazartesi günü için söylüyorum
rüyamda hiç konuşmadık , hiç bu kadar da önemli ve özel olmamıştı dudağım

bir ay öncesi için söylüyorum
birisi hızla geçip ve rüzgarda ona doğru eserse ve o senin parfümünü kullanıyorsa
nefes almayı bırakıyor burnum

her an için söylüyorum
bir yerde sana benzeyen ve sen olan birini gördüğünde güzel bir hediye almış gibi sevinen
gözlerim

yine şu an için söylüyorum
sana yazmak için kullandığım parmaklarım
ve bütün bunları emreden senin himayendeki beynim

alabilirsin çekinmeden
bunlar bedenimden dilimler

Hepsinden

senden kalan iltihaplar
delik deşik edildi bir iğneyle
o dudağının dudağımdaki bütün sitemleri
bu gece alkolle temizlendi
kolyen yanaştı , yapıştı boynuma
acı karıştı kanıma ,
dağıtıldı odaya kokun
ödüllendirildi tüm tanrılar
senin durumunu merak ederken
kendime seslendirdim ucu açılmamış kalbimi
dediki o atmayan yumruk :
acı diyorum , içten içe , acı çekiyorsun yavaştan
sevmek veya aşk acizlikti
bunu yapmazdın sen
kitaplarınla
bir devrimi gerçekleştirebilirdin
kuşku duyduğun bir kadına
o acemi olduğun duyguyu beslemekte neyin nesi

gelip cevaplarsın diye bekledim bir süre
ortaya atılmış
bir laf olarak kaldı sorusu
yumruğun

her şey sendin burda
davranışlar ve eklemlerim sınırlı çalışıyorlar artık
ama öpemeyecektin artık
uzaktaydın ; kutsal kitapların içindeki tanrı gibi

aynanın karşısında
yansımam yok artık ve
kahvemi dökeceksin diye ödüm kopuyor


senden geriye kalan
iltihaplarımı
delik deşik ettim

20 Ocak 2011 Perşembe

Gizli Fal

bayadır yastığımla
düşüncelerimi birleştiremedim
şimdi tam sırası
beni nasıl
etkileyebileceğini bilen
o dekolteden ibaret yaratıktan sonra
beyindeki
ağrılı dişin kumbarasında
uykuyu
ters çevirip
sallamak
yapılması gereken
en müthiş davranış

19 Ocak 2011 Çarşamba

Derim

her gün adına
alkol dökmekten
sıkıldım

Mansiyon

kendim hakkımda bir şeyler söyleyeceksem
planlarım var
kiralık bir maskeden
kiralık bir
çatıya
hapsolmuş
kadına

16 Ocak 2011 Pazar

Tümülüs

dilimizle tadına bakarız beynimizin
gözlerimizle nasıl bir şekli olduğuna
kulağımız beynin ne söylediğini değil
içinde olup biteni duymaya çalışır
beynimizin kokusu
bir çöp adamın
fondötenli bir kadına söylediği yalan gibi kokar
beynimizle genelde söyleşiriz
atarız dünyayı havaya
yazı gelirse dünya biz kazanırız
ve beyinden kopar yüzümüzdeki tüm duyular ;

15 Ocak 2011 Cumartesi

Bilinen Tüm O Yanıtlar

belindeki o lekeden
doğacaktır
yeni bir
dünya
tepkisiz kalmamak için
yazacaktır
seni yansıtan
duvar

14 Ocak 2011 Cuma

Ücrada Temiz Bir Mikroskoptan

tavandan bir gözünü sarkıtan örümcekle
kupanın etrafında dudağından izlere rastladık
şimdilik kahve bahane
fondipliyorum hiç bırakmadan

13 Ocak 2011 Perşembe

Küspe

bazen
kokusu
yayılıyor
yaklaşıyorlar
tam olarak
nedeni de bilinmez

10 Ocak 2011 Pazartesi

İştah Açıcı

her şeyi kaybedip
uyumak isterdim
veya
bir çok şeyi ele geçirince
uyumanın acizce
olduğunu
düşünmek

9 Ocak 2011 Pazar

Mor

kan ; günaydın derse her sabah yastığınızda
aceleyle halledersiniz işlerinizi
ve kahvaltılar çekilmez hale gelir
yumruğunuzu dudağınıza
bastırırken

7 Ocak 2011 Cuma

Hırsıza

benden çaldıkların
kendimi benden soğutuyor
ahmaklaşıyorsun
acizleşiyorsun
sinek ilacı etkisiyle ışığa vurup duran sinek gibi

Klişeleşmiş Rekor

unutup uzaklaşıp
vazgeçtikten
sonra
dönüp
nabzına bakıyorum

6 Ocak 2011 Perşembe

Tabureden

ve günleri
askılık olarak kullanmaya başladığım zaman dilimindeyim
kırmızı renkli deri taburede oturan sarhoş tanrının cebinden
çaldım maskemi
greyderleri de kullanmaya başladım ;

kirli olduğundan ahşap ev
şarap ver diyecektir
süpürgelerdeki hastalıklı tozlar

4 Ocak 2011 Salı

Restitüsyon

senin hırkanı giyiyor birisi
diğeri senin gözlüğünü takıyor
bir başkası senin parfümünden sıkıyor
öteki senin saçlarına benzetiyor saçlarını

3 Ocak 2011 Pazartesi

Şantiye

kadınlar gösterişli ayakkabılar da olabilir
ama tabanı çürümüş bir deri parçasıda
arzulu v istekliler
güçlü erkekler
gücünü bir önceki kadından alır
ama kadınlar gücü sever

1 Ocak 2011 Cumartesi

Yaşam

saklan bir köşeye
ve sol kolunda olmayan parmağını dirseklerinden bileğine kadar seyahat ettir