30 Temmuz 2011 Cumartesi

Sitoloji

korkulacak bir şey yok
henüz
kişinin kendini kontrol edememesi halinde
ismini söyleyecek kadar kıvrak değil alfabemdeki harfler
birisi eksik kalır hep
bu gece gökyüzünden düşüyor
elma

seninle yalnız kaldığımda
seyrediyorum
yelkovanı

gökyüzünün iskelesinden
sarkıtıyorum
şarkılarımı

ilklerini ve hislerini
atıyorum akvaryuma
benim solucanlarımın arasında
yer buluyorlar
kendilerine

beynimdeki çizilmiş figüre uzatıyorum elimi
hücrelerime kadar
hissediyorum
yine de
kalbim
onun hissetmesini istemeyecek kadar
uslu

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Oje

duvarı uzun süre izlemek
bir süre sonra
duvarın hareket etmesini
sağlar

arada başınızı çevirdiğiniz
sabit bir nokta varsa
pembe renkli
kız çocuğundan
başkası değildir

sigarayı
onun nefesine benzetip
çekiyorum

o , nefessiz kalasıya kadar
çünkü
onu sigaramda öldürecek kadar
usluyum

19 Temmuz 2011 Salı

Randıman

her gece
bahçemdeki
sarı heykellerin
kırık parçalarını
birleştirir
yarı açılmış gölgem

ve bu sabah
güneşin ilk defa
dudağının hareketlendirip
yeryüzüne salacağı sözleri bekledim


herkesin uyuduğu
kısık bir sesle
'sana birini getirdim'

Kuvles

kahve ve sigaranın sabah koşusundan
yudumlamak
veya
bir zamanlar var olan kahvaltı tanrıçasının
sol kolundan çiviler çalmak
midenize veya beyninize saplanmadan önce günün rutubetli duvarına
içeriği boş tablolar
yerleştirmenizde yardımcı olur .

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Kayıpsız

tanrıyla birlikte
piyano sesleri arasında
kaybolmuş renklerin içinde uyurken
beyaz şarap kalıntısıyla alevlendi eviniz
sonra tanrı öldü
ben uyuyordum
ilk defa ikiniz de
beni suçlayamadınız

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Salınmış

ellerini bağlayıp
duvara yaslanmış
beklentilerimin
kahkahaları arasında
farlarını yakmaya çalışırken
gecenin

düştüğü yerde
eriyor
karanlığın teri

köşelere doğru götürülüyorum
çoğu sefer
sonrasında
oturduğum yerden
tavana çarpıp
hareketsiz bir şekilde
bırakırlar beni
uykuma

bilinci açık bir şekilde
hatırlar tüm insanlığı
iki ada arasında sıkışmış
gözlerim
ama o kadar
uzun zaman oldu ki
o'nu hatırlayamıyorum

Yürüyüşler

töre aklı kaldırımında
sadece adım atar insanlar
ayakkabılarını parlatır
veya gözlükleriyle güneşe bakarlar
devam eden bir şeyler var hayatta
iki adadan eksilen
ağaç sayıları ile birlikte

14 Temmuz 2011 Perşembe

Kendindeyken

fanusun içinde alkolle sıvanmış
bir demet saat duruyor

betonlar kadar
durağan

ve sonra
ilerlemeden
bana bakıyor
kısık gözle

incelmiş belinden kavrayıp
atıyorum
seni boşluğuma

istemeden de olsa
kendini cezalandırıyorsun

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Her Şeyin Terse Döndüğü Zamandan

ruhunu
gece koşusuna çıkarmama
izin verdiğinde
yalnızlaşan ruh tekerleğinin penceresinden
sayısız meteor öldürdü
kelebek

kanepede yastıklaşan bedenine doğru


ölmesine yakınken..

12 Temmuz 2011 Salı

3:43

beynimin labirentinde dolaşan desensiz bir kadın var
tiyatrosuna mitolojimden senaryolar çıkaran
duvar çatlağı teninde
teninden daha gri bi renktedir
aşk

yalan bahçelerinin ürün verdiği
bir mevsimde


değer biçilmiş gözlerin , umut gözlükleriyle
olayın hangi boyutuyla ilgili olduğumuz
suçlanacak

suçlayana
duyulan öfke
bırakacak yerini
bir gece saattindeki lunaparka

hiçbir şey hareket etmeyecek
nakit vermeliyim kendimi
ve
bütün sigaralarımı seni
düşünürken
yakacağım

ekvatordan sırt çizgisine

bu söylenenleri
kapı arkasına yazıyor
etrafımdaki
geç kalmış ve geç kalınmışlığa yetişmeye çalışan
gölgeler

gölgeler
ikiye ayrılınca önümde
zamanını unuttum

gölgelerimin sayısını fazlalaştırdığında ışık
kendimi bulamam , odaklanamam sana
gerçeğimden korkarım
güneşle atışırız

gözükmemeli elbette
yazılmalı sadece , okuyanı olmayan

senin kapın olmalı bu
veya
senin sırtın

yazılmalı sadece
ekvatordan çalınmış çıplak vücuduna

tırnaklarını törbüleyip
leşini bırakıp gidiyorsun

ismin

tek gölgeli

Yoksun , Bu yüzden Birbirimize Yakınız

koyu sarı bir dumanın içinde
yoruldum diyen beyin fiskosumun
sesi duyuldu
senin sınırlarının içindeki kanyondan

umrunun 4. katında
kapını çalıyor
kancalanmış parmağım

bilmediğim katında
mutluluk
benim intikamımı alıyor senden

utancımın paspasının altında
arıyorum anahtarını
anahtar var
doğru kapı yok

Gece Trafiği Sergisi

sihir yapan bir panjurdan var olan güneşe bakıp
nefesin saçlarındaki kepeği
gösteren tozlara
odanın şifrelenmiş konuşmalarının kireçlenmiş halini gösteriyorum
burası bir sergi
dünyanın en işlek olduğu saati içinde
koyu rengin iş çıkışı taşıdığı bir poşet
geride bırakılmış günün ayakkabılarını içeri alması
paspasın ilk iş günü
birbirini takip eden listede yer alıyorlar

tanrının heykelinin
zirvesindeyim gibi
her şey basit
küçük
ve sıkılgan

kenetlenmiş kahvaltıya küflenmiş kahveden

yanlışlar seçerek özgürleştim

tellere takılır
tanrının yırtmacı
tanrının yırtmacı
benim uçurtmam

eski ,
yeni şeyler getirmedi yanında

ben zirveye ulaştım
basamaklarımdakilerle an yaşadım sadece

tek başıma da olsa
aşkın doruk noktalarına ulaştım
teşekkür ederim