you don't need me anymore casting stones after dark up to my neck casting stones after dark endless night
days and seasons , years and eons turn of the phrase up in the blaze days and seasons , years and eons turn of the phrase up in the blaze bringing me back home to you
horses on a carousel , synchronous in ups and downs as if the moons of jupiter were fading in the western sun say the word and I will take your hand say the word , I will take your hand say the word , I will be more than a man
I hear the music from the carousel hovering above our heads cast shadows over us , temporarily eclipse our worries we are been waiting for the plot , waiting for the plot to ticken and I'm threadbare , and way too proud to give it up and turn around now
all these years we are going strong hollywood babylon say the word and I will take your hand say the word , I will be more than a man
snowdonia , we'll make our escape snowdonia , who rewinds the tapes? snowdoia , the stars blink when you laugh the seasons revolve around your mahnet's coil
26 Ocak 2017 Perşembe
sabahında
sneaking out late getting drunk for the sake of it we watched the moon go down
thought I saw you walking down main street was it my mind
playing dirty tricks on me? the summer storms your shirt that I wore does the rain make you think of me?
çemberiyle birlikte ..mevsim kiri camından yollar seçer
.
ve labirentin diğer çember kuvvetlerine saygı eyleminde bulunmak için
tekerleriyle birlikte duraksar
.
bir bütün olarak ilerlediğimizi düşünüp
dizlerindeki robotvari dalgalanmaları izlerim
.
beynim bu labirentte savrulurken
aklımın bir köşesinde çalan şarkıya tutunmaya çalışırım
.
.
like waves to the shore
part of the ocean
the stars high above
part of the sky .
now i drift to you
i dream of a river
a water so blue
wish i could live there
wish you were here..
like the air that i breathe
u'll always be there
the wings that i need
when i wanna fly .
now i drift to you
i dream of a river
a water so blue
wish i could live there
I live by the river And I hide my house away Then just like the river I can change my ways Oh, if you come to love me You would stay forever Inside my heart Inside my dreams And time will fade In time we'll love
In the street we walk as beggars In the alley faithless kings Ah, but it's the truth of life That chains us in between Those lost moments we steal To keep our love alive And our prize so tired after all the pain And time will fade In time we'll love
çivisi çöp çıkmış bir şarkıya mahcubum
çöplerini yaktığım bir alevden bu uğultu
gürültüden ziyade anlatmak istediklerine
piyalenin parmaklarıma sunduğuyla
birlikte avunduğumuz
çünkü her yükünü taşıyordum
ama cebimde dünyanın nakliyatı var
döküldüğün yeri hatırlıyor musun
hafızamın yokuşunda ve sürünmüşlüğünün düğmelerinde
son selamına ben hala gülümsüyorum
tuttuğum gibi vidasından burkuyorum
başka bir kolun halkası görevinden uzakta
ne de olsa hapsolmazdın ,
ve kurtulursun da birazdan
çarpa çarpa kaç bu koridorun yüzünü okşayan ışığından
ben çağın uykusu derim
kuyruklu yıldızın ilerleyen boş mantosuna
rezervem portrendeyken
toprağı da kuruttum , artı ya bir artı daha
orda dur , acele etme neptün
gördüğün sadece frekansımızın ön yüzüydü
sesin gelmeden
yüzünü ekşit biraz , tadı sek içilmeyen
ama damağımda kalsın diye
yüzünü de buruşturmam
ben ne zaman durulmuş suyunda bir halkada belirsem
şaşırır ve telaşlanır .
aynı zamanda şans eseri bir başka güç tarafından sunulmuş
topuklarının akordunu kaçıracak cezbedici bir keşfe davet edilirdin .
her seferinde bunu bir fırsat olarak algılayıp
o panik içinde şaşırtıcı bir şekilde daha da güzelleşir
sonrasında giderdin .
payıma düşen korkak dalgalarla birlikte
az biraz şansa küfürle
şunu inatla savunurduk
- keşifte merak ettiğin hiçbir şey yoktu ! .
çünkü halihazırda her yer senindi .
fakat hiçbir zaman yenilginin uzattığı eli kavrayan bir elim olmadı
..düştüm peşinize .
fazla gizli olmayan bir mesafede
'davetsiz' damgamda imzamı saklayan dalgalarına müteşekkirdim .
ve senin özgürlüğün
kalın mercekli bir dürbünden misafir ettiğim kırılmaları ağırlayan retinamda
hapsolurdu .
beklentinde patlattığın havai fişekleri ,
doygun tatminleri ,
sadece sana özgü mavi ay'ı
bulamaz
aksine oraya ( geceye)
yanlış yaşlandığını düşünen tüm yetişkinler gibi
düşünmek için bırakılırdın
.
yenilgi-ni kabul edip oradan dönerdim .
fazla gizli olmayan bir mesafede okunabilen
pupada italik bir pekiştirme el sallardı .
'bas-bayağı' .
ve çok uzaktan da olsa öfkeni duyabiliyorum
sanki dağılmış bir sesi paketlemişler de adaklarını adıyorlar
ne yazık ki bunu yapanları tanımıyorum .
ama ellerin çok yakınımda
ve onlar küçük
onlar güzel
.
bu yüzden dengene zımbaladığın gülümseyişten düşebiliyorum
hayır.. beni parçalamıyor
ben eksilirken sadece nefesini tutuyorsun
.. ne ince bir davranış . .
kabalık edip
sana maket pusulalar yaparken
kayboluşunu saklamaya çalışıyorsun
ve ben hâlâ seni izliyorum .
dünyayı itebiliyorum , dünyanın içindeyken .
We sail in a ship and the timbers are weak
Through the storm clouds the rainbows the rainbows we seek .
We sail for horizons that one day will end
To sleep with the fishes on that we depend .
The wind when it howls we shiver with fear
In our bowels we do know we'll face no new year .
We sail for horizons that one day will end
To sleep with the fishes on that we depend .
The sea rips us open like a vice cracks a nut
Like a bum is cut down by a left upper cut .
We sail for horizons that one day will end
To sleep with the fishes on that we depend