31 Aralık 2012 Pazartesi
30 Aralık 2012 Pazar
26 Aralık 2012 Çarşamba
21 Aralık 2012 Cuma
ne yazık ki çıkılmıyor
basamaklar ve sade yol
yasaklarında kendini mi saklıyor
ve de duymuyorsa ,
uykuya müsade yok
yarım kalmasın
hiçbir şeyde tadım kalmadı
şimdi bir kitap açıp benimle susar mısın
önsözünde alışagelmişlikten farklı
ağaçları devrilmiş, atmosferi basık
onlarca solucanı bir kancaya bağladım
ne okyanus vardı ne de bir balık
o yüzden aceleyle topluyoruz oltayı
adın tahminlikse , orda güneş çoktan batmıştır
18 Aralık 2012 Salı
örtbası
adalet kavramıyla birlikte
bu nöbette sedyelenmiş sırtımın
boynuma sürüklediği seslere göre
iki özneli bir kütleydi bu
bir buçuk aylık bir desen
beynimden de yalın haldeyken ruhum
yatak rahat aslında düşüncesiyle dolduruyorum bardağı
koridorda beklediğin yalanına ulaştıran hapların iyimserliğinde
çekimser bir halin notları konumlandırılmış sehpaya
orda kıyafetlerim de var
neredeyse aynı boydayız
ve neredeyse ordayım
basmakalıp isteklerine ve ödeştiğin başarısına
burayı tercih etmezdim
güçlü olman güzel
zaten herkes soyadını fiil eder hayatına
başarılı kompozisyon , senaryoda ne söylendiyse uygulanan bir yapı
aslında çekilebilir bir film ve artık söyleyebilirler şarkısını
ama
orda klişe notalarına da vardım
bağımsız ritmiyle tavdım tanrıların kucaklarına verilmiş çalgıların dansına
parmakların seni kıstıran kıskaçlarına maskem de vardı
her şey hazırdı kıyafetlerim gibi
ikisi de üzerimden atılamayan renklerdeydiler
gökyüzü bildiğini okuyordu
ve sen çelimsiz bir ödeşmenin bahanesiyle
ayrı labirentlere sıkıştırdın bizi
tablolarımızda minotaur
buraya uğrama artık
adalet kavramıyla birlikte
bu nöbette sedyelenmiş sırtımın
boynuma sürüklediği seslere göre
iki özneli bir kütleydi bu
bir buçuk aylık bir desen
beynimden de yalın haldeyken ruhum
yatak rahat aslında düşüncesiyle dolduruyorum bardağı
koridorda beklediğin yalanına ulaştıran hapların iyimserliğinde
çekimser bir halin notları konumlandırılmış sehpaya
orda kıyafetlerim de var
neredeyse aynı boydayız
ve neredeyse ordayım
basmakalıp isteklerine ve ödeştiğin başarısına
burayı tercih etmezdim
güçlü olman güzel
zaten herkes soyadını fiil eder hayatına
başarılı kompozisyon , senaryoda ne söylendiyse uygulanan bir yapı
aslında çekilebilir bir film ve artık söyleyebilirler şarkısını
ama
orda klişe notalarına da vardım
bağımsız ritmiyle tavdım tanrıların kucaklarına verilmiş çalgıların dansına
parmakların seni kıstıran kıskaçlarına maskem de vardı
her şey hazırdı kıyafetlerim gibi
ikisi de üzerimden atılamayan renklerdeydiler
gökyüzü bildiğini okuyordu
ve sen çelimsiz bir ödeşmenin bahanesiyle
ayrı labirentlere sıkıştırdın bizi
tablolarımızda minotaur
buraya uğrama artık
15 Aralık 2012 Cumartesi
12 Aralık 2012 Çarşamba
11 Aralık 2012 Salı
7 Aralık 2012 Cuma
2 Aralık 2012 Pazar
24 Kasım 2012 Cumartesi
İf - Tam Şu Anın İsteği
tam şu anın isteği
biraz sonra kirlenir
dirençli ve sabit gözlerde esnetilmiş gerçeğin
ve tam odağında süs olmuş kahverengi katlimi
sarıp sarıp kutluyorum , retinana kar düşmesin
üşümesin parmaklarla uzanılan şen hedefler
soğuk yıldızlar gibi gökyüzünde süzülmek
yüklemin öznesiyle , nüksettirmek özlemine
mat hala yükselen dansının tansiyonunda dinlenenler
neden-ler arama , yağmur yağarsa sokak sen
bilmiyorum mazgallar can aldıkça kulak ver
imlecinde tam tadında kapandıkça parantez
sığdıramıyorum onca kelimeye , sallanıyor tüm hafler
tel kopmaz bugün , dün rüzgar sindi duvarına
yıkılana sahiplendim ben kaybettikçe kumarlar
şimdi şans şimdi kal , aksiliğe kurdela
bahsi değil nadas aşkın tenhasıdır bir yanda-n
şimdi şans şimdi kal
şimdi aksilik şimdi kurdela
bahsi değil nadas aşkın tenhasıydı bu yolda
ya da bir yandan
bahsi değil nadas aşkın tenhasıydı bu yolda
22 Kasım 2012 Perşembe
İf - Takibimde Maket Arabalarla
takibimde maket arabalarla düşüyorum yola ,
güneşten yüzüme çarptıkça merhabalar
ıskanın sıcaklığına odak olsam yanardım
kıskanılır yanılgı çünkü yanlış bir yola saptı
sen nasılsın , yüzündeki gülümseme orta çağı anımsatır
daktiloda kireç tadı
biraz daha boyadım sen içlerine düştükçe
hiçlerimden toparladım ,bir kolyesin bulunmadık
ama yuvarlanır numaralar
yavru kedi hızında
en büyük sırrımi benim doğmamış kızım say
yarılanmış haritamda herşeyin simgesi
inan solucan olmasını ben de istemezdim
şimdi ne olur uyanma
nereye gideceğini tahmin etmek zor
ayakkabılar nereye koyulduğunu bile hatırlamıyor
sen sadece uyuyorsun
ama yüzler yüzünü hep boyuyorlardır
20 Kasım 2012 Salı
19 Kasım 2012 Pazartesi
18 Kasım 2012 Pazar
bir dilim
üşengeçliğin umursamadığı zorunluluklar listesi arasından
sonuna bir film repliği ekleyin
benimki
-
oraya tanrıyı aramaya gelmemiştim
seni istiyordum
çünkü sen dışında yüzüme gülen tek insan sendin
bunu istiyordum
gülümsemenle içimi aydınlatmanı istiyordum
çok güzel olduğunu düşünüyordum
sadece seni görmek istiyordum , hepsi bu
seni tanımak istemiyordum
çünkü tanırsam
senin de kötü yönlerini öğrenecektim
kusursuz olman imkansızdı ve o hissin mahvolmasını istemiyordum
haklı mıydım bilmiyorum
-
tyrannosaur
sonuna bir film repliği ekleyin
benimki
-
oraya tanrıyı aramaya gelmemiştim
seni istiyordum
çünkü sen dışında yüzüme gülen tek insan sendin
bunu istiyordum
gülümsemenle içimi aydınlatmanı istiyordum
çok güzel olduğunu düşünüyordum
sadece seni görmek istiyordum , hepsi bu
seni tanımak istemiyordum
çünkü tanırsam
senin de kötü yönlerini öğrenecektim
kusursuz olman imkansızdı ve o hissin mahvolmasını istemiyordum
haklı mıydım bilmiyorum
-
tyrannosaur
17 Kasım 2012 Cumartesi
16 Kasım 2012 Cuma
Solucan Soykırımı
son yarım ay için güzel verim
her biri için özel senaryoların yanında
bir taşla iki solucan vurduğumda oldu
kimi zaman alsa da kimi bu işte yardımcı oldu bana
yok ettikçe , soluğumun farkına varıyorum
ama ihtiyacım olan aynı artıların olduğu bir yarım ay daha
sonra tesadüfleşmiş bir balığa kanacağım
her biri için özel senaryoların yanında
bir taşla iki solucan vurduğumda oldu
kimi zaman alsa da kimi bu işte yardımcı oldu bana
yok ettikçe , soluğumun farkına varıyorum
ama ihtiyacım olan aynı artıların olduğu bir yarım ay daha
sonra tesadüfleşmiş bir balığa kanacağım
11 Kasım 2012 Pazar
Noktürn
çivisi çöp çıkmış bir şarkıya mahcubum
çöplerini yaktığım bir alevden bu uğultu
gürültüden ziyade anlatmak istediklerine
piyalenin parmaklarıma sunduğuyla
birlikte avunduğumuz
çünkü her yükünü taşıyordum
ama cebimde dünyanın nakliyatı var
döküldüğün yeri hatırlıyor musun
hafızamın yokuşunda ve sürünmüşlüğünün düğmelerinde
son selamına ben hala gülümsüyorum
tuttuğum gibi vidasından burkuyorum
başka bir kolun halkası görevinden uzakta
ne de olsa hapsolmazdın ,
ve kurtulursun da birazdan
çarpa çarpa kaç bu koridorun yüzünü okşayan ışığından
ben çağın uykusu derim
kuyruklu yıldızın ilerleyen boş mantosuna
rezervem portrendeyken
toprağı da kuruttum , artı ya bir artı daha
orda dur , acele etme neptün
gördüğün sadece frekansımızın ön yüzüydü
sesin gelmeden
yüzünü ekşit biraz , tadı sek içilmeyen
ama damağımda kalsın diye
yüzünü de buruşturmam
10 Kasım 2012 Cumartesi
temizlenmiş toprağın kuyruğunda sıraya geçiyor tek kanatlım
büyüsünü kaybetmiyorum
sıkış o Aralığa
yeni fidanlar ve tohumlar
temeline güzel taşlar toplamak gerektiğinde
güzel bir plana kurban gidenlerle aynı düzlem üzerinde parlıyor
sakinlik santiminde bir toz bile düşmüyor ağzımdan
başarımı kutlatıyorum sessizliğe
kare kare andım bugün sizi
7 Kasım 2012 Çarşamba
Turanın Aksine
üst dudağın çekildiği bir uzaydan damağa dökülen taşa çevirir kayaları
aksini iddia edenin vidalarını gevşetip kontrolüme alıyorum
kalıptan çıkmamak adına
üstüne
saatlerce sayıklamak dakikaları
hecelerini ayırmak cümlelerinin
3 sene önceki bir kitabın kahramını olmak
sinmek dumana
ama
üstesinden gelir
kirler akıtır banyolar
ben boyarım
ruhunu okşayan hayaletlerin kırıldığı yerlere alçılan
aksini iddia edenin vidalarını gevşetip kontrolüme alıyorum
kalıptan çıkmamak adına
üstüne
saatlerce sayıklamak dakikaları
hecelerini ayırmak cümlelerinin
3 sene önceki bir kitabın kahramını olmak
sinmek dumana
ama
üstesinden gelir
kirler akıtır banyolar
ben boyarım
ruhunu okşayan hayaletlerin kırıldığı yerlere alçılan
5 Kasım 2012 Pazartesi
kendini bir kolun arkasına çekmiş bir kol daha
iç içe geçmek için
neden arayan parmaklar
halka serüvenleri ve kurdela tereddütü
karşı masanın ayaklarından kopuyor gürültü
ilginin sadece bir kelime olmadığını söyleyen biri oturuyor yanımda
çok şey istemediğini farkedip
onun bardağından içiyorum
sakinlik güzel durdu kimliğimde
gülümseyen ikinci el ışığın kalçasında
iç içe geçmek için
neden arayan parmaklar
halka serüvenleri ve kurdela tereddütü
karşı masanın ayaklarından kopuyor gürültü
ilginin sadece bir kelime olmadığını söyleyen biri oturuyor yanımda
çok şey istemediğini farkedip
onun bardağından içiyorum
sakinlik güzel durdu kimliğimde
gülümseyen ikinci el ışığın kalçasında
4 Kasım 2012 Pazar
Çil
heyecan
hisli rütbeye ulaştırdıklarından hissediyor
ne kadar göz altlarıma ölü ressamın son boyasını damlatsa da
karnını doyurmuş
mor birikintide görür avını
fısıldadığı kadar parlatırım müjdeyi
yanında bir bardak uzatılır
haplar unutur deveyi kuyudan ses gelmeyince
geçer yanından don kişot
yine de üstelerim
alırım sırrımı ağzından
ve bugüne kadar dudaklardan çıkmış her görünmeyenden başka
uydu bulur göz bebeğim
ressam canladır
arkasından boyası da
hisli rütbeye ulaştırdıklarından hissediyor
ne kadar göz altlarıma ölü ressamın son boyasını damlatsa da
karnını doyurmuş
mor birikintide görür avını
fısıldadığı kadar parlatırım müjdeyi
yanında bir bardak uzatılır
haplar unutur deveyi kuyudan ses gelmeyince
geçer yanından don kişot
yine de üstelerim
alırım sırrımı ağzından
ve bugüne kadar dudaklardan çıkmış her görünmeyenden başka
uydu bulur göz bebeğim
ressam canladır
arkasından boyası da
1 Kasım 2012 Perşembe
Tepe Kamerası
pityalin aksaklığı
tadın yok boğazımdan geçerken
ağrısını senden çaldığım dişlerimde
sahte bir gürültüyle kavrulur damağımda deniz yıldızları
ray üzerinde tuzak noktanın ebruliden daha dağınık mideme düşürülüşü kutlanılır
kurtlar da maskelenir , beyazı orospular parlatır sahnede
ama inatla rolünü etmezler kabul
ve tanrıları bir cadı kadar olamaz asla
biranda kaybolur ortalıktan
dilenciye çok para verirsen evini almaya da kalkar
eksilirken yüzsüzlüğe tükürülmeyen
oraya naylon bir tabakta gelir
porselen yüzünde ıslıklar
solucan tabakasının da altında gelecekte randevu verir erozyonlara güvenip
aptal bir toplumun öğretileri ve sınırlamaları basitliğinde
kafes açılınca kuş kaplan da olur timsahta
çünkü bireysel edinilir karakter
parçalarından bütüne tahminimden çok başka çıktı puzzle
ve şimdi dağıttığım parçaları asla bulunmayacak boşlukta
birleştiriliş pişmanlığına güzel bir son
fırtınaya yakalananın içinde kalmaz deniz
benim ağzıma dolar
boşa geçen süreçlerde
çürük havyar tanecikleri
ayak darbeli kürekler derine indikçe yüzlerine gülümserim
pandora'nın hapsiyle
sırtımda bir akvaryum bekler
tadın yok boğazımdan geçerken
ağrısını senden çaldığım dişlerimde
sahte bir gürültüyle kavrulur damağımda deniz yıldızları
ray üzerinde tuzak noktanın ebruliden daha dağınık mideme düşürülüşü kutlanılır
kurtlar da maskelenir , beyazı orospular parlatır sahnede
ama inatla rolünü etmezler kabul
ve tanrıları bir cadı kadar olamaz asla
biranda kaybolur ortalıktan
dilenciye çok para verirsen evini almaya da kalkar
eksilirken yüzsüzlüğe tükürülmeyen
oraya naylon bir tabakta gelir
porselen yüzünde ıslıklar
solucan tabakasının da altında gelecekte randevu verir erozyonlara güvenip
aptal bir toplumun öğretileri ve sınırlamaları basitliğinde
kafes açılınca kuş kaplan da olur timsahta
çünkü bireysel edinilir karakter
parçalarından bütüne tahminimden çok başka çıktı puzzle
ve şimdi dağıttığım parçaları asla bulunmayacak boşlukta
birleştiriliş pişmanlığına güzel bir son
fırtınaya yakalananın içinde kalmaz deniz
benim ağzıma dolar
boşa geçen süreçlerde
çürük havyar tanecikleri
ayak darbeli kürekler derine indikçe yüzlerine gülümserim
pandora'nın hapsiyle
sırtımda bir akvaryum bekler
14 Ekim 2012 Pazar
Çimentoya Oraletler Döktüğüm Anlaşılırsa
adı altında saklıyordum
ve adını hatırlıyorum
hafızamda küflenmiş yeşil magmadan çıkarttığım gibi
elim soğuktan kurtuldukça arıyorum
yüzü en fazla o buz kesen konuşmadaki serinliktir
kaç yıl oldu , kaç bardakta hatırlanmak dileğiyle
bu bir mektupsa bisiklet selesinde intihar
sana ulaşan bütün harfler zeminine yapıştı
kendimi karşına alıp , her gelişimde savaştım
gittiğim her bir yerin tokalaşmasında tanıttım seni
bir gün hatırlamazsam yeniden tanışırız belki
o zaman çokca kal , yetişmek zorunda kalmadan
varlığın belli değil bir de yokluğunla sınamasa
hangi anlatımda tasvirinin kıyafettini beğenmedin
herkesleşirken , tosbalarla toprağımdan geçemedin
aynı kalıp durdu öyle duvarımda boş çerçeve
kararsızlıkta öyle güzeldin ki bir fotoğrafını seçemedim
artık fazla yabancıydın , değiştirmekse ne haddime
konuşulacak konu yokken bulurdum ben aksine
boş gözlerin yüzümde bir af dilerki sahteden
çekip giderken arkandan umutlarsa raks eder
artık fazla yabancısın alışmaksa ne haddime
varılacak bir hedef yokken beklentisizim bak yine
duruşun hiç bozulmasın , aklımda asil bir ağrı var
orda hiç yıpranmadan kazıdığım zamanın saçlarında kal
çizgilerinden taşırdım , tenimde şuan döküldüğün her bir damla
kabardıkça ağrıyan yüzündeki notalar onlar
bir kavanoz içinde takip etsen bulunmaz
da uzaktan izlersen de hiç bir adı konulmaz
en güzel ismi buldum
romf adında nefes oldu
fısıldadığımda duyması gerekenin çığlığında dondum
beyaz ürperti , soluk çakıllardan
aklına düşersem
o notalardan say
kararsızlığımı yendim çerçeveye girdin bak
11 Ekim 2012 Perşembe
10 Ekim 2012 Çarşamba
yanılgının hiç uğramadığı beynim
onaylı belgeleriyle
basamaklar çıkartır
kısa saçlı karşılaşmalar gözlerimi alırken
dikta , kült ve bağışıklık
numaralar tanımsız
ve kitaplar girdiği odalardan geri dönünce
reçeteme kusuyorum
biraz kan görünce de yalvaçlık duyuyorum beyazda
iğneliyor
esmer
sarı tel bulunca
onaylı belgeleriyle
basamaklar çıkartır
kısa saçlı karşılaşmalar gözlerimi alırken
dikta , kült ve bağışıklık
numaralar tanımsız
ve kitaplar girdiği odalardan geri dönünce
reçeteme kusuyorum
biraz kan görünce de yalvaçlık duyuyorum beyazda
iğneliyor
esmer
sarı tel bulunca
9 Ekim 2012 Salı
7 Ekim 2012 Pazar
6 Ekim 2012 Cumartesi
3 Ekim 2012 Çarşamba
24 Eylül 2012 Pazartesi
Vaatleri Çirkin Tanrının Evi
eş bulursa ter , anlaşılmaz ironi
güneş doğsun ve batsın ki yine gelin
ihtimal anlaşılırsa kabulümdür giyotin
aklımda yürüyorum ve midemde schopenhauer diyeti
ceplerimde renksiz uzun saçlar var
yok olanla birlikte kaburgamda yanıtlanan
fırtınaya savrulsam umut bana gemi
dalga bana gelir , ki kumun nerde senin
kalmak kaba , nezakete yumruk sıkmak
zaten gülümsemenden kim çuvallar
en azından denenir , başka sirkler izleyip
tek anını değişmeyecek saatlere kirlendim
senin yerin vaatleri çirkin tanrının evi
ama benim odam kadar günahkar değil
ağlayışların var , parkelerinde duyulmayan
ki burda yağmur olur tavanımda sarıl bana
vaatleri çirkin tanrının evi
burası dünya
tur atıp dün yap
suratı sehpam kalanı siftah
yalnızca hissizlik
hissedilir kalan
kalan sigarada
20 Eylül 2012 Perşembe
Sahi Renkli Buzullanan
paint : Magda Urse
film : Big Fish
dudağına leşler bıraktım
öpmedim onu
temizlesin diye yağmur
ellerini de bıraktım
kuraktı yüzü , ıslanırsa çamur süsü
akılda olmadan yollarında yürüdüğüm
bir mevsim bu tabi sonbahara kalırsa
yaprak tuttum avcumda , rüzgara da sarılmam
düğmeyi ilikleyen parmak donmuş olsa da
avuçta hapisken başka avuç aranmaz
elmalar soy yolculuk uzun
kabukların dikişsiz ve derimde yama
benimle yanar sahi renkli buzullanan
ateşten sonra nefesimle çekiilmişti sular
aynı bardak aynı nota bu kez sen de hazırlan
olmayan yerin kayalıklarında okyanusa karşılık
öpmedim onu hiç
ve çarpışmalarında sadece martıların seviştiği
dalgaydık biz
18 Eylül 2012 Salı
Olsun
zorunlu olarak
götürülmek istendiğimde hastaneye
sanırım yaklaşıyoruz biraz daha
sadece avcumun içinde zonklayan o kutsal şeyin
kararlılığına saygım
o buzul yüzde akan yaş beyaz
acıyı düzenli olarak aldığımdan
serumla dirilmek basit olurdu
ben rekorumu kırıp delirme aşamasında
arşivimi dinlemek ve kitap okumak isterim
götürülmek istendiğimde hastaneye
sanırım yaklaşıyoruz biraz daha
sadece avcumun içinde zonklayan o kutsal şeyin
kararlılığına saygım
o buzul yüzde akan yaş beyaz
acıyı düzenli olarak aldığımdan
serumla dirilmek basit olurdu
ben rekorumu kırıp delirme aşamasında
arşivimi dinlemek ve kitap okumak isterim
16 Eylül 2012 Pazar
14 Eylül 2012 Cuma
9 Eylül 2012 Pazar
Yüksek Pejmürde
sıklıkta saat aramak
ardından ertelemek
ve üstüne fazla alkol dökülmüş kıyafetli gecenin
sisinden gramlık hisle döndüm
bu şarkı da odamın karşılama şekli
bunları yaptıktan sonra
bazen hak veriyorum
takıntı ve saplantıların
süsü olduğuma
ve o'nu yazmak için kullandığıma
yine de bu bir şeyi değiştirmez
kesinim
beynimdeki tek dönencede ilerliyorum
varış şarkım hazır
ama söz konusu bu parça değil
fazlaca kutsal yapıp orospulaşmasını izleyeceğim
ardından ertelemek
ve üstüne fazla alkol dökülmüş kıyafetli gecenin
sisinden gramlık hisle döndüm
bu şarkı da odamın karşılama şekli
bunları yaptıktan sonra
bazen hak veriyorum
takıntı ve saplantıların
süsü olduğuma
ve o'nu yazmak için kullandığıma
yine de bu bir şeyi değiştirmez
kesinim
beynimdeki tek dönencede ilerliyorum
varış şarkım hazır
ama söz konusu bu parça değil
fazlaca kutsal yapıp orospulaşmasını izleyeceğim
8 Eylül 2012 Cumartesi
Ne ki
yandaşı sol kesikten
içeriye doğru sinince
berbat raf
bileklikleri taşır
kırmızı yakışmaz renklerine
fısıldadığımda duyması gerekenin çığlığında dönüp
sallamam gerekiyor dünyayı
vajinasında çözüm , kıkırdağında pas
sığ bu kıyı
daha derine daha büyük taş
kaya-lıklar
içeriye doğru sinince
berbat raf
bileklikleri taşır
kırmızı yakışmaz renklerine
fısıldadığımda duyması gerekenin çığlığında dönüp
sallamam gerekiyor dünyayı
vajinasında çözüm , kıkırdağında pas
sığ bu kıyı
daha derine daha büyük taş
kaya-lıklar
30 Ağustos 2012 Perşembe
Usturlab
yaşama isteğine
küçük kurdeleler kestikçe
kanatılan soylu bir kılcallıkta kalıp
oranın ruju olmak
ben
çekilmezliğimde kapının dışında
tedirgin yürüyüşlerin farkındayım
aksiliklerin çokluğuna adanmış
güçlü bir kahkaha
nemde duran
nöbetin karnından duyulacak kadar pak
uranyum kadar kalıcı
malesef argümanı
bulunmayacak kadar gösterişsiz
o yine de
parlar
rozet
kah
küçük kurdeleler kestikçe
kanatılan soylu bir kılcallıkta kalıp
oranın ruju olmak
ben
çekilmezliğimde kapının dışında
tedirgin yürüyüşlerin farkındayım
aksiliklerin çokluğuna adanmış
güçlü bir kahkaha
nemde duran
nöbetin karnından duyulacak kadar pak
uranyum kadar kalıcı
malesef argümanı
bulunmayacak kadar gösterişsiz
o yine de
parlar
rozet
kah
29 Ağustos 2012 Çarşamba
-Sa
retinamda yanıtlar
fiyaskoyu düzdüm de geldim
şimdi valiz kenarına
küçük notlarım var
ama onlar yerine
beynimi al
seni koruyan hassasiyetimi kanat boynuna
fiyaskoyu düzdüm de geldim
şimdi valiz kenarına
küçük notlarım var
ama onlar yerine
beynimi al
seni koruyan hassasiyetimi kanat boynuna
26 Ağustos 2012 Pazar
Yukarı
aptal insanlarla
aynı limanda martı besleyerek büyüttüğüm
o ince yüzlü esmer gölgenin
kıyısına yanaştığımda
nelerle karşılacağım konusunda ileri görüşlü olmanın
bir yararı olmayışındandır ki
kendi içimde
özgür değilim bu noktada
ince parmaklarının ne denli kuvvetli olduğunu
hareketsizliğimden anlıyorum
artık martı beslemek gelmiyor içimden
durumun farkında oldukça kanat çırpıp kutluyorlardır
yolcu indiren ve yine yolcu alan gemilerle
doymuşluğun ve tabaktakilerin ana temasına bekleyiş arasındaki o koridorda
hareketlerim yorgun & midem püsküren bir lav
beynim durduğunda bedenim ona eş
yine de kararlılığımdan mıdır bilinmez
ışık gözümü alıyor
gölgene doğru adımlarsam
oraya göm
aynı limanda martı besleyerek büyüttüğüm
o ince yüzlü esmer gölgenin
kıyısına yanaştığımda
nelerle karşılacağım konusunda ileri görüşlü olmanın
bir yararı olmayışındandır ki
kendi içimde
özgür değilim bu noktada
ince parmaklarının ne denli kuvvetli olduğunu
hareketsizliğimden anlıyorum
artık martı beslemek gelmiyor içimden
durumun farkında oldukça kanat çırpıp kutluyorlardır
yolcu indiren ve yine yolcu alan gemilerle
doymuşluğun ve tabaktakilerin ana temasına bekleyiş arasındaki o koridorda
hareketlerim yorgun & midem püsküren bir lav
beynim durduğunda bedenim ona eş
yine de kararlılığımdan mıdır bilinmez
ışık gözümü alıyor
gölgene doğru adımlarsam
oraya göm
24 Ağustos 2012 Cuma
21 Ağustos 2012 Salı
Kadrajda Iska ( 4 )
ertesi günün ışıkları altında
tek odalısını ve kitaplığı tamamladıktan sonra
beklemeye koyuldu kadını
yeni inşası çok görkemli gözüküyordu , küçük ama bir o kadar dikkat toplayabilirdi
saçları taranmış
kıyafeti gülümseyen ve ayakkabıları önceki gün beyninden geçirdiğinden daha parlak
hava kapanmakta
hafiften ıslanıyordu yüzü
ve birden doğruldu sandalyeden
aklına gelmiş olacak ki hızlı adımlarla
Sunta diyerek uzaklaştı
sokağın köşesine doğru bir çöp tenekesinde
yağmurun ıslattığı toprak kokusuna karışmış kedi ölüsü
çıkardı onu çöpten
Kuyruksuzun lastik izli derisinden tutarak yürüdü geriye
yağmurdan mı bilinmez
ıslaktı yüzü Tiras'ın
fidanları götürdüğü siyah poşeti aldı evden ve araziye doğru hareketlendi
o gün araziye fidan götürmemişti Tiras
çamurdu arazi ve oraya gömdü Kuyruksuz'u
yağmur hızlandı , yağmur durdu tekrar tekrar
eve döndüğünde kadın kapıdaydı ve yanında bir adam
yağmur yerini güneşe bırakmıştı
-merhaba dedi kadın
yanındaki adamın gülümsemesinden güç almışçasına
çamurlu ayakkabılarına baktı Tiras
su içinde kalmış kıyafetine sildi ellerini
yüzünde ölü balıkların leşleriyle dolmuş bir nehiri hissetti
dikkatini çekti kadının , Tiras'ın Sunta'nın karnındaki için yaptığı tek odalı
arabaya koştu kadın , döndüğünde bir fotoğraf makinasıydı elindeki
tam o sırada yağmur tekrardan alevlendi
aceleyle deklanşörü kancaladı
Tiras'ın omzu ve ev
iyi bir fotoğrafçıydı kadın
farkında olmadan iki enkazı aynı karede toplamıştı
kitaplığı arabaya taşıdı Tiras
parayı uzattı adam
çoktan arabaya binmişti kadın
sabaha kadar şarkılar söyledi parmakları
tek odalısını ve kitaplığı tamamladıktan sonra
beklemeye koyuldu kadını
yeni inşası çok görkemli gözüküyordu , küçük ama bir o kadar dikkat toplayabilirdi
saçları taranmış
kıyafeti gülümseyen ve ayakkabıları önceki gün beyninden geçirdiğinden daha parlak
hava kapanmakta
hafiften ıslanıyordu yüzü
ve birden doğruldu sandalyeden
aklına gelmiş olacak ki hızlı adımlarla
Sunta diyerek uzaklaştı
sokağın köşesine doğru bir çöp tenekesinde
yağmurun ıslattığı toprak kokusuna karışmış kedi ölüsü
çıkardı onu çöpten
Kuyruksuzun lastik izli derisinden tutarak yürüdü geriye
yağmurdan mı bilinmez
ıslaktı yüzü Tiras'ın
fidanları götürdüğü siyah poşeti aldı evden ve araziye doğru hareketlendi
o gün araziye fidan götürmemişti Tiras
çamurdu arazi ve oraya gömdü Kuyruksuz'u
yağmur hızlandı , yağmur durdu tekrar tekrar
eve döndüğünde kadın kapıdaydı ve yanında bir adam
yağmur yerini güneşe bırakmıştı
-merhaba dedi kadın
yanındaki adamın gülümsemesinden güç almışçasına
çamurlu ayakkabılarına baktı Tiras
su içinde kalmış kıyafetine sildi ellerini
yüzünde ölü balıkların leşleriyle dolmuş bir nehiri hissetti
dikkatini çekti kadının , Tiras'ın Sunta'nın karnındaki için yaptığı tek odalı
arabaya koştu kadın , döndüğünde bir fotoğraf makinasıydı elindeki
tam o sırada yağmur tekrardan alevlendi
aceleyle deklanşörü kancaladı
Tiras'ın omzu ve ev
iyi bir fotoğrafçıydı kadın
farkında olmadan iki enkazı aynı karede toplamıştı
kitaplığı arabaya taşıdı Tiras
parayı uzattı adam
çoktan arabaya binmişti kadın
sabaha kadar şarkılar söyledi parmakları
Kadrajda Iska ( 3 )
tek odalı evinin bitişiğine yeni bir tek oda yapma isteğiyle
ikindi gölgesinde işe koyulmuştu Tiras
Sunta'nın karnı şiş
güneş şehri terk ettiğinde bir kadın yanaştı kapılarına
kitaplık dedi , kitaplık istiyorum
başını hafifçe eğdi Tiras
toz içinde ayakkabılarına bakıp ve kirlenmiş kıyafetiyle yüzleştikten sonra
-tabi
anlamından biraz mahcup
verdi cevabını
iyi bir okurdu Tiras
evin yarısını da tamamlamıştı ve içeri geçip kitaplığı yapmaya başladı
hızlıydı işinde ve bir o kadar kararlı
gece bile devam etti işine
tek eksik kuyruksuzdu , Sunta yoktu ortalıkta
ama yokluğunun farkına bile varmadı Tiras
işindeydi aklı , daha çok kadında
koyu renkli kıyafetli bir kadındı o
ismini henüz bilmediği
saçlarındaki ve yüzündeki asil mimikleri geçiyordu aklından
bir sonraki gelişinde giyeceği kıyafeti ve konuşmaları hazırlıyordu
ay ışığında ayakkabılarını parlattı
o gece hiç uyumadı Tiras
ikindi gölgesinde işe koyulmuştu Tiras
Sunta'nın karnı şiş
güneş şehri terk ettiğinde bir kadın yanaştı kapılarına
kitaplık dedi , kitaplık istiyorum
başını hafifçe eğdi Tiras
toz içinde ayakkabılarına bakıp ve kirlenmiş kıyafetiyle yüzleştikten sonra
-tabi
anlamından biraz mahcup
verdi cevabını
iyi bir okurdu Tiras
evin yarısını da tamamlamıştı ve içeri geçip kitaplığı yapmaya başladı
hızlıydı işinde ve bir o kadar kararlı
gece bile devam etti işine
tek eksik kuyruksuzdu , Sunta yoktu ortalıkta
ama yokluğunun farkına bile varmadı Tiras
işindeydi aklı , daha çok kadında
koyu renkli kıyafetli bir kadındı o
ismini henüz bilmediği
saçlarındaki ve yüzündeki asil mimikleri geçiyordu aklından
bir sonraki gelişinde giyeceği kıyafeti ve konuşmaları hazırlıyordu
ay ışığında ayakkabılarını parlattı
o gece hiç uyumadı Tiras
20 Ağustos 2012 Pazartesi
Kadrajda Iska ( 2 )
güneş askıda kaldığında
aynı zamanda şehri yeniden tasarlayan bir mimardı da Tiras
tek odalı evinde
defterine şehri yeniden inşa edecek kadar cesurdu
bu süreçte yanında durmayan Sunta
ya avının peşinde ya da bir ağacın en üst dalında gizlenirdi
sahibinin devriminden
gölgeliğin altında çakmak sesi ve yanan otlar
tek müzik zevki
bandosu fazla güçlü olduğundan
oraya sızar uyandığında ortaya çıkardı Kuyruksuz
işler yolundayken ve müşterileri yeni işler sunarken ona
keyifsizce sırıtırdı
eski ama gösterişli ıskarpelası dişlerinin arasındayken
testere sesinden düşen tahta tozunu yağmur sanardı Sunta
altında oyunlar oynardı
işini bitirdikten sonra tekrar kralı olduğu şehrin defterine yoğunlaştı
bütün sayfaları yakıp dışarı çıktılar
döndüklerinde elinde değişmiş bir ideolojiyle yeni bir defter
Kuyruksuzun ağzında daha ölmemişti güvercin
güneş tam geri dönmek için yola koyulduğunda
aynı zamanda şehri yeniden tasarlayan bir mimardı da Tiras
tek odalı evinde
defterine şehri yeniden inşa edecek kadar cesurdu
bu süreçte yanında durmayan Sunta
ya avının peşinde ya da bir ağacın en üst dalında gizlenirdi
sahibinin devriminden
gölgeliğin altında çakmak sesi ve yanan otlar
tek müzik zevki
bandosu fazla güçlü olduğundan
oraya sızar uyandığında ortaya çıkardı Kuyruksuz
işler yolundayken ve müşterileri yeni işler sunarken ona
keyifsizce sırıtırdı
eski ama gösterişli ıskarpelası dişlerinin arasındayken
testere sesinden düşen tahta tozunu yağmur sanardı Sunta
altında oyunlar oynardı
işini bitirdikten sonra tekrar kralı olduğu şehrin defterine yoğunlaştı
bütün sayfaları yakıp dışarı çıktılar
döndüklerinde elinde değişmiş bir ideolojiyle yeni bir defter
Kuyruksuzun ağzında daha ölmemişti güvercin
güneş tam geri dönmek için yola koyulduğunda
19 Ağustos 2012 Pazar
Kadrajda Iska ( 1 )
doğuştan kuyruğu olmayan bir kedisi vardı
ismi Sunta
isimden çok soyadına sıfatlanmayı tercih etmişti her gördüğümde
sahibinin ismi Tiras , altı parmaklı
bu yüzden pek kan bağı olduğu birilerini göremezdik çemberinde
tek vida deliğinden olup bitenden çok
yayılan bir kanserdi hücresinde
iki kişilik tek odalı bir hücre
duvarları koyu ve kapısı ikisine de küçük
ama
birinin kuyruğu olmadığından
diğeri altı parmağıyla örterdi tanrının ayıbını
marangozdu Tiras
ve hergün Kuyruksuzla beraber
aynı siyah poşetin içinde başka fidanlar götürürdü
boş bir araziye
aslında umrunda değildi ağaçlar
tanrıya özenmişti sadece
ve Makastan korkardı Sunta
görebileceğiniz en iyi manzara
altı parmağın tuttuğu bir makastan sonra kuyruksuzun tepkileri olurdu
herkes kendi krallığını kuruyordu sabah saatlerinde
ağaçlar , makaslar ve tanrılar
ismi Sunta
isimden çok soyadına sıfatlanmayı tercih etmişti her gördüğümde
sahibinin ismi Tiras , altı parmaklı
bu yüzden pek kan bağı olduğu birilerini göremezdik çemberinde
tek vida deliğinden olup bitenden çok
yayılan bir kanserdi hücresinde
iki kişilik tek odalı bir hücre
duvarları koyu ve kapısı ikisine de küçük
ama
birinin kuyruğu olmadığından
diğeri altı parmağıyla örterdi tanrının ayıbını
marangozdu Tiras
ve hergün Kuyruksuzla beraber
aynı siyah poşetin içinde başka fidanlar götürürdü
boş bir araziye
aslında umrunda değildi ağaçlar
tanrıya özenmişti sadece
ve Makastan korkardı Sunta
görebileceğiniz en iyi manzara
altı parmağın tuttuğu bir makastan sonra kuyruksuzun tepkileri olurdu
herkes kendi krallığını kuruyordu sabah saatlerinde
ağaçlar , makaslar ve tanrılar
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Gri Balıkçı L
beyazı siyaha zorlayamazsın
gri hep karmaşıklık içerdi
şimdi yapılması yanlış
ve deneylere bir yenisini daha eklemek
takım çantasıyla tamiri bekleyen radyolarda
yalanların güçlü tozlarıyla
kapanmış bir gerçeklikte
o , ıska geçtiğim
bir hedefti
gücüm olsa
zorlanmadan
anmak için
uyandığımda varlığını çağırırdım
gri hep karmaşıklık içerdi
şimdi yapılması yanlış
ve deneylere bir yenisini daha eklemek
takım çantasıyla tamiri bekleyen radyolarda
yalanların güçlü tozlarıyla
kapanmış bir gerçeklikte
o , ıska geçtiğim
bir hedefti
gücüm olsa
zorlanmadan
anmak için
uyandığımda varlığını çağırırdım
14 Ağustos 2012 Salı
İf - Yarım Mana & Delik Ağlar
manzara benim elimde pişman bir sigara
karaltıda hisli tercüman tıkırdayan ayaklar
kal biraz , bütün bile talan olur
tabiat güzel ama olamadım inanan
binalarla çevriliyim duvarları fazla aptal
çekirdeğime ilerleyen her kimse fazla kalmaz
keyifsizlik , notalarıma henüz sindin
adresin mektubum a bir mürekkep devirdi
12 Ağustos 2012 Pazar
Pul
araya karıştırılmış
keman sesi
hassasiyetimde
ne yapacağını
kestiremediğim
ütopyalarda
besliyorum o'nu
tasmalanmış boynuna
bir yol zincirler
bundan eminim
ama
kesinlik olmadığında
ucunda bir boşluğa ait
ama
ay
her şeye rağmen bugün o yolda ilerleyecek
sesimi hissetmeden
ıslığını bitirme
keman sesi
hassasiyetimde
ne yapacağını
kestiremediğim
ütopyalarda
besliyorum o'nu
tasmalanmış boynuna
bir yol zincirler
bundan eminim
ama
kesinlik olmadığında
ucunda bir boşluğa ait
ama
ay
her şeye rağmen bugün o yolda ilerleyecek
sesimi hissetmeden
ıslığını bitirme
3 Ağustos 2012 Cuma
ж
ince yüzünü
elips kararsızlıkla görüntüledikten sonra
çözümsüzlüğüne
soy ağacından
bir masumiyet imzası yakalamaktayım
karelenen
parçalarında kaybolup
kırılganlığına gelince
kaldığım sayfaya bir olta atıp
10 adımda uyurum , belki
elips kararsızlıkla görüntüledikten sonra
çözümsüzlüğüne
soy ağacından
bir masumiyet imzası yakalamaktayım
karelenen
parçalarında kaybolup
kırılganlığına gelince
kaldığım sayfaya bir olta atıp
10 adımda uyurum , belki
2 Ağustos 2012 Perşembe
Vakum
ışığın ucunda
kütlesini manevrasında paylaştığım
mevsimin kararsızlığına
çıplak ayaklarıyla
ilerleyen
bir korkuya
iki kişilik farkındalık
bu kokuda bilinçsizlik bağımlısı oldukça
çekiyorum içime
onları
damarlarımda kırmızı halı üzerinde
ölülerin ihtimalli cennetlleri karşılar
uyuduğum yerden
başka bir yerde uyandığımda
bunu çok iyi
anlıyorum
bana bunu
koyu kırmızı
kanında
sahte tanrıyı kovalayan
gerçek tanrı
anlattı
kütlesini manevrasında paylaştığım
mevsimin kararsızlığına
çıplak ayaklarıyla
ilerleyen
bir korkuya
iki kişilik farkındalık
bu kokuda bilinçsizlik bağımlısı oldukça
çekiyorum içime
onları
damarlarımda kırmızı halı üzerinde
ölülerin ihtimalli cennetlleri karşılar
uyuduğum yerden
başka bir yerde uyandığımda
bunu çok iyi
anlıyorum
bana bunu
koyu kırmızı
kanında
sahte tanrıyı kovalayan
gerçek tanrı
anlattı
1 Ağustos 2012 Çarşamba
Doğum Lekesi
camel
sonunu vermeyen bir orospunun çığlığında güvelendiğinde
tekerleklerin duyduğu tüneller görüyorum
o
mağarasında ateş yakıp
kağıtların arasında
sarma gökkuşağı tutar
çamurlu ayakkabılarıyla uyur
uyandığında nerenin kiri olduğunu bilemez
ben derim ki
ihtimal tiryakisi insanlığında biraz kesinlik ihtiyaç
yolda adımlarım isteksizliğini sunduğunda
o yolda çürümem
sonunu vermeyen bir orospunun çığlığında güvelendiğinde
tekerleklerin duyduğu tüneller görüyorum
o
mağarasında ateş yakıp
kağıtların arasında
sarma gökkuşağı tutar
çamurlu ayakkabılarıyla uyur
uyandığında nerenin kiri olduğunu bilemez
ben derim ki
ihtimal tiryakisi insanlığında biraz kesinlik ihtiyaç
yolda adımlarım isteksizliğini sunduğunda
o yolda çürümem
31 Temmuz 2012 Salı
102
bu da dünün şekeri
sadığım tekrar tekrar
mat göz kapağının katlanabilen pullarında sızıp mora çalmak
lekemi hala saklıyorum
kulplar kırsın büyücü
açık sözlü halka sahiplerine duyduğum sempatiye
vedamı edince
kızgın teselli yürürken
başka yolun haritasını uzatır avcundan
marifet gri giyiyor
paspallığın tümüyle bütüne gitme ihtimaliyse güzel
arabalı sofistim
öğrettiğin fazlaca eski
ses tonunda
kostümlü bir adalete
pisuarda düşündüm de
sikmişim noktasında Z yi
sadığım tekrar tekrar
mat göz kapağının katlanabilen pullarında sızıp mora çalmak
lekemi hala saklıyorum
kulplar kırsın büyücü
açık sözlü halka sahiplerine duyduğum sempatiye
vedamı edince
kızgın teselli yürürken
başka yolun haritasını uzatır avcundan
marifet gri giyiyor
paspallığın tümüyle bütüne gitme ihtimaliyse güzel
arabalı sofistim
öğrettiğin fazlaca eski
ses tonunda
kostümlü bir adalete
pisuarda düşündüm de
sikmişim noktasında Z yi
30 Temmuz 2012 Pazartesi
Komedi Dans Üçlüsü
yerim
varsayılmış bir T noktası
buraya Z noktasından bakıyorum
ama T noktasının sınırlarıyla yaratılmış bir Z noktası bu
zirve her zaman değişkenliğini gösterir
onu soyacağım günü bekliyorum
gelişimler , eksiklikler ve fazlalıklar
bulunduğun sehpanın ayaklarındaki güven
kitaplar , kültürler , dinler ve ağaç kabukları
müzik kültü arka fondaki rol sadece
kuklayı kim sahiplendi ?
şu şeyi bünyemde karıştırmadıkça
yazı fazlaca sahte kalıyor
bir hayatın içinde bir hayatsan bunu erteletiyorlar
ki süreçte taslak olarak kaldılar
ama yine de yazıyorsun
yayınını kabullenemeyecek kadar sahte olduğunda
onlara
taslaklar dolusu şehir gürültüsü
ismini verip sıyrılıyorsun
bu onlar için bir özür
bunun özeti bir başlık , bir şarkı
kadınım eteğini sıyırıp
birinin kucağında yuvarlanıyor olabilir
bunun benim kucağım olmasından korkuyorum
hava serin
ardında yağmur
aklımda 2 gün uyumayacağım var
varsayılmış bir T noktası
buraya Z noktasından bakıyorum
ama T noktasının sınırlarıyla yaratılmış bir Z noktası bu
zirve her zaman değişkenliğini gösterir
onu soyacağım günü bekliyorum
gelişimler , eksiklikler ve fazlalıklar
bulunduğun sehpanın ayaklarındaki güven
kitaplar , kültürler , dinler ve ağaç kabukları
müzik kültü arka fondaki rol sadece
kuklayı kim sahiplendi ?
şu şeyi bünyemde karıştırmadıkça
yazı fazlaca sahte kalıyor
bir hayatın içinde bir hayatsan bunu erteletiyorlar
ki süreçte taslak olarak kaldılar
ama yine de yazıyorsun
yayınını kabullenemeyecek kadar sahte olduğunda
onlara
taslaklar dolusu şehir gürültüsü
ismini verip sıyrılıyorsun
bu onlar için bir özür
bunun özeti bir başlık , bir şarkı
kadınım eteğini sıyırıp
birinin kucağında yuvarlanıyor olabilir
bunun benim kucağım olmasından korkuyorum
hava serin
ardında yağmur
aklımda 2 gün uyumayacağım var
24 Temmuz 2012 Salı
İnanç
haritadan
beni takip eden
ince çizgiler çekiyorum
bu yolculuğun ana konusundan
daha uzakta bir tutum sergiledim
oysa bu valizin son fermuar sesinde başka biriydim
ama aynı hataları yapmakla görevlendiriliriz ?
toprak dolusu sürüngen sonsuzluğu &
ve kutsallık henüz kurulmamış bir bedende şehir
yine de hissetmediğimde
kendimden kopuk yanlış numaralar verdim
ufak bir gülümseme var şimdi
bir zamanlar iki balığı kesip kafalarından yaptığım kolyeyi
sahibine ulaştıracağım
beni takip eden
ince çizgiler çekiyorum
bu yolculuğun ana konusundan
daha uzakta bir tutum sergiledim
oysa bu valizin son fermuar sesinde başka biriydim
ama aynı hataları yapmakla görevlendiriliriz ?
toprak dolusu sürüngen sonsuzluğu &
ve kutsallık henüz kurulmamış bir bedende şehir
yine de hissetmediğimde
kendimden kopuk yanlış numaralar verdim
ufak bir gülümseme var şimdi
bir zamanlar iki balığı kesip kafalarından yaptığım kolyeyi
sahibine ulaştıracağım
20 Temmuz 2012 Cuma
Taslaklar Dolusu Şehir Gürültüsü
kalpten soyulmuş tenimde çal
son bir tolerans bugün hiç bi kayba uğramaz
güneşe çöktüm gölgendeyim bak
çukuruna düşüp seni görmemek de var
güneş battıysa dolunayda tedirginim
bu yüzden belirsizdi ağaçlar
kadraja yakalanmadı
rüzgarın efendisi olduğu tüy den anladım
bıraktığım yerde kulaçlanır tanrı
bazen onu bi kaşık suda surat asmak sandım
bu güneşte söndüm gölgendeyim say
şimdi çukuruna düşüp seni görmemek de var
sesin sondu , numaralanmış bir radyoda
kutuplarında dondu tekrarlarken hatalar
bu da senin gürültün
kürekler kırık kıyıda yanılmaksa özgürlüğün sözü
sabah sabahtan kalma turkuaz ödül
uyku bugün kahvenin içine gömülür
yine de saklanma
yaklaştıkça çabam
en güzel yanlışıma adım atar fakat
sabahtan kalma turkuaz
sahteliğinin bamtelinde ya ölür ahtapotlar
nereye kayboldun , beklemekle zaman konuşur
okyanusların sağır olsun nöbetçi bir çığlık oldum
tutumlar vazgeçildikçe yanarken
gurablista-m kış günü bir karnaval
keskinlikte sarar soğuk bedenle konuşmak
artık canlısın çerçeveye alışma
26 Haziran 2012 Salı
Serüvenler Bıraktıran Kulaklık
günün tek kaoslu farkındalığının rengi dolaşmış beynin bantlarından dinlenir
fakat yanında biraz ilizyona ihtiyaç var sanki
ilki ve kalanlar
kendiliğinden bir rafta
fazlaca cüretkar
safına geçip orda dudaklarında yanılmak
yanımda küçük karnaval
örümcekler maskelerini çıkarmakta
bu sana küçük bir armağan
ve uçurtmalar istiyor bu fırtayı
solungaçlarına da gerek yok , gereksizlik curcunam
ışıklar gözünü alan bir burjuvaysa
veya beynin kendisini aynada yansıtmasına bile imkan tanıyan şeytan
yine de atmosferinde kendimi kaybetmek güzel
peki burayı nasıl tarif edebilirim
kendiliğinden bir tanrı mı
yoksa televizyonda ölmüş yazarlar kanalı
ya da serüvenler bıraktıran kulaklık
atmosferinde kendimi kaybetmek güzel
gökyüzüne doğru tükürüğü bu senin
bize inanmıyorsan evrene inan
25 Mayıs 2012 Cuma
İf - Pratikte Çeyreği Saniyenin
paint by Magda Urse
http://www.facebook.com/pages/Magda-Urse/146752422094089
neye karar verilir
ciddiyetin adımlarında kül kedisi bir ruh halinde yürümektesin
ancak çürümektesin beynimin içindeki bir barakada
sadece haplar değil bugünlerde kana sızan
bir kahve yap, uyumasam da olur
çünküler nede olsa iyileştiremediğin revirlerde nöbette
bi devrim yap duyulmasa da olur
ne de olsa en çok her şeyi bok eden belirsizlikler gülümser
sen adresini fısılda mektubun hazır
bu ulaşmayan ses tonunun ellerinden çıkan yazı
çizgiyi aşanları başka gezegende hatırladım
ki bu apartmanın bilincinde anlaşılmayan katıydı
yine başardın olsun kalan sigarada kal
yetişmeye çalışırken , kaybolduğum bu patika
kimi anımsar çakıllar ve yanında boğumlar
bir de yağmur başlarsa , pencereden sırıtmak
kalır geriye, the fisher tale çalar geriden
yeşil halkanın içine sığacaksam yeniden
düşüyorum , gökyüzünü bırakırken yerinde
yıldızları zaten ben hiç sevmemiştim
bardakta yakılmış tozun domino taşlarına ninnisi olur kendisi
ardı ardına , beynin düzlüğünde bir yerlerde durasıya kadar
pratikte çeyreği saniyenin
kalanı sizin
dans edip karıncalarınızı çiğneyebilirsiniz
22 Mayıs 2012 Salı
İf - Rumpelstiltskin
çizim için ırmak ayhan'a ve müzik için ennio morricone'e teşekkürler ve sevgiler
sayfalar çevriliyor bu antika koltuktan
dinlediğim her müzikte parçalanmış bir anı olsa da
öldürdükçe hücrelerimi tırnakların parlasa da
yapmamam gereken şeylere baş kaldırışım bu bakımdan
yakınlaş , kulaklarına dokunmuş onca harften daha farklı bu sefer kelimeler
teninde sansürlenen renk ,
boğazda düğümlenmiş ses
kanatlanmış mevsimler ve adımlanmış sokaklarda
bir çukurda büyüyen sokak lambası bu seferki
savaştan geriye kalan bir umut orkestrası
sararmış fotoğraflardaki anlam çıkarma meraklasıydın
ve kitaplarda çıkılan seyehatte unutulur atlasım
ve unutmuyorm kahve molasında tanıştığım tanrıyı
bu soyutluğun soğukluktan sonraki en kutsal makamıdır
ve uyutmuyoruz rahme girmemiş ceninlerle dansları
kırık topuklu ayakkabı , devrilmiş kadınların
bu sabah daha resmi , çünkü gömleğimde ütülenmiş
kömürle kirletilmiş kara mevsimden seyrediyorum dehlizi
yaralanmış martıların seslerinde özgürlükle belirlenir
ve özgürlük senin raylarında hazırlanmış bir akşam üstü makinisti
yakınlaş , dudaklarına dokunmuş onca izden daha farklı bu sefer tozlar
metal siyahına göç eden
yağmura paralen pencere
kanatlanmış mevsimler ve adımlanmış sokaklarda
bir gökyüzünde gülümseyen ay bu seferki
gündüzden arda kalan bir vazodaki güneş belirtisi
adalarda tasmalanmış kayıklarda kokan balıklar da olsa
poseidon sularında bir kılçıktan sivridir
kim bilir ceplerinde onca yalandan kıvrılacak
uyuyacak olanlara şimdiden eşlik eder kumrular
tanrı farenin orkestrasında veya kuytuda
kapan sıkışmadıkça , tanrıdır kin tutan
işaret sıfatını takip eden şart eki
geceye baktığımda mişli zamanda geçmişiz
4 duvar konseptli tek dal sigaradan
ve sergimizde bu dumanlarla süslenmiş tuğlalar var
yakınlaş , sahteliğine dokunmuş onca gerçeklikten daha farklı bu sefer imgeler
kıyafetinde kurdelenmiş galaksi
boynunda kolyelenmiş kir
7 Mayıs 2012 Pazartesi
Köpükler Hep Acı Olur
bilinç sıradışı bir şekilde kendinizden ayrı konuşmaya başladığında
onu durduramıyorsunuz
ister istemez beynime seçtiği figüranı alıyor
parmaklarını görebiliyorum ve tuttuğu parmakları da
süreçle birlikte yavaştan hissediyorsunuz onu
korkunç bir şey
bir şeyler sizden bağımsız olarak beyninize işliyor
uykusuzluk çekilebilir bunun için
çünkü bilincin en güçlü olduğu andır uyku
rüyada gösterip seçtiğini figüranı
düşündürmeye başlar
ilk başlarda normal karşılayabilirsiniz
ama bunu tekrar ettirdiğinde
ki rüya görmeyen birriyseniz
hayatta var olmuş en korkunç şey olarak algılarsınız bunu
geceleri rüya görme olasılığı daha yüksek olduğu için
gündüzleri bir şeyleri erteleyip uyuyacak kadar
savaşıyorum ben de
bu yüzden çok kahve tüketebilirsiniz
ve köpükler hep acı olur
tavırlarınızı değiştirip uzaklaşabilirsiniz de
bilincin parmaklarındakinden
ama gün içinde de denk getiriyor
yoksa 3 kişinin saati bozuk olmaz bu meridyende
zorla oraya götürülürsün ve oturursun
bir kuklaya benzetirsin kendini , bir sonraki hareketini beklersin
bilincime hükmettiğim ve onu mantğıma göre hareket ettidiğimin dışında bir ilk
intikamıysa , sanırım güzel ilerledi
evrenin arkadaşı
yakın dostlar
konuşmayan biri var beynimizde
bazen birini sürüklediğini görürsünüz
ve anlatmaya çalışırsınız ama duyma duyusu da yoktur onun
yine mi ve
ne olacak
sorularına cevap bile aranmaz böyle anlarda
çünkü köpükler hep acı olur
6 Mayıs 2012 Pazar
Son Olarak
bu kesikleri
duyuyor musunuz
sizden 6 basamak yukarıda
odayı topluyorlar
parçalarına ulaştıklarında
anlamamış gibi yapıyorlar
ve ben ne diyeceğimi bilemiyorum
tanrı diyorum , tanrıdır
öpüyorum onları
beynimdeki kıyafete giydiriyorum tek tek
ama yine de eksikler
ve bunun farkındalar da
uzun yağlı boya siyahı teller ( ki kutsaldır )
asil duruşlar
başka kültür yansıtan yüzler
dağ dekolteleri
kitaplarla uyuyanlar
kahve sunanlar
inanç ve ideolojiye kurban gitmiş beyinler
isimler
anlattıklarımı anlayanlar ve anlamayanlar
yolumdan gelenler
mektuplar ( ki hala dururlar )
sesler
alkol cesaretleri
müzikte soyunanlar
basamak yalanları
ilgi çiçekleri
film kulaçları
solucan mıyım korkusuna kapılanlar
sizden 4yıl önce verdiğim bir kararı
parçalamanızı istiyorum bu sabah
balığa çevirin ya da
güneşin tam tepede olduğu bir saatte
o'nu toprağa atın
duyuyor musunuz
sizden 6 basamak yukarıda
odayı topluyorlar
parçalarına ulaştıklarında
anlamamış gibi yapıyorlar
ve ben ne diyeceğimi bilemiyorum
tanrı diyorum , tanrıdır
öpüyorum onları
beynimdeki kıyafete giydiriyorum tek tek
ama yine de eksikler
ve bunun farkındalar da
uzun yağlı boya siyahı teller ( ki kutsaldır )
asil duruşlar
başka kültür yansıtan yüzler
dağ dekolteleri
kitaplarla uyuyanlar
kahve sunanlar
inanç ve ideolojiye kurban gitmiş beyinler
isimler
anlattıklarımı anlayanlar ve anlamayanlar
yolumdan gelenler
mektuplar ( ki hala dururlar )
sesler
alkol cesaretleri
müzikte soyunanlar
basamak yalanları
ilgi çiçekleri
film kulaçları
solucan mıyım korkusuna kapılanlar
sizden 4yıl önce verdiğim bir kararı
parçalamanızı istiyorum bu sabah
balığa çevirin ya da
güneşin tam tepede olduğu bir saatte
o'nu toprağa atın
23 Nisan 2012 Pazartesi
Başka Gezegenlerin Koşusu
başka gezegenlerin koşusu ,bir yolcukta veya tavanda bulunursen hala flu (sun) , siren seslerine yapışan sineklere bok olupkirlendin ve de bilmezsin ; kitabın orta yerinde inlerdin ihtimalinin sınırında durup & koridorunda sakin bir kent olurumgülerim bazen , kırılır nezaketdalga koparırken taşındı cenazenyakılır harabe , yenisine ithafenaptallığını izliyorum sen rahat etsıradakiler için temiz kal , yağmur yağsın uyandığında buruşuktun , el yazım kadarbir zaman dilimine adım atan katı hata mülteci sigarada batan adalargün gelir ağlayabilirsin numaradanne de olsa sıva atar yakınabilen en çok boynumdaki piranaysan al doybana paydos , eklenmiş harf kadar melek olsan , (siktir ) beyazında bol paradoks
20 Nisan 2012 Cuma
Olacaktır
zamanın çıplak ayaklarıyla kayalıklarında çürüklerimi toplarken tanrı
belki alkış tutar dalga
hakkım var son seferlik
argosunu emirlerinden kazanan kaba tabir süsüm
bağışıklığım buna özel
var olmamış öpücük
aynı anda bir sigara
ne de olsa
diğer yamacın ucunda kanatlanırken
burada onun ressamıyım .. toprağında şarkısıyım , rüzgarında şiiri
belki alkış tutar dalga
hakkım var son seferlik
argosunu emirlerinden kazanan kaba tabir süsüm
bağışıklığım buna özel
var olmamış öpücük
aynı anda bir sigara
ne de olsa
diğer yamacın ucunda kanatlanırken
burada onun ressamıyım .. toprağında şarkısıyım , rüzgarında şiiri
14 Nisan 2012 Cumartesi
Orantı
sonrasında beliren tablonun
eski yerindeki çivi deliğinden yürüdü
tanrının şartlı karıncaları
henüz ortalıkta yokken
kırmızı uçlu kibrit çöpleriyle birlikte
payandayı boyadık
ve o duvar tozunda
ilerleyen tünelin
rengi açık göldü
rüzgarı
tarafından eserken
yalan söyleyen ağaçların
eğik bandosunda
diri gölgeydi geppetto
eski yerindeki çivi deliğinden yürüdü
tanrının şartlı karıncaları
henüz ortalıkta yokken
kırmızı uçlu kibrit çöpleriyle birlikte
payandayı boyadık
ve o duvar tozunda
ilerleyen tünelin
rengi açık göldü
rüzgarı
tarafından eserken
yalan söyleyen ağaçların
eğik bandosunda
diri gölgeydi geppetto
12 Nisan 2012 Perşembe
Son Parke
ve yanılmıyorum
bağırsağın evinde 3.gece
dalga resminden diş tonlaması
etlerine kadar kan
ağızda buruk tat
ve solucanlar yine masada
masum masasının kırığında danslarını sonlandırırken
tersanelerini izleyin
gemilerle doludur ama suya da bırakmazlar
aynı bisiklet parlıyor orada
çelişkinin rol yuvası
zeminde diz kapağım
yine pansumanlar yapacaklar
yanılmak adına yapılan uğraşların sonunda
beynime kendimi kanıtlarken
hiç yanılmadım
yürüyen
gerçeklerinin somutluğuna deniz köpüğüydü
karşındaki ayna
şu kendini çıplak gördüğün
herkes ağlar o ayna karşısında
asla kabul edemezsin gerçeği
kaldırımda ağrır
yürürken pişmanlık
ve kaç adımda son bulur kadın
mavi kırığından
yanlış için güzel mezbaha odamda
tekrardan kahverengiler
bağırsağın evinde 3.gece
dalga resminden diş tonlaması
etlerine kadar kan
ağızda buruk tat
ve solucanlar yine masada
masum masasının kırığında danslarını sonlandırırken
tersanelerini izleyin
gemilerle doludur ama suya da bırakmazlar
aynı bisiklet parlıyor orada
çelişkinin rol yuvası
zeminde diz kapağım
yine pansumanlar yapacaklar
yanılmak adına yapılan uğraşların sonunda
beynime kendimi kanıtlarken
hiç yanılmadım
yürüyen
gerçeklerinin somutluğuna deniz köpüğüydü
karşındaki ayna
şu kendini çıplak gördüğün
herkes ağlar o ayna karşısında
asla kabul edemezsin gerçeği
kaldırımda ağrır
yürürken pişmanlık
ve kaç adımda son bulur kadın
mavi kırığından
yanlış için güzel mezbaha odamda
tekrardan kahverengiler
7 Nisan 2012 Cumartesi
Göç
ayaklarıma çekiçlerini vuran
sesimi gömen
aynı zamanda göz bebeğimi
dişleriyle sıkan bir
hissin hastalığı
ve ilacı kayıp
bu yaşanmışlıktan sonra
ayaklarını burkup
sesini dudağına çarptırabilen
aynı zamanda göz bebeklerini
hafif bir buğu ile kaplayan o narin kadınların
hislerindeki sahteliğe nasıl inanılabilinirki
beynin tahterevallisi bu yüzden sabit değil
heveslenmek luna parkında
doğmamış çocuklarımı izliyorum
hepsi kırgınlar
yüzlerinde zorla gülmeyi sağlayan çamur sıvalarıyla
aslında ben fırtınada mezarını seçiyorum
kesik parmakların
pıhtısında kucaklaşmış olanın
ihtimallerin siftahı
koridorumda sakin bir kent
yine kanımdan taşınıyor bu gece
ışığın yüzümü aksayan terinden
var olmuş gölgeye
sesimi gömen
aynı zamanda göz bebeğimi
dişleriyle sıkan bir
hissin hastalığı
ve ilacı kayıp
bu yaşanmışlıktan sonra
ayaklarını burkup
sesini dudağına çarptırabilen
aynı zamanda göz bebeklerini
hafif bir buğu ile kaplayan o narin kadınların
hislerindeki sahteliğe nasıl inanılabilinirki
beynin tahterevallisi bu yüzden sabit değil
heveslenmek luna parkında
doğmamış çocuklarımı izliyorum
hepsi kırgınlar
yüzlerinde zorla gülmeyi sağlayan çamur sıvalarıyla
aslında ben fırtınada mezarını seçiyorum
kesik parmakların
pıhtısında kucaklaşmış olanın
ihtimallerin siftahı
koridorumda sakin bir kent
yine kanımdan taşınıyor bu gece
ışığın yüzümü aksayan terinden
var olmuş gölgeye
5 Nisan 2012 Perşembe
Aritmi
birada mayalanmış bir katille
kapı vidasından çıkan
cenin de doğurdu
sana ait olan tükürükle beraber
boynumdan geçerken görünmeyen
renkli boncuklar yuvarlatır
aslında çığ kadar sessiz alır intikamını sesten
ve çoğu kanalizasyonlaşmış elipsin içinde
kanı köpürten bir mücevher
pratikte çeyreği saniyenin
yine de biraz dinle
gelecekte yarım kalacak sana özgü bu yumru orkestra
kapı vidasından çıkan
cenin de doğurdu
sana ait olan tükürükle beraber
boynumdan geçerken görünmeyen
renkli boncuklar yuvarlatır
aslında çığ kadar sessiz alır intikamını sesten
ve çoğu kanalizasyonlaşmış elipsin içinde
kanı köpürten bir mücevher
pratikte çeyreği saniyenin
yine de biraz dinle
gelecekte yarım kalacak sana özgü bu yumru orkestra
1 Nisan 2012 Pazar
Saat
bu duraksamış çember
kordonunda ter & koridorunda sen
sahne alev aldıkça hızlanıyorsun piyeste
bir nedene sün , aynı halka içinde dün
akrebin yelkovanla bölüştüğü gürültü ( t t t t g )
senin ayak seslerin
bir parkenin erittiği
geçerken olmuştur milyonlarca yıldızımı kirlettiğin
ama galaksiler de temizlenir
aksi taktirde olanlar harçlığına ressam olan konteynırdan renkliydi
ve keyifliydim
bir yukarı bir aşşağı
kaşağılatır beynini solucanlaşmış kuşağın
beklediği bir yeri de yok duraksız bir kan evi
bakterim , damarlarından beste yakıp çal zili
daha değil , kıyafetlerimin düğmelerinde dinlenin
kim dedi , son rötuşta kusursuzluk izlenir
tam eksik , bütün hep güzel sürse
henüz saatim olmadığı için yetişebiliyorum geçliğe
venüs saatini yalatır dünyaya
pusulada da yok yönün
henüz henüz henüz
korkuluğun arkasına düşer dölü
kurusa da ada , yok yüzün
henüz henüz henüz
bütün bu oyunların
pilinin biteceği ellerde sonlanması için
küçük bir evren yaratmam gerekiyor bazen
orda kimler mi var
orda ondan başkası yok
çünkü tozlarını sildiğim bir fanusta doğurmuştu beynim onu
şimdi bir kumsaati içinde tozlarını öpüyor
kimdi bilmiyorum
ama parmaklarım hala acıyor
babamın daktilosu geliyor aklıma
o gürültünün yarattığı
bir dansta her şey
bu gece hangi galakside yanmak istersen
oraya götüreceğim seni
30 Mart 2012 Cuma
Korkuluğun Arkasına
uykusuzluğu güzel bir nedene bağlayamadan
onca yanlışlığın içinde eğlenip
şu ankesörlü telefona benzettiğim insanlıkla
sıcak su ve somutluğu
buharında ruhlaştıran
bir pişmanlığın
hüznü
yanak çökerten
bir ihtiyaç
son ses kaydının merakı gibi
ama
çemberde ilerleyen sivrilik
değerlerini ve önemlerini
çeker iğnenin ucundan
sıradakiler için temiz kan
yağmur yağsın uyandığımda
onca yanlışlığın içinde eğlenip
şu ankesörlü telefona benzettiğim insanlıkla
sıcak su ve somutluğu
buharında ruhlaştıran
bir pişmanlığın
hüznü
yanak çökerten
bir ihtiyaç
son ses kaydının merakı gibi
ama
çemberde ilerleyen sivrilik
değerlerini ve önemlerini
çeker iğnenin ucundan
sıradakiler için temiz kan
yağmur yağsın uyandığımda
23 Mart 2012 Cuma
Karga
bir pazar sabahı
ne doğan var ne ölen
hafif sisli göletler , rüzgarlaşıyor güneşte
çıkıp dolaşmak isteyen bu dolaptaki gürültü
bütün mevsim bayat , sen ondan da mı çürüksün ?
ayakkabılar raflarından kalktığında
ve sokakta tanrı olur benim hiç bir duam olmadığından
öylece dans etmekte dün , ortalıkta yokken gül
devrik evlerinin çatıları bile bugün pürüzsüz
hafiftir esinti beynin konuştukça , dilin kurur
çünkü yarattığın kadının senaryosu bilim kurgu
kuduz bir karga geçer tepemden ve tek zincirli salıncak
ağzı masumiyet köpürürken kanatlarından öpülmüş
ve ben selamlaştım gülerek geçen bir kediyle
20 adım attığımda , yerde tüylü bozuk ses
geç kalmıştım ve dargınlığının sesiyle - dedi ki -
az önceki yükseklikteki kargayım ben
-
bir pazar akşamı
ne karga var ne gülen surat
pencereye yakın olan yansımanın içinde ay
ve uyumak isteyip uyuyamayan beynimdeki danslarında
bütün bileklerin kırık , zarifliğinde öldü şans
fayansa hiç düşmeyen sesimi
sadece bilincimden sızan damlalarla
basamaklarına basıyorum seni hiç uyandırmadan
yakına gelip uzaktan bakmaksa bu
yargılarım var benim bildiklerimden göç alan
bir şarkının yanağından
gölgesine uzanmakta
sokağımdaki fren sesi müziğime ıslık katar
günü özetleyen duvardaki gölgelerse
bitişiğine anlam satıp , çamur karan şarlatan
duran müziğime doğruldum tek bir sigara için
pencerenden çıkardığım gövdem , yıldızlara traşlanır
yolda gözü parlayan , ayın dedektifliğine delil
yola yapışmış bedenine rağmen gülüyordu yine kedi
16 Mart 2012 Cuma
DAS
bu gece sakinliğim
şişede köpüren kısımda saklı
kızgın taşlar yuvarladım bilincime
hiçbir adım atılmıyor
14 Mart 2012 Çarşamba
Vidalita
bilinmemesi gereken
bilinci açık davranışların kanında yürüyen tanrılara
ipler uzatıp , kip-ler ver
ki düşünmeliler
senin pişmanlığın
benim aklımdan çıkmayan kuklalara ilave
kinaye kokuyor bu toprak
diri misin hala ?
unuttuğun sözün vardı kristallerin içinde
yoksa uzaklaşan gölgeye mi sıçrayışın
bilinci açık davranışların kanında yürüyen tanrılara
ipler uzatıp , kip-ler ver
ki düşünmeliler
senin pişmanlığın
benim aklımdan çıkmayan kuklalara ilave
kinaye kokuyor bu toprak
diri misin hala ?
unuttuğun sözün vardı kristallerin içinde
yoksa uzaklaşan gölgeye mi sıçrayışın
12 Mart 2012 Pazartesi
Geç Kaldınız : Hepsini
aynı anda aynada yansımalar
daha sonrasında saklanan
ve aşamalı süreçler
tenler , zigzaklar , pazartesiler , alkoller ve masa
neyseki farkındalığın zirvesinde
krizin en aptal nedenine
tanrının kahkahasından küfürler atabiliyorum
kafa atmak ruha bu
ve derinlikte ucuzlaştığını görmek
soyutlukta yaratılanı yumruklamak
böylelikle değer yargısı bir terim olarak kalır salda
artık
orda bat ..
orda boğul
orda kok ..
ordan çıkma
daha sonrasında saklanan
ve aşamalı süreçler
tenler , zigzaklar , pazartesiler , alkoller ve masa
neyseki farkındalığın zirvesinde
krizin en aptal nedenine
tanrının kahkahasından küfürler atabiliyorum
kafa atmak ruha bu
ve derinlikte ucuzlaştığını görmek
soyutlukta yaratılanı yumruklamak
böylelikle değer yargısı bir terim olarak kalır salda
artık
orda bat ..
orda boğul
orda kok ..
ordan çıkma
11 Mart 2012 Pazar
Yağmur
beynime merdivensiz tırmanan kıyafet ıslak
tırnaklarına geçirdiği bedeniyle tanışacağım birazdan
birkaç adımda
düğmeleri tenime zımba
ve notlar doldurulmuş bir raf
donuk hepsi
istesem de
pencerem tam kapanmıyor
göz bebeklerime saplanmış bir çiviye
asılmıştı dünya
rüzgar dilimler
uzanmış masumiyetleri
ve
tekerleğinde döner
cinayet için yeni isimlerle imza atan iç güdüsel orospular
hep
katı sağır
bağırır zaman
kurular daha
tırnaklarına geçirdiği bedeniyle tanışacağım birazdan
birkaç adımda
düğmeleri tenime zımba
ve notlar doldurulmuş bir raf
donuk hepsi
istesem de
pencerem tam kapanmıyor
göz bebeklerime saplanmış bir çiviye
asılmıştı dünya
rüzgar dilimler
uzanmış masumiyetleri
ve
tekerleğinde döner
cinayet için yeni isimlerle imza atan iç güdüsel orospular
hep
katı sağır
bağırır zaman
kurular daha
10 Mart 2012 Cumartesi
Kanepe
bir hafta öncesinden
seçilen mızıkacının kanında
alev çıkaran
soytarı
sirk bir festivalde kaybolmuş
ve piramit gövdesinin
basamağında
gökyüzünün köpeği
salyalar bırakır
kovanına
ulaşılmış haritalar ve amaçlar geliyor
gözlerimi kapağına öptürdüğümde
bahşişi bol
ne olur macerasının
lastik patlakları
dirsek , dualarını siklemezdi
ki öyle de uzanırdı bahşişinde
seçilen mızıkacının kanında
alev çıkaran
soytarı
sirk bir festivalde kaybolmuş
ve piramit gövdesinin
basamağında
gökyüzünün köpeği
salyalar bırakır
kovanına
ulaşılmış haritalar ve amaçlar geliyor
gözlerimi kapağına öptürdüğümde
bahşişi bol
ne olur macerasının
lastik patlakları
dirsek , dualarını siklemezdi
ki öyle de uzanırdı bahşişinde
8 Mart 2012 Perşembe
Deklanşöründe Çakmak Çalar
bal mumundan vesikalık ve
sesi kalın bir rötar
savaş yeşili hırka modası var hala burda
devrimci kıkırdak
saç dökümü graniti andıran
kullanılmaz durumda
ve bir kağıdın arkası hep dolduruldu
molozlar dolusu
manzara
eşantiyonlarından hiç haz alınmamış
dere yatağında leşlerin toplandığı
ve denize dökülmeyen
bant
sesi kalın bir rötar
savaş yeşili hırka modası var hala burda
devrimci kıkırdak
saç dökümü graniti andıran
kullanılmaz durumda
ve bir kağıdın arkası hep dolduruldu
molozlar dolusu
manzara
eşantiyonlarından hiç haz alınmamış
dere yatağında leşlerin toplandığı
ve denize dökülmeyen
bant
5 Mart 2012 Pazartesi
Tyrannosaur
ego kurbanı
bir gezegenden çıkma
ses kaydını
açıp
dinlerim bazen
ince örtülür dudaklarıma
sokak
uyumam gerekli olduğumu bildiğim halde
bir kahve yapıp
tekrar ettiririm
bana hep paralel evrende
tanrının sesini anımsatır
bir gezegenden çıkma
ses kaydını
açıp
dinlerim bazen
ince örtülür dudaklarıma
sokak
uyumam gerekli olduğumu bildiğim halde
bir kahve yapıp
tekrar ettiririm
bana hep paralel evrende
tanrının sesini anımsatır
3 Mart 2012 Cumartesi
Dediğimiz Gibi
gölgeden gerçeğe doğru bir kediyi sıçratmakta cüceler
araba mezarlığına karşı
kulaklıklı bir jartiyere
eşlik etmek
pantolonlar değişse de
kıç ceplerindeki
o kağıt değişmiyor
çağın kutup noktasında uyuyan balıktan arındırılmış bir soğukta
köleci dansını yapıp
ayak topuğunda canavarlaşan bir yüzün dişleriyle
tüm özgür karıncalarıma çiğniyor
rengim al dercesine
otururken yanıma
yüzümü terse çeviriyorum ondan
nefes çektikten sonra
üç parmağına sürtüyor sigarayı
ben
başı yere yapışmış ve tek ayağıyla
maviyi tutmaya çalışan
karıncama bakarken
şu araba benimdi diyip
gülüyor
araba mezarlığına karşı
kulaklıklı bir jartiyere
eşlik etmek
pantolonlar değişse de
kıç ceplerindeki
o kağıt değişmiyor
çağın kutup noktasında uyuyan balıktan arındırılmış bir soğukta
köleci dansını yapıp
ayak topuğunda canavarlaşan bir yüzün dişleriyle
tüm özgür karıncalarıma çiğniyor
rengim al dercesine
otururken yanıma
yüzümü terse çeviriyorum ondan
nefes çektikten sonra
üç parmağına sürtüyor sigarayı
ben
başı yere yapışmış ve tek ayağıyla
maviyi tutmaya çalışan
karıncama bakarken
şu araba benimdi diyip
gülüyor
27 Şubat 2012 Pazartesi
Işın
sancının tam bir ay öncesi
ve bu kez
sadece
tepkisizliği
kıskandıracak kadar
kararlar var
avcumda
siktir et süslü
bir iştahsızlıktan
alınan
ve bu kez
sadece
tepkisizliği
kıskandıracak kadar
kararlar var
avcumda
siktir et süslü
bir iştahsızlıktan
alınan
26 Şubat 2012 Pazar
Bir Yüzden Ayak Basmak
hemzeminlerde
yaş otlar arasında
kurulanan bir salyangozdan
taklalar atan kaplumbağam
saati bilmiyor ihtimali büyük
yavaşladığında rüzgar
omuzlarını çeken bi masumiyetle
başı omzuna yaslı
sabah yuvası salıngaçlarından daha hafif bir sesle görülebilen
dürbünlü kükürt kokusu
yine de küçük adalar güçlü durur suyun üzerinde
onların gözünden kıyı da bir adaysa eğer
ağaçlarda tanrının kusmuklu mendilleri
ve salyangozla güneşe yalvaran marangoz
kurumayacak olduklarını bildikleri halde
ay'ın dantelleri bu yansımalar
çok eski bir meteoru
masası olarak kullanan
dengede kalmış tahtaravalli
ve çizimleriyle yarıda kalan bir ütopya
üç kapılı bir süreç
daktilo çocukluğumdaki kadar kutsal
gramafon yaşlılığıma sakladığım sevgilim
yaş otlar arasında
kurulanan bir salyangozdan
taklalar atan kaplumbağam
saati bilmiyor ihtimali büyük
yavaşladığında rüzgar
omuzlarını çeken bi masumiyetle
başı omzuna yaslı
sabah yuvası salıngaçlarından daha hafif bir sesle görülebilen
dürbünlü kükürt kokusu
yine de küçük adalar güçlü durur suyun üzerinde
onların gözünden kıyı da bir adaysa eğer
ağaçlarda tanrının kusmuklu mendilleri
ve salyangozla güneşe yalvaran marangoz
kurumayacak olduklarını bildikleri halde
ay'ın dantelleri bu yansımalar
çok eski bir meteoru
masası olarak kullanan
dengede kalmış tahtaravalli
ve çizimleriyle yarıda kalan bir ütopya
üç kapılı bir süreç
daktilo çocukluğumdaki kadar kutsal
gramafon yaşlılığıma sakladığım sevgilim
23 Şubat 2012 Perşembe
Mirtazapin
basamağında merdivenin
güçlü ve son vuruşlarında piyano
tüm o iklimlerinden bulanık suda caymak
tek kelimesiz uyku
zorbalıkla bana
ait olacak
avuç dolusu kurtuluş
çizgiler daha belirli
prospektüsünde seni karıştıp
bu gece hangi galakside yanmak istersen
oraya götüreceğim seni
güçlü ve son vuruşlarında piyano
tüm o iklimlerinden bulanık suda caymak
tek kelimesiz uyku
zorbalıkla bana
ait olacak
avuç dolusu kurtuluş
çizgiler daha belirli
prospektüsünde seni karıştıp
bu gece hangi galakside yanmak istersen
oraya götüreceğim seni
22 Şubat 2012 Çarşamba
Boş Kasetlerden Bir Ses Kaydı Bırakıyorum Sol Omzuna
fırsat bekçim
günü bekliyorum
çizilen dışındaki patikaya doğru geçti adımlarım
zaten geç kalınmışlık
bilirsin doğmanın sancısı varken
bulmayı severim seni
tekrardan bir kartpostal çalmak tanrıdan
ve güzel bir manzara olur hep
ortalıkta yokken ihtimallerim
yani sorgu başlamadan beynimde
ve sen henüz ilk devriminden ismini almadan önce
yorulmuşluğuma ver tebessümleri
tünel uzun bir süreçti zaten
çıkışı da yok
sonunda güzel örülmüş parkelerden bir duvar
hemen önünde sen
tepkisizliğin yüzeysel boyutundan
kaçmış bir güzellikte
parlıyor
parmaklarının arasına sıkıştırdığın
kelimelerden kartpostal
uzanıp almak sadece
biliyorum senaryoyu
sıkılmadım bunu yapmaktan
hücrelerimi dilimleyen makasa sahip bir olgu
geçen zamanı tosbalar terse dönmüş sırtlarında kaşıyor
en fazla bir sigara daha
edebiyatın işe yaramayan kısmından
müziğin sağır kulaklarına
evren başaramayıp , izlemekle yetindi
değişmeyen beni
değiştiremeyen seni
günü bekliyorum
çizilen dışındaki patikaya doğru geçti adımlarım
zaten geç kalınmışlık
bilirsin doğmanın sancısı varken
bulmayı severim seni
tekrardan bir kartpostal çalmak tanrıdan
ve güzel bir manzara olur hep
ortalıkta yokken ihtimallerim
yani sorgu başlamadan beynimde
ve sen henüz ilk devriminden ismini almadan önce
yorulmuşluğuma ver tebessümleri
tünel uzun bir süreçti zaten
çıkışı da yok
sonunda güzel örülmüş parkelerden bir duvar
hemen önünde sen
tepkisizliğin yüzeysel boyutundan
kaçmış bir güzellikte
parlıyor
parmaklarının arasına sıkıştırdığın
kelimelerden kartpostal
uzanıp almak sadece
biliyorum senaryoyu
sıkılmadım bunu yapmaktan
hücrelerimi dilimleyen makasa sahip bir olgu
geçen zamanı tosbalar terse dönmüş sırtlarında kaşıyor
en fazla bir sigara daha
edebiyatın işe yaramayan kısmından
müziğin sağır kulaklarına
evren başaramayıp , izlemekle yetindi
değişmeyen beni
değiştiremeyen seni
18 Şubat 2012 Cumartesi
İmzalar Kumsal
2-3 günlük alkolün
küfüne yapıştırılmış onlar
onlar koyu renkli yarı gezegen
ve kimseyi yaşatmayacak denli gerginler
seni nefretin ve sinirinin uzantısında koparırken
parmak uçlarında inceleşir kibir
vazoda tasvirsiz kökleriyle
tanrılaşmış bir çiçek var
güzelsin hala
hata cinnet sunuyor danslarında
ve uykusuzluğun uykusunda
mor bir renktesin
göz altlarımın en gösterişli papyonlu garsonu
ilk servisinde
kanyona bir çığlık
yankı bugün
daha yakın
hissederek dinlenmemiş melodinin
çevirisi bunlar
bozuk atan ruh halimin kumbarasının teybinde
fazla ihtişamlı olana daha pahalı bir çerçeve
ki adalar hep rahatlığına düşkün bir manzaradır
sürünmenin eşi !
bağcığını bağlamaya bile üşengeç
yağmur yağsa
ayaklarımız ıslanır
geri dönerdi
küreklerle
türetmeden söylemek
eksik olan bir şeyin olmadığına da eminim
boyadı martı gemiyi
kağıt bir paçavra
boyası bir alfaden göç alan
koylardan çekiliyor sular
delik fırtınadan
tekrar eden bir sese kaçmaya çalışmaz kulak
görüntü hep aynı
bölündükçe bilinç altımda
yuttukça erimeyeni
sağır kitabının arasında konuşmaya başladım bile
küfüne yapıştırılmış onlar
onlar koyu renkli yarı gezegen
ve kimseyi yaşatmayacak denli gerginler
seni nefretin ve sinirinin uzantısında koparırken
parmak uçlarında inceleşir kibir
vazoda tasvirsiz kökleriyle
tanrılaşmış bir çiçek var
güzelsin hala
hata cinnet sunuyor danslarında
ve uykusuzluğun uykusunda
mor bir renktesin
göz altlarımın en gösterişli papyonlu garsonu
ilk servisinde
kanyona bir çığlık
yankı bugün
daha yakın
hissederek dinlenmemiş melodinin
çevirisi bunlar
bozuk atan ruh halimin kumbarasının teybinde
fazla ihtişamlı olana daha pahalı bir çerçeve
ki adalar hep rahatlığına düşkün bir manzaradır
sürünmenin eşi !
bağcığını bağlamaya bile üşengeç
yağmur yağsa
ayaklarımız ıslanır
geri dönerdi
küreklerle
türetmeden söylemek
eksik olan bir şeyin olmadığına da eminim
boyadı martı gemiyi
kağıt bir paçavra
boyası bir alfaden göç alan
koylardan çekiliyor sular
delik fırtınadan
tekrar eden bir sese kaçmaya çalışmaz kulak
görüntü hep aynı
bölündükçe bilinç altımda
yuttukça erimeyeni
sağır kitabının arasında konuşmaya başladım bile
8 Şubat 2012 Çarşamba
Bunun Tonu Hoştur
çingeneler ayakkabılarını traşlarken
kedi , köpeğinin çıkacağı sokağı
makastan azalttı
fare bir delikte kayboldu
saat düştü suya
fırtınaya koştu sırtıyla güneş
erken uyudu tanrı
tekerlekte parazitlenmiş gürültü varken
kumda ısındı yaşam
sürtüşmeleriyle raylar eskitti deliliği
ve kahve için yalvardı
melodiyle de evcilleşmez solucanlar
sığınakta bir zamanla birlikte yatıyordu
kedi , köpeğinin çıkacağı sokağı
makastan azalttı
fare bir delikte kayboldu
saat düştü suya
fırtınaya koştu sırtıyla güneş
erken uyudu tanrı
tekerlekte parazitlenmiş gürültü varken
kumda ısındı yaşam
sürtüşmeleriyle raylar eskitti deliliği
ve kahve için yalvardı
melodiyle de evcilleşmez solucanlar
sığınakta bir zamanla birlikte yatıyordu
5 Şubat 2012 Pazar
Tuz
manzara güzel o'ysan
peki kendime ayırdığım saatler kimin
kibrit öldüren soğukluğun temizliği
kirletilmiş bir ciğerde sendelenmiş şehirlerin
kaldırımında tepkisizdik
işlevi durmuş saatlerin pillerinde büyüyen
kendini çizsin bırak , haritadan yürü gel
elindeki kalemin beynindeki yetkisini verecekse eğer
bozulur dengeler
hiç ; güzel ve aynı seste soyunursa
hiç bir şey olmamış gibi yap
beyin figürü, ruh ayazında kanatlanan ayaklarız biz
bağcığımızda hep senin uydun asılı kin
dinledikçe bu rıhtımda tozlarıın ayazı kızıl
yakılan bugün yıldızın alkolüne sızıntı
ama ısınmak yok , kahveye Sığının
arşiv çalarken parke küllerine sigara uzatır
peki kendime ayırdığım saatler kimin
kibrit öldüren soğukluğun temizliği
kirletilmiş bir ciğerde sendelenmiş şehirlerin
kaldırımında tepkisizdik
işlevi durmuş saatlerin pillerinde büyüyen
kendini çizsin bırak , haritadan yürü gel
elindeki kalemin beynindeki yetkisini verecekse eğer
bozulur dengeler
hiç ; güzel ve aynı seste soyunursa
hiç bir şey olmamış gibi yap
beyin figürü, ruh ayazında kanatlanan ayaklarız biz
bağcığımızda hep senin uydun asılı kin
dinledikçe bu rıhtımda tozlarıın ayazı kızıl
yakılan bugün yıldızın alkolüne sızıntı
ama ısınmak yok , kahveye Sığının
arşiv çalarken parke küllerine sigara uzatır
16 Ocak 2012 Pazartesi
Celö
oraya yürüyelim
yıllanmış deklanşörün şarap içerken beynimi patlatışının resmine
seçimlerinin üçüncü komşusuydu günlükler
külünde düşürürken sürüngen
hata parlak jartiyer
tanınmadık yüzünde
tohumlaşmış ten
ve
yoğunlaşır hava
bir adımlık hikaye
gece masal olur
sunta
hareket edilen perondan
ruhumun sinir uçlarına
pansumanlar yapacak
müzik listemin
balık kostümlü canavarı
yıllanmış deklanşörün şarap içerken beynimi patlatışının resmine
seçimlerinin üçüncü komşusuydu günlükler
külünde düşürürken sürüngen
hata parlak jartiyer
tanınmadık yüzünde
tohumlaşmış ten
ve
yoğunlaşır hava
bir adımlık hikaye
gece masal olur
sunta
hareket edilen perondan
ruhumun sinir uçlarına
pansumanlar yapacak
müzik listemin
balık kostümlü canavarı
13 Ocak 2012 Cuma
s 54
plana kutular dolusu sigara çıkartıyordum
bardağın yokuşunda köpürüyordu okyanusunda kahve
italik anlatacaktım oysa bu gece
his iplerime asılan kıyafeti
daha sonra dansının avcunda
dudağındaki piyanoyu çalacaktım
kuruyacaklardı kırık sandalyenin ayağında
yelkovanın beklenmedik basamağında karşılaşıp
görünmeyen bir sesin merdiveninden
-ben yokum gece
dedi kadın
gece kurulmuş bir saatti
adım seslerinde koridorun çığlığı
ve atıyor adımlarını beynime kıvrılıp
kahve yüklü gezegen ve onun uydusu sigaralar
habersizler o'nun olmayışından
belli etmemek için verilen bu mücadele
tarihimin en soğuk savaşı
bir fotoğrafın karşısında
seyrediyoruz dansını
beynimi ikiye bölen
tenindeki sıyrıktan
beynimi ikiye bölüp
çıkarıyorum seni
kanatların güzel
sabaha kadar
yolu sev diye maviye boyadım ayakkabılarını
sigara biterken kahve soğuğu
üzerine bir ceket al
üşümeni de istemem
akvaryum camında çizili olarak kalsın tanrım
bardağın yokuşunda köpürüyordu okyanusunda kahve
italik anlatacaktım oysa bu gece
his iplerime asılan kıyafeti
daha sonra dansının avcunda
dudağındaki piyanoyu çalacaktım
kuruyacaklardı kırık sandalyenin ayağında
yelkovanın beklenmedik basamağında karşılaşıp
görünmeyen bir sesin merdiveninden
-ben yokum gece
dedi kadın
gece kurulmuş bir saatti
adım seslerinde koridorun çığlığı
ve atıyor adımlarını beynime kıvrılıp
kahve yüklü gezegen ve onun uydusu sigaralar
habersizler o'nun olmayışından
belli etmemek için verilen bu mücadele
tarihimin en soğuk savaşı
bir fotoğrafın karşısında
seyrediyoruz dansını
beynimi ikiye bölen
tenindeki sıyrıktan
beynimi ikiye bölüp
çıkarıyorum seni
kanatların güzel
sabaha kadar
yolu sev diye maviye boyadım ayakkabılarını
sigara biterken kahve soğuğu
üzerine bir ceket al
üşümeni de istemem
akvaryum camında çizili olarak kalsın tanrım
12 Ocak 2012 Perşembe
9 Ocak 2012 Pazartesi
Güneş İmzalı İçtenlik
pişmanlık
ertelenmiş gününe
pedal çevirmekte
ve sert zemin yumuşatıyor güldükçe
kırmızı fragmanını
bilinç her zamankinden
daha parlak perhiz beyne
farkındalık salgın bir hastalık olsa da
radyo frekansını bozuyor
parmaklarıyla attığı adımlar
ayakkabıları iyi bir gözlemci
bağcıkların anlattığını hiçe sayıyorum
yazı burda değişiyor çünkü
çünkü pastel bir mürettebat deviremez gemiyi
ve maskelenir balık
okyanus renkli sulu boyasıyla
yeterince özgürlük
övgü alma sanatından görevlendirilmiş
ne ihtiyaç ne de bir not
ve
ilgiler hep kibrit çöpleri kırar
ben ateşi kumsalda yakıp arşivimi sofra bezinde sunuyorum
tok bi gökyüzüne
parlak porselenler sunmak
hep merak edilir
tavan ne düşünüyor
düşüyor bencil masaya
sesi burda koyulaşan ve tonlarında meridyen
sonra yürüyüp gittiler
rüzgar maviye sürükledi
çalan şarkıları
ertelenmiş gününe
pedal çevirmekte
ve sert zemin yumuşatıyor güldükçe
kırmızı fragmanını
bilinç her zamankinden
daha parlak perhiz beyne
farkındalık salgın bir hastalık olsa da
radyo frekansını bozuyor
parmaklarıyla attığı adımlar
ayakkabıları iyi bir gözlemci
bağcıkların anlattığını hiçe sayıyorum
yazı burda değişiyor çünkü
çünkü pastel bir mürettebat deviremez gemiyi
ve maskelenir balık
okyanus renkli sulu boyasıyla
yeterince özgürlük
övgü alma sanatından görevlendirilmiş
ne ihtiyaç ne de bir not
ve
ilgiler hep kibrit çöpleri kırar
ben ateşi kumsalda yakıp arşivimi sofra bezinde sunuyorum
tok bi gökyüzüne
parlak porselenler sunmak
hep merak edilir
tavan ne düşünüyor
düşüyor bencil masaya
sesi burda koyulaşan ve tonlarında meridyen
sonra yürüyüp gittiler
rüzgar maviye sürükledi
çalan şarkıları
7 Ocak 2012 Cumartesi
Ne İstersin
boyaların döküldüğü bir ressamız bu gece
raflarında sallanan kitaplarda
aksayan kahramanlarla türetilmiş
benim kitaplarımın
küllerinden bir kıyafet dikmeliyim soğuğuna karşı
ve duvarda bir yazı
ithafı belirsiz
saatinin sıradakilerini düşünmeyip
akvaryuma kilitlemeliyim
serçe parmağında dikizlenen düşü
yol sol tarafına döküyor çakılları
yarım tarifli bir şehirdir
tanrı
yüzüne yeni bir alfabeden
kutsal tanımı
son sigarama kadar
evren onun atomunda parçalandı
ki kahve tanrıya bakarak içilir
raflarında sallanan kitaplarda
aksayan kahramanlarla türetilmiş
benim kitaplarımın
küllerinden bir kıyafet dikmeliyim soğuğuna karşı
ve duvarda bir yazı
ithafı belirsiz
saatinin sıradakilerini düşünmeyip
akvaryuma kilitlemeliyim
serçe parmağında dikizlenen düşü
yol sol tarafına döküyor çakılları
yarım tarifli bir şehirdir
tanrı
yüzüne yeni bir alfabeden
kutsal tanımı
son sigarama kadar
evren onun atomunda parçalandı
ki kahve tanrıya bakarak içilir
5 Ocak 2012 Perşembe
Eksik Kalmış Harfler İçin
kalibresinden
bir dişini çıkaran
küçük bir noktasından
nefessiz bırak
ciğerlerinde ısınan
kısık sesli canavarı
canavar hep derki
-solucanların sayısı arttıkça , temizliğe kalkışmalı toprak
ve karşımdaki 4 ayaklı hareketsizin canlısı
parmaklarında öldürdüğün sigaranın
dumanını izleyen gözlerine
uyumlu saçların
alfabeden kaçık anlaştığımızın bir kanıtı bu uyuşukluk
karşılaşmanın tekrarlarında
seni buraya getireceğim
bir dişini çıkaran
küçük bir noktasından
nefessiz bırak
ciğerlerinde ısınan
kısık sesli canavarı
canavar hep derki
-solucanların sayısı arttıkça , temizliğe kalkışmalı toprak
ve karşımdaki 4 ayaklı hareketsizin canlısı
parmaklarında öldürdüğün sigaranın
dumanını izleyen gözlerine
uyumlu saçların
alfabeden kaçık anlaştığımızın bir kanıtı bu uyuşukluk
karşılaşmanın tekrarlarında
seni buraya getireceğim
2 Ocak 2012 Pazartesi
Küçük Bir Dolaba Sığacak Kadar Literatür
bir krizin
en habersiz
nedeninden
boynundan saçlarını kaldırıp
sırtını dönen
masum solucana
arada boşlukta sallananlar ve tanımlanmayı bekleyenler
sadece daktilo sesi olmuştur
bugün de öyle
en yüksekten aşşağı yani
kapının vidalarını gevşeten bir müzik bu
zirvedekinden haber yok
metal damarıma kuruyor yeni kentini
ve lisodya ön yargımın doğruluğunu kanıtladı
parkelerin üzerindekilere anlam yüklemez çıplaklık
çözmeye çalışılana da
kendini saplantı ve takıntı olarak adlandırana da
aptallıkları
yumurta beyazına kabuklar düşürürken
sarı bulanıyor sağ elinde salyalı
değişmeyecek bardaktan
rekora koşan uykusuzluğun şekerlerine
yumru avuç
bugün bir tuğlaya ulaştı
en habersiz
nedeninden
boynundan saçlarını kaldırıp
sırtını dönen
masum solucana
arada boşlukta sallananlar ve tanımlanmayı bekleyenler
sadece daktilo sesi olmuştur
bugün de öyle
en yüksekten aşşağı yani
kapının vidalarını gevşeten bir müzik bu
zirvedekinden haber yok
metal damarıma kuruyor yeni kentini
ve lisodya ön yargımın doğruluğunu kanıtladı
parkelerin üzerindekilere anlam yüklemez çıplaklık
çözmeye çalışılana da
kendini saplantı ve takıntı olarak adlandırana da
aptallıkları
yumurta beyazına kabuklar düşürürken
sarı bulanıyor sağ elinde salyalı
değişmeyecek bardaktan
rekora koşan uykusuzluğun şekerlerine
yumru avuç
bugün bir tuğlaya ulaştı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)