31 Aralık 2012 Pazartesi



tohumları toplanıyor
merceğin kadar maki ve yalancıdır
beynimde yananların etrafında dans eden patikalar




bu yüzden


30 Aralık 2012 Pazar

dili kadar kaygan
ve dünyayla yeni tanışmış

her şeye uyar pozisyonda
özünde sahte kahkaha var
düşünmenin bu kadar sığ olduğu
aptal bir gezegende
tartışmamaya ve eleştirmemeye
söz verdiğim için  bunlar




21 Aralık 2012 Cuma



ne yazık ki çıkılmıyor
basamaklar ve sade yol
yasaklarında kendini mi saklıyor
ve de duymuyorsa ,
uykuya müsade yok

yarım kalmasın
hiçbir şeyde tadım kalmadı
şimdi bir kitap açıp benimle susar mısın
önsözünde alışagelmişlikten farklı
ağaçları devrilmiş, atmosferi basık

onlarca solucanı bir kancaya bağladım
ne okyanus vardı ne de bir balık
o yüzden aceleyle topluyoruz oltayı
adın tahminlikse , orda güneş çoktan batmıştır
ilk kuşak göç halinde şu aralar
aynı zamana getirmeleri
ve ajans madurları olduklarına göre
o dönem içinde söylediklerimi kimse yalanlayamaz
6 yıl öncesi bile 




19 Aralık 2012 Çarşamba

18 Aralık 2012 Salı

örtbası
adalet kavramıyla birlikte
bu nöbette sedyelenmiş sırtımın
boynuma sürüklediği seslere göre

iki özneli bir kütleydi bu

bir buçuk aylık bir desen

beynimden de yalın haldeyken ruhum
yatak rahat aslında düşüncesiyle dolduruyorum bardağı

koridorda beklediğin yalanına ulaştıran hapların iyimserliğinde
çekimser bir halin notları konumlandırılmış sehpaya
orda kıyafetlerim de var

neredeyse aynı boydayız
ve neredeyse ordayım

basmakalıp isteklerine ve ödeştiğin başarısına
burayı tercih etmezdim
güçlü olman güzel
zaten herkes soyadını fiil eder hayatına

başarılı kompozisyon , senaryoda ne söylendiyse uygulanan bir yapı
aslında çekilebilir bir film ve artık söyleyebilirler şarkısını
ama
orda klişe notalarına da vardım
bağımsız ritmiyle tavdım tanrıların kucaklarına verilmiş çalgıların dansına
parmakların seni kıstıran kıskaçlarına maskem de vardı
her şey hazırdı kıyafetlerim gibi
ikisi de üzerimden atılamayan renklerdeydiler
gökyüzü bildiğini okuyordu
ve sen çelimsiz bir ödeşmenin bahanesiyle
ayrı labirentlere sıkıştırdın bizi
tablolarımızda minotaur
buraya uğrama artık










17 Aralık 2012 Pazartesi

16 Aralık 2012 Pazar

: )

I find myself talking to sharks
On my way to an island and still


15 Aralık 2012 Cumartesi

doğayla alıp veremediği nedir bu adamın derken
mutluluk eni olmayan şeyi boyuyla kapatandır ' sözüyle yüzümün gerilmesini sağladı
r. frost
şarkımız gezegenler aratan cinsten




13 Aralık 2012 Perşembe

12 Aralık 2012 Çarşamba

öyle ki her yerin döndüğü tanıklığına nilin kıyılarında bir amerika rüyasıyla çizgi film kahramanım


11 Aralık 2012 Salı

palenk pişman olur diğeri kırpılınca
taraflı bir yanlış yok yamanan
ıslananın da dediğin gibi
üstü kapalı yerler durduramıyordu yağmuru
saatlerce ara vermeden sadece yerdeki doğru notayı bulmak için nedenli

ama biz de ilerleyebiliriz bambular camlarımıza düşerse



10 Aralık 2012 Pazartesi

7 Aralık 2012 Cuma

oynamak zorunda kalınan rollere
son tadında

artık egonun okşanmasına
gerek kalmadı bilincinden bir gülümseme , adına burukluk dokunsa da

tüm solucanların özgürlüğü
benden ayrı

istenilen şey , beyin
denkgeliş ihtimal



6 Aralık 2012 Perşembe

gidişat
biraz hüzünlü ve oldukça gaddar 
bir yandan da fanusu dolduruyor





2 Aralık 2012 Pazar

yakın tarihten makas koleksiyonları
devrim ve anarşi bir kalabalıktan çıkmayacak
'ninni ve kelimeler'
kadar olmasa da



1 Aralık 2012 Cumartesi

24 Kasım 2012 Cumartesi

İf - Tam Şu Anın İsteği

 



tam şu anın isteği
biraz sonra kirlenir
dirençli ve sabit gözlerde esnetilmiş gerçeğin
ve tam odağında süs olmuş kahverengi katlimi
sarıp sarıp kutluyorum , retinana kar düşmesin

üşümesin parmaklarla uzanılan şen hedefler
soğuk yıldızlar gibi gökyüzünde süzülmek
yüklemin öznesiyle , nüksettirmek özlemine
mat hala yükselen dansının tansiyonunda dinlenenler

neden-ler arama , yağmur yağarsa sokak sen
bilmiyorum mazgallar can aldıkça kulak ver
imlecinde tam tadında kapandıkça parantez
sığdıramıyorum onca kelimeye , sallanıyor tüm hafler

tel kopmaz bugün , dün rüzgar sindi duvarına
yıkılana sahiplendim ben kaybettikçe kumarlar
şimdi şans şimdi kal , aksiliğe kurdela
bahsi değil nadas aşkın tenhasıdır bir yanda-n

şimdi şans şimdi kal
şimdi aksilik şimdi kurdela
bahsi değil nadas aşkın tenhasıydı bu yolda
ya da bir yandan
bahsi değil nadas aşkın tenhasıydı bu yolda

22 Kasım 2012 Perşembe

İf - Takibimde Maket Arabalarla




takibimde maket arabalarla düşüyorum yola ,
güneşten yüzüme çarptıkça merhabalar
ıskanın sıcaklığına odak olsam yanardım
kıskanılır yanılgı çünkü yanlış bir yola saptı

sen nasılsın , yüzündeki gülümseme orta çağı anımsatır
daktiloda kireç tadı
biraz daha boyadım sen içlerine düştükçe
hiçlerimden toparladım ,bir kolyesin bulunmadık

ama yuvarlanır numaralar
yavru kedi hızında
en büyük sırrımi benim doğmamış kızım say
yarılanmış haritamda herşeyin simgesi
inan solucan olmasını ben de istemezdim

şimdi ne olur uyanma
nereye gideceğini tahmin etmek zor
ayakkabılar nereye koyulduğunu bile hatırlamıyor
sen sadece uyuyorsun
ama yüzler yüzünü hep boyuyorlardır







20 Kasım 2012 Salı

uysal ve anlaşmalı vedalarda
değer kaybı yaşanmadığı taktirde
çıktığım yolda tek öğütümdür

-kendini sayılı rakamlarda polen bırakmış çiçeklere nüksettirme









19 Kasım 2012 Pazartesi

bugün aitliğe yeni bir adım atılışın pişman günü olmalı
sabah saati rüyası karnında





18 Kasım 2012 Pazar

bir dilim

üşengeçliğin umursamadığı zorunluluklar listesi arasından
sonuna bir film repliği ekleyin
benimki
-
oraya tanrıyı aramaya gelmemiştim
seni istiyordum
çünkü sen dışında yüzüme gülen tek insan sendin
bunu istiyordum
gülümsemenle içimi aydınlatmanı istiyordum 
çok güzel olduğunu düşünüyordum
sadece seni görmek istiyordum , hepsi bu
seni tanımak istemiyordum
çünkü tanırsam 
senin de kötü yönlerini öğrenecektim
kusursuz olman imkansızdı ve o hissin mahvolmasını istemiyordum
haklı mıydım bilmiyorum

-
tyrannosaur






17 Kasım 2012 Cumartesi

teknik sınırlamalarla ve zaman imkanıyla
boğuşursam
güzel bir şeyler var aklımda
can alıcı müziği hazır
dörtlüğünü de meme uçlarına sıkıştırdım


16 Kasım 2012 Cuma

Solucan Soykırımı

son yarım ay için güzel verim
her biri için özel senaryoların yanında
bir taşla iki solucan vurduğumda oldu
kimi zaman alsa da kimi bu işte yardımcı oldu bana
yok ettikçe , soluğumun farkına varıyorum
ama ihtiyacım olan aynı artıların olduğu bir yarım ay daha
sonra tesadüfleşmiş bir balığa kanacağım


11 Kasım 2012 Pazar

Noktürn

 


çivisi çöp çıkmış bir şarkıya mahcubum
çöplerini yaktığım bir alevden bu uğultu
gürültüden ziyade anlatmak istediklerine
piyalenin parmaklarıma sunduğuyla
birlikte avunduğumuz
çünkü her yükünü taşıyordum
ama cebimde dünyanın nakliyatı var
döküldüğün yeri hatırlıyor musun
hafızamın yokuşunda ve  sürünmüşlüğünün düğmelerinde
son selamına ben hala gülümsüyorum
tuttuğum gibi vidasından burkuyorum
başka bir kolun halkası görevinden uzakta
ne de olsa hapsolmazdın ,
ve kurtulursun da birazdan
çarpa çarpa kaç bu koridorun yüzünü okşayan ışığından
ben çağın uykusu derim
kuyruklu yıldızın ilerleyen boş mantosuna
rezervem portrendeyken
toprağı da kuruttum , artı ya bir artı daha
orda dur , acele etme neptün
gördüğün sadece frekansımızın ön yüzüydü
sesin gelmeden
yüzünü ekşit biraz , tadı sek içilmeyen
ama damağımda kalsın diye
yüzünü de buruşturmam

10 Kasım 2012 Cumartesi


temizlenmiş toprağın kuyruğunda sıraya geçiyor tek kanatlım
büyüsünü kaybetmiyorum
sıkış o Aralığa

yeni fidanlar ve tohumlar 
temeline güzel taşlar toplamak gerektiğinde
güzel bir plana kurban gidenlerle aynı düzlem üzerinde parlıyor

sakinlik santiminde bir toz bile düşmüyor ağzımdan
başarımı kutlatıyorum sessizliğe


kare kare andım bugün sizi



7 Kasım 2012 Çarşamba

Turanın Aksine

üst dudağın çekildiği bir uzaydan damağa dökülen taşa çevirir kayaları
aksini iddia edenin vidalarını gevşetip kontrolüme alıyorum
kalıptan çıkmamak adına
üstüne
saatlerce sayıklamak dakikaları
hecelerini ayırmak cümlelerinin
3 sene önceki bir kitabın kahramını olmak
sinmek dumana
ama
üstesinden gelir
kirler akıtır banyolar
ben boyarım
ruhunu okşayan hayaletlerin kırıldığı yerlere alçılan



henüz ağlamadıysan


5 Kasım 2012 Pazartesi

kendini bir kolun arkasına çekmiş bir kol daha
iç içe geçmek için
neden arayan parmaklar
halka serüvenleri ve kurdela tereddütü
karşı masanın ayaklarından kopuyor gürültü
ilginin sadece bir kelime olmadığını söyleyen biri oturuyor yanımda

çok şey istemediğini farkedip
onun bardağından içiyorum
sakinlik güzel durdu kimliğimde
gülümseyen ikinci el ışığın kalçasında



4 Kasım 2012 Pazar

Çil

heyecan
hisli rütbeye ulaştırdıklarından  hissediyor
ne kadar göz altlarıma ölü ressamın son boyasını damlatsa da

karnını doyurmuş 
mor birikintide görür avını
fısıldadığı kadar parlatırım müjdeyi

yanında bir bardak uzatılır

haplar unutur deveyi kuyudan ses gelmeyince
geçer yanından  don kişot
yine de üstelerim

alırım sırrımı ağzından
ve bugüne kadar dudaklardan çıkmış her görünmeyenden başka
uydu bulur göz bebeğim
ressam canladır
arkasından boyası da






1 Kasım 2012 Perşembe

Tepe Kamerası

pityalin aksaklığı
tadın yok boğazımdan geçerken
ağrısını senden çaldığım dişlerimde
sahte bir gürültüyle kavrulur damağımda deniz yıldızları
ray üzerinde tuzak noktanın ebruliden daha dağınık mideme düşürülüşü kutlanılır
kurtlar da maskelenir , beyazı orospular parlatır sahnede
ama inatla rolünü etmezler kabul
ve tanrıları bir cadı kadar olamaz asla
biranda kaybolur ortalıktan
dilenciye çok para verirsen evini almaya da kalkar
eksilirken yüzsüzlüğe tükürülmeyen
oraya naylon bir tabakta gelir
porselen yüzünde ıslıklar
solucan tabakasının da altında gelecekte randevu verir erozyonlara güvenip
aptal bir toplumun öğretileri ve sınırlamaları basitliğinde
kafes açılınca kuş kaplan da olur timsahta 
çünkü bireysel edinilir karakter
parçalarından bütüne tahminimden çok başka çıktı puzzle
ve şimdi dağıttığım parçaları asla bulunmayacak boşlukta
birleştiriliş pişmanlığına güzel bir son
fırtınaya yakalananın içinde kalmaz deniz
benim ağzıma dolar
boşa geçen süreçlerde
çürük havyar tanecikleri 
ayak darbeli kürekler derine indikçe yüzlerine gülümserim
pandora'nın hapsiyle
sırtımda bir akvaryum bekler

19 Ekim 2012 Cuma

bütün jaklar çıkarıldı , bu da listenin baş misafiri

18 Ekim 2012 Perşembe

15 Ekim 2012 Pazartesi

14 Ekim 2012 Pazar

Çimentoya Oraletler Döktüğüm Anlaşılırsa




adı altında saklıyordum
ve adını hatırlıyorum
hafızamda küflenmiş yeşil magmadan çıkarttığım gibi
elim soğuktan kurtuldukça arıyorum
yüzü en fazla o buz kesen konuşmadaki serinliktir

kaç yıl oldu , kaç bardakta hatırlanmak dileğiyle
bu bir mektupsa bisiklet selesinde intihar
sana ulaşan bütün harfler zeminine yapıştı
kendimi karşına alıp , her gelişimde savaştım

gittiğim her bir yerin tokalaşmasında tanıttım seni
bir gün hatırlamazsam yeniden tanışırız belki
o zaman çokca kal , yetişmek zorunda kalmadan
varlığın belli değil bir de yokluğunla sınamasa

hangi anlatımda tasvirinin kıyafettini beğenmedin
herkesleşirken , tosbalarla toprağımdan geçemedin
aynı kalıp durdu öyle duvarımda boş çerçeve
kararsızlıkta öyle güzeldin ki bir fotoğrafını seçemedim

artık fazla yabancıydın , değiştirmekse ne haddime
konuşulacak konu yokken bulurdum ben aksine
boş gözlerin yüzümde bir af dilerki sahteden
çekip giderken arkandan umutlarsa raks eder

artık fazla yabancısın alışmaksa ne haddime
varılacak bir hedef yokken beklentisizim bak yine
duruşun hiç bozulmasın , aklımda asil bir ağrı var
orda hiç yıpranmadan kazıdığım zamanın saçlarında kal

çizgilerinden taşırdım , tenimde şuan döküldüğün her bir damla
kabardıkça ağrıyan yüzündeki notalar onlar
bir kavanoz içinde takip etsen bulunmaz
da uzaktan izlersen de hiç bir adı konulmaz

en güzel ismi buldum
romf adında nefes oldu
fısıldadığımda duyması gerekenin çığlığında dondum
beyaz ürperti , soluk çakıllardan
aklına düşersem
o notalardan say
kararsızlığımı yendim çerçeveye girdin bak

11 Ekim 2012 Perşembe

göz kapağımın içindeki
odanın
parlak cisimlerine ve dönen çarklarına
odaklanıp
diplerine kadar yaklaşmak
boğulmak ve yetişememek



10 Ekim 2012 Çarşamba

yanılgının hiç uğramadığı beynim
onaylı belgeleriyle
basamaklar çıkartır
kısa saçlı  karşılaşmalar gözlerimi alırken

dikta , kült ve bağışıklık
numaralar tanımsız
ve kitaplar girdiği odalardan geri dönünce

reçeteme kusuyorum
biraz kan görünce de yalvaçlık duyuyorum beyazda
iğneliyor
esmer
sarı tel bulunca






9 Ekim 2012 Salı

son iki şarkınında coverlarından
korkunç bir aşk yaşayabilme ihtimalim yüksek
buna küfürlerle eşlik edilecek kirlilikte dahil
ama ben pisliğin içine gitmem 

8 Ekim 2012 Pazartesi

hizadan devrik cümleler
arasında gizli öznemiz var
çok soruya da cevap vermez


7 Ekim 2012 Pazar


çatıların kuyruk sokumundan
Uranos'un bademcikleri çıkasıya kadar
barbekü aynalığında
yabancıya tevazumla düşkünüm
sonucu benim istediğim şekilde sonuçlanmamış
başlangıçların pişmanlığı
bu kokuda dans

bu ambiyansta delirmek benim çalgım


6 Ekim 2012 Cumartesi

midyeye eşlik etmek için hafif alkol mevsimi
bu gece
aklımda denizanası yüzdürmek
geçiyor içimden
ve
ovallikte dönüyor matbaam
ama orda hala suçlusun
evren seni kullansa bile
tek temennim
ilerleyen saatlerde
evrenine uydu olmak


3 Ekim 2012 Çarşamba

mekanı belirsiz dakikanın içinde
veya
zamanın çocuklarından olan saatin içinde
bilemem ama
asıl kişiden yoksun günün içinde
bir düşünceyi taşımaktan 
zevk aldığımı söyleyemem
ve şarkımız da farkındalığın üst katmanlarında yer almakta
bir çoğundan daha zeki




24 Eylül 2012 Pazartesi

Vaatleri Çirkin Tanrının Evi





eş bulursa ter , anlaşılmaz ironi
güneş doğsun ve batsın ki yine gelin
ihtimal anlaşılırsa kabulümdür giyotin
aklımda yürüyorum ve midemde schopenhauer diyeti

ceplerimde renksiz uzun saçlar var
yok olanla birlikte kaburgamda yanıtlanan
fırtınaya savrulsam umut bana gemi
dalga bana gelir , ki kumun nerde senin

kalmak kaba , nezakete yumruk sıkmak
zaten gülümsemenden kim çuvallar
en azından denenir , başka sirkler izleyip
tek anını değişmeyecek saatlere kirlendim

senin yerin vaatleri çirkin tanrının evi
ama benim odam kadar günahkar değil
ağlayışların var , parkelerinde duyulmayan
ki burda yağmur olur tavanımda sarıl bana


vaatleri çirkin tanrının evi
burası dünya
tur atıp dün yap
suratı sehpam kalanı siftah
yalnızca hissizlik
hissedilir kalan
kalan sigarada

20 Eylül 2012 Perşembe

Sahi Renkli Buzullanan




paint : Magda Urse
film   : Big Fish  

dudağına leşler bıraktım
öpmedim onu
temizlesin diye yağmur
ellerini de bıraktım
kuraktı yüzü , ıslanırsa çamur süsü
akılda olmadan yollarında yürüdüğüm
bir mevsim bu tabi sonbahara kalırsa
yaprak tuttum avcumda , rüzgara da sarılmam
düğmeyi ilikleyen parmak donmuş olsa da
avuçta hapisken başka avuç aranmaz
elmalar soy yolculuk uzun
kabukların dikişsiz ve derimde yama
benimle  yanar  sahi renkli buzullanan
ateşten sonra nefesimle çekiilmişti sular
aynı bardak aynı nota  bu kez sen de hazırlan
olmayan yerin kayalıklarında okyanusa karşılık
öpmedim onu hiç
ve çarpışmalarında sadece martıların seviştiği
dalgaydık biz

pervane gürültüsü arasında


18 Eylül 2012 Salı

Olsun

zorunlu olarak
götürülmek istendiğimde hastaneye
sanırım yaklaşıyoruz biraz daha
sadece avcumun içinde zonklayan o kutsal şeyin
kararlılığına saygım
o buzul yüzde akan yaş beyaz
acıyı düzenli olarak aldığımdan
serumla dirilmek basit olurdu
ben rekorumu kırıp delirme aşamasında
arşivimi dinlemek ve kitap okumak isterim





çarpışmalarında martıların seviştiği için mola , sıvısı da görseli de buna uygun kılındı

16 Eylül 2012 Pazar

asıl olan ne , ki burda çok yanlış var gri tonda , elmalar , çöpler ve kabuklar ,
hepsi keskinlik salgını
sadece dinleyebilirler
içlerine çekemezler
ki
öksürüklerini duyar gibiyim




9 Eylül 2012 Pazar

Yüksek Pejmürde

sıklıkta saat aramak
ardından ertelemek
ve üstüne fazla alkol dökülmüş kıyafetli gecenin
sisinden gramlık hisle döndüm
bu şarkı da odamın karşılama şekli
bunları yaptıktan sonra
bazen hak veriyorum
takıntı ve saplantıların
süsü olduğuma
ve o'nu yazmak için kullandığıma
yine de bu bir şeyi değiştirmez
kesinim
beynimdeki tek dönencede ilerliyorum

varış şarkım hazır
ama söz konusu bu parça değil
fazlaca kutsal yapıp orospulaşmasını izleyeceğim



8 Eylül 2012 Cumartesi

Ne ki

yandaşı sol kesikten
içeriye doğru sinince
berbat raf
bileklikleri taşır
kırmızı yakışmaz renklerine
fısıldadığımda duyması gerekenin çığlığında dönüp
sallamam gerekiyor dünyayı

vajinasında çözüm , kıkırdağında pas
sığ bu kıyı
daha derine daha büyük taş
kaya-lıklar

30 Ağustos 2012 Perşembe

Usturlab

yaşama isteğine
küçük kurdeleler kestikçe
kanatılan soylu bir kılcallıkta kalıp
oranın ruju olmak

ben
çekilmezliğimde kapının dışında
tedirgin yürüyüşlerin farkındayım

aksiliklerin çokluğuna adanmış
güçlü bir kahkaha
nemde duran

nöbetin karnından duyulacak kadar pak
uranyum kadar kalıcı

malesef argümanı
bulunmayacak kadar gösterişsiz

o yine de
parlar
rozet
kah

29 Ağustos 2012 Çarşamba

-Sa

retinamda yanıtlar
fiyaskoyu düzdüm de geldim

şimdi valiz kenarına
küçük notlarım var
ama onlar yerine
beynimi al
seni koruyan hassasiyetimi kanat boynuna

26 Ağustos 2012 Pazar

Yukarı

aptal insanlarla
aynı limanda martı besleyerek büyüttüğüm
o ince yüzlü esmer gölgenin
kıyısına yanaştığımda
nelerle karşılacağım konusunda ileri görüşlü olmanın
bir yararı olmayışındandır ki
kendi içimde
özgür değilim bu noktada

ince parmaklarının ne denli kuvvetli olduğunu
hareketsizliğimden anlıyorum

artık martı beslemek gelmiyor içimden
durumun farkında oldukça kanat çırpıp kutluyorlardır
yolcu indiren ve yine yolcu alan gemilerle

doymuşluğun ve tabaktakilerin ana temasına bekleyiş arasındaki o koridorda
hareketlerim yorgun & midem püsküren bir lav
beynim durduğunda bedenim ona eş

yine de kararlılığımdan mıdır bilinmez
ışık gözümü alıyor
gölgene doğru adımlarsam
oraya göm

21 Ağustos 2012 Salı

Kadrajda Iska ( 4 )

ertesi günün ışıkları altında
tek odalısını ve kitaplığı tamamladıktan sonra
beklemeye koyuldu kadını
yeni inşası çok görkemli gözüküyordu , küçük ama bir o kadar dikkat toplayabilirdi
saçları taranmış
kıyafeti gülümseyen ve ayakkabıları önceki gün beyninden geçirdiğinden daha parlak
hava kapanmakta
hafiften ıslanıyordu yüzü
ve birden doğruldu sandalyeden
aklına gelmiş olacak ki hızlı adımlarla
Sunta diyerek uzaklaştı
sokağın köşesine doğru bir çöp tenekesinde
yağmurun ıslattığı toprak kokusuna karışmış kedi ölüsü
çıkardı onu çöpten
Kuyruksuzun lastik izli derisinden tutarak yürüdü geriye
yağmurdan mı bilinmez
ıslaktı yüzü Tiras'ın
fidanları götürdüğü siyah poşeti aldı evden ve araziye doğru hareketlendi
o gün araziye fidan götürmemişti Tiras
çamurdu arazi ve oraya gömdü Kuyruksuz'u
yağmur hızlandı , yağmur durdu tekrar tekrar
eve döndüğünde kadın kapıdaydı ve yanında bir adam
yağmur yerini güneşe bırakmıştı
-merhaba dedi kadın
yanındaki adamın gülümsemesinden güç almışçasına
çamurlu ayakkabılarına baktı Tiras
su içinde kalmış kıyafetine sildi ellerini
yüzünde ölü balıkların leşleriyle dolmuş bir nehiri hissetti
dikkatini çekti kadının , Tiras'ın Sunta'nın karnındaki için yaptığı tek odalı
arabaya koştu kadın , döndüğünde bir fotoğraf makinasıydı elindeki
tam o sırada yağmur tekrardan alevlendi
aceleyle deklanşörü kancaladı
Tiras'ın omzu ve ev
iyi bir fotoğrafçıydı kadın
farkında olmadan iki enkazı aynı karede toplamıştı
kitaplığı arabaya taşıdı Tiras
parayı uzattı adam
çoktan arabaya binmişti kadın
sabaha kadar şarkılar söyledi parmakları

Kadrajda Iska ( 3 )

tek odalı evinin bitişiğine yeni bir tek oda yapma isteğiyle
ikindi gölgesinde işe koyulmuştu Tiras
Sunta'nın karnı şiş

güneş şehri terk ettiğinde bir kadın yanaştı kapılarına
kitaplık dedi , kitaplık istiyorum
başını hafifçe eğdi Tiras
toz içinde ayakkabılarına bakıp ve kirlenmiş kıyafetiyle yüzleştikten sonra
-tabi
anlamından biraz mahcup
verdi cevabını

iyi bir okurdu Tiras
evin yarısını da tamamlamıştı ve içeri geçip kitaplığı yapmaya başladı
hızlıydı işinde ve bir o kadar kararlı
gece bile devam etti işine
tek eksik kuyruksuzdu , Sunta yoktu ortalıkta
ama yokluğunun farkına bile varmadı Tiras
işindeydi aklı , daha çok kadında

koyu renkli kıyafetli bir kadındı o
ismini henüz bilmediği
saçlarındaki ve yüzündeki asil mimikleri geçiyordu aklından
bir sonraki gelişinde giyeceği kıyafeti ve konuşmaları hazırlıyordu
ay ışığında ayakkabılarını parlattı
o gece hiç uyumadı Tiras

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Kadrajda Iska ( 2 )

güneş askıda kaldığında
aynı zamanda şehri yeniden tasarlayan bir mimardı da Tiras
tek odalı evinde
defterine şehri yeniden inşa edecek kadar cesurdu
bu süreçte yanında durmayan Sunta
ya avının peşinde ya da bir ağacın en üst dalında gizlenirdi
sahibinin devriminden

gölgeliğin altında çakmak sesi ve yanan otlar
tek müzik zevki
bandosu fazla güçlü olduğundan
oraya sızar uyandığında ortaya çıkardı Kuyruksuz

işler yolundayken ve müşterileri yeni işler sunarken ona
keyifsizce sırıtırdı
eski ama gösterişli ıskarpelası dişlerinin arasındayken
testere sesinden düşen tahta tozunu yağmur sanardı Sunta
altında oyunlar oynardı

işini bitirdikten sonra tekrar kralı olduğu şehrin defterine yoğunlaştı
bütün sayfaları yakıp dışarı çıktılar

döndüklerinde elinde değişmiş bir ideolojiyle yeni bir defter
Kuyruksuzun ağzında daha ölmemişti güvercin
güneş tam geri dönmek için yola koyulduğunda

19 Ağustos 2012 Pazar

Kadrajda Iska ( 1 )

doğuştan kuyruğu olmayan bir kedisi vardı
ismi Sunta
isimden çok soyadına sıfatlanmayı tercih etmişti her gördüğümde
sahibinin ismi Tiras , altı parmaklı
bu yüzden pek kan bağı olduğu birilerini göremezdik çemberinde
tek vida deliğinden olup bitenden çok
yayılan bir kanserdi hücresinde
iki kişilik tek odalı bir hücre
duvarları koyu ve kapısı ikisine de küçük
ama
birinin kuyruğu olmadığından
diğeri altı parmağıyla örterdi tanrının ayıbını

marangozdu Tiras
ve hergün Kuyruksuzla beraber
aynı siyah poşetin içinde başka fidanlar götürürdü
boş bir araziye

aslında umrunda değildi ağaçlar
tanrıya özenmişti sadece

ve Makastan korkardı Sunta
görebileceğiniz en iyi manzara
altı parmağın tuttuğu bir makastan sonra kuyruksuzun tepkileri olurdu

herkes kendi krallığını kuruyordu sabah saatlerinde
ağaçlar , makaslar ve tanrılar

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Gri Balıkçı L

beyazı siyaha zorlayamazsın
gri hep karmaşıklık içerdi

şimdi yapılması yanlış
ve deneylere bir yenisini daha eklemek
takım çantasıyla tamiri bekleyen radyolarda

yalanların güçlü tozlarıyla
kapanmış bir gerçeklikte
o , ıska geçtiğim
bir hedefti

gücüm olsa
zorlanmadan
anmak için
uyandığımda varlığını çağırırdım

14 Ağustos 2012 Salı

İf - Yarım Mana & Delik Ağlar




manzara benim elimde pişman bir sigara
karaltıda hisli tercüman tıkırdayan ayaklar
kal biraz , bütün bile talan olur
tabiat güzel ama olamadım inanan

binalarla çevriliyim duvarları fazla aptal
çekirdeğime ilerleyen her kimse fazla kalmaz
keyifsizlik , notalarıma henüz sindin
adresin mektubum a bir mürekkep devirdi

12 Ağustos 2012 Pazar

Pul

araya karıştırılmış
keman sesi
hassasiyetimde
ne yapacağını
kestiremediğim
ütopyalarda
besliyorum o'nu

tasmalanmış boynuna
bir yol zincirler
bundan eminim
ama
kesinlik olmadığında
ucunda bir boşluğa ait

ama
ay
her şeye rağmen bugün o yolda ilerleyecek
sesimi hissetmeden
ıslığını bitirme

3 Ağustos 2012 Cuma

ж

ince yüzünü
elips kararsızlıkla görüntüledikten sonra
çözümsüzlüğüne
soy ağacından
bir masumiyet imzası yakalamaktayım

karelenen
parçalarında kaybolup
kırılganlığına gelince

kaldığım sayfaya bir olta atıp
10 adımda uyurum , belki

2 Ağustos 2012 Perşembe

Vakum

ışığın ucunda
kütlesini manevrasında paylaştığım
mevsimin kararsızlığına
çıplak ayaklarıyla
ilerleyen
bir korkuya
iki kişilik farkındalık

bu kokuda bilinçsizlik bağımlısı oldukça
çekiyorum içime
onları
damarlarımda kırmızı halı üzerinde
ölülerin ihtimalli cennetlleri karşılar

uyuduğum yerden
başka bir yerde uyandığımda
bunu çok iyi
anlıyorum

bana bunu
koyu kırmızı
kanında
sahte tanrıyı kovalayan
gerçek tanrı
anlattı

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Doğum Lekesi

camel
sonunu vermeyen bir orospunun çığlığında güvelendiğinde
tekerleklerin duyduğu tüneller görüyorum

o
mağarasında ateş yakıp
kağıtların arasında
sarma gökkuşağı tutar
çamurlu ayakkabılarıyla uyur
uyandığında nerenin kiri olduğunu bilemez

ben derim ki
ihtimal tiryakisi insanlığında biraz kesinlik ihtiyaç
yolda adımlarım isteksizliğini sunduğunda
o yolda çürümem

31 Temmuz 2012 Salı

102

bu da dünün şekeri
sadığım tekrar tekrar
mat göz kapağının katlanabilen pullarında sızıp mora çalmak

lekemi hala saklıyorum
kulplar kırsın büyücü
açık sözlü halka sahiplerine duyduğum sempatiye
vedamı edince

kızgın teselli yürürken
başka yolun haritasını uzatır avcundan
marifet gri giyiyor
paspallığın tümüyle bütüne gitme ihtimaliyse güzel

arabalı sofistim
öğrettiğin fazlaca eski
ses tonunda
kostümlü bir adalete

pisuarda düşündüm de
sikmişim noktasında Z yi

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Komedi Dans Üçlüsü

yerim
varsayılmış bir T noktası
buraya Z noktasından bakıyorum
ama T noktasının sınırlarıyla yaratılmış bir Z noktası bu
zirve her zaman değişkenliğini gösterir
onu soyacağım günü bekliyorum

gelişimler , eksiklikler ve fazlalıklar
bulunduğun sehpanın ayaklarındaki güven
kitaplar , kültürler , dinler ve ağaç kabukları
müzik kültü arka fondaki rol sadece
kuklayı kim sahiplendi ?

şu şeyi bünyemde karıştırmadıkça
yazı fazlaca sahte kalıyor
bir hayatın içinde bir hayatsan bunu erteletiyorlar
ki süreçte taslak olarak kaldılar
ama yine de yazıyorsun
yayınını kabullenemeyecek kadar sahte olduğunda
onlara
taslaklar dolusu şehir gürültüsü
ismini verip sıyrılıyorsun
bu onlar için bir özür
bunun özeti bir başlık , bir şarkı

kadınım eteğini sıyırıp
birinin kucağında yuvarlanıyor olabilir
bunun benim kucağım olmasından korkuyorum

hava serin
ardında yağmur
aklımda 2 gün uyumayacağım var

24 Temmuz 2012 Salı

İnanç

haritadan
beni takip eden
ince çizgiler çekiyorum
bu yolculuğun ana konusundan
daha uzakta bir tutum sergiledim
oysa bu valizin son fermuar sesinde başka biriydim
ama aynı hataları yapmakla görevlendiriliriz ?
toprak dolusu sürüngen sonsuzluğu &
ve kutsallık henüz kurulmamış bir bedende şehir
yine de hissetmediğimde
kendimden kopuk yanlış numaralar verdim

ufak bir gülümseme var şimdi
bir zamanlar iki balığı kesip kafalarından yaptığım kolyeyi
sahibine ulaştıracağım

20 Temmuz 2012 Cuma

Taslaklar Dolusu Şehir Gürültüsü





kalpten soyulmuş tenimde çal
son bir tolerans bugün hiç bi kayba uğramaz
güneşe çöktüm gölgendeyim bak
çukuruna düşüp seni görmemek de var

güneş battıysa dolunayda tedirginim
bu yüzden belirsizdi ağaçlar

kadraja yakalanmadı
rüzgarın efendisi olduğu tüy den anladım
bıraktığım yerde kulaçlanır tanrı
bazen onu bi kaşık suda surat asmak sandım

bu güneşte söndüm gölgendeyim say
şimdi çukuruna düşüp seni görmemek de var
sesin sondu , numaralanmış bir radyoda
kutuplarında dondu tekrarlarken hatalar

bu da senin gürültün
kürekler kırık kıyıda yanılmaksa özgürlüğün sözü
sabah sabahtan kalma turkuaz ödül
uyku bugün kahvenin içine gömülür

yine de saklanma
yaklaştıkça çabam
en güzel yanlışıma adım atar fakat
sabahtan kalma turkuaz
sahteliğinin bamtelinde ya ölür ahtapotlar

nereye kayboldun , beklemekle zaman konuşur
okyanusların sağır olsun nöbetçi bir çığlık oldum
tutumlar vazgeçildikçe yanarken
gurablista-m kış günü bir karnaval

keskinlikte sarar soğuk bedenle konuşmak
artık canlısın çerçeveye alışma

26 Haziran 2012 Salı

Serüvenler Bıraktıran Kulaklık




günün tek kaoslu farkındalığının rengi dolaşmış beynin bantlarından dinlenir
fakat yanında biraz ilizyona ihtiyaç var sanki
ilki ve kalanlar
kendiliğinden bir rafta
fazlaca cüretkar
safına geçip orda dudaklarında yanılmak


yanımda küçük karnaval
örümcekler maskelerini çıkarmakta
bu sana küçük bir armağan
ve uçurtmalar istiyor bu fırtayı

solungaçlarına da gerek yok , gereksizlik curcunam
ışıklar gözünü alan bir burjuvaysa
veya beynin kendisini aynada yansıtmasına bile imkan tanıyan şeytan

yine de atmosferinde kendimi kaybetmek güzel
peki burayı nasıl tarif edebilirim

kendiliğinden bir tanrı mı
yoksa televizyonda ölmüş yazarlar kanalı
ya da serüvenler bıraktıran kulaklık

atmosferinde kendimi kaybetmek güzel
gökyüzüne doğru tükürüğü bu senin
bize inanmıyorsan evrene inan

25 Mayıs 2012 Cuma

İf - Pratikte Çeyreği Saniyenin




paint by Magda Urse
http://www.facebook.com/pages/Magda-Urse/146752422094089


neye karar verilir
ciddiyetin adımlarında kül kedisi bir ruh halinde yürümektesin
ancak çürümektesin beynimin içindeki bir barakada
sadece haplar değil bugünlerde kana sızan

bir kahve yap, uyumasam da olur
çünküler nede olsa iyileştiremediğin revirlerde nöbette
bi devrim yap duyulmasa da olur
ne de olsa en çok her şeyi bok eden belirsizlikler gülümser

sen adresini fısılda mektubun hazır
bu ulaşmayan ses tonunun ellerinden çıkan yazı
çizgiyi aşanları başka gezegende hatırladım
ki bu apartmanın bilincinde anlaşılmayan katıydı

yine başardın olsun kalan sigarada kal
yetişmeye çalışırken , kaybolduğum bu patika
kimi anımsar çakıllar ve yanında boğumlar
bir de yağmur başlarsa , pencereden sırıtmak

kalır geriye, the fisher tale çalar geriden
yeşil halkanın içine sığacaksam yeniden
düşüyorum , gökyüzünü bırakırken yerinde
yıldızları zaten ben hiç sevmemiştim

bardakta yakılmış tozun domino taşlarına ninnisi olur kendisi
ardı ardına , beynin düzlüğünde bir yerlerde durasıya kadar
pratikte çeyreği saniyenin
kalanı sizin
dans edip karıncalarınızı çiğneyebilirsiniz

22 Mayıs 2012 Salı

İf - Rumpelstiltskin




çizim için ırmak ayhan'a ve müzik için ennio morricone'e teşekkürler ve sevgiler

sayfalar çevriliyor bu antika koltuktan
dinlediğim her müzikte parçalanmış bir anı olsa da
öldürdükçe hücrelerimi tırnakların parlasa da
yapmamam gereken şeylere baş kaldırışım bu bakımdan

yakınlaş , kulaklarına dokunmuş onca harften daha farklı bu sefer kelimeler
teninde sansürlenen renk ,
boğazda düğümlenmiş ses
kanatlanmış mevsimler ve adımlanmış sokaklarda


bir çukurda büyüyen sokak lambası bu seferki
savaştan geriye kalan bir umut orkestrası
sararmış fotoğraflardaki anlam çıkarma meraklasıydın
ve kitaplarda çıkılan seyehatte unutulur atlasım

ve unutmuyorm kahve molasında tanıştığım tanrıyı
bu soyutluğun soğukluktan sonraki en kutsal makamıdır
ve uyutmuyoruz rahme girmemiş ceninlerle dansları
kırık topuklu ayakkabı , devrilmiş kadınların


bu sabah daha resmi , çünkü gömleğimde ütülenmiş
kömürle kirletilmiş kara mevsimden seyrediyorum dehlizi
yaralanmış martıların seslerinde özgürlükle belirlenir
ve özgürlük senin raylarında hazırlanmış bir akşam üstü makinisti


yakınlaş , dudaklarına dokunmuş onca izden daha farklı bu sefer tozlar
metal siyahına göç eden
yağmura paralen pencere
kanatlanmış mevsimler ve adımlanmış sokaklarda

bir gökyüzünde gülümseyen ay bu seferki
gündüzden arda kalan bir vazodaki güneş belirtisi
adalarda tasmalanmış kayıklarda kokan balıklar da olsa
poseidon sularında bir kılçıktan sivridir

kim bilir ceplerinde onca yalandan kıvrılacak
uyuyacak olanlara şimdiden eşlik eder kumrular
tanrı farenin orkestrasında veya kuytuda
kapan sıkışmadıkça , tanrıdır kin tutan

işaret sıfatını takip eden şart eki
geceye baktığımda mişli zamanda geçmişiz
4 duvar konseptli tek dal sigaradan
ve sergimizde bu dumanlarla süslenmiş tuğlalar var

yakınlaş , sahteliğine dokunmuş onca gerçeklikten daha farklı bu sefer imgeler
kıyafetinde kurdelenmiş galaksi
boynunda kolyelenmiş kir

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Köpükler Hep Acı Olur




bilinç sıradışı bir şekilde kendinizden ayrı konuşmaya başladığında
onu durduramıyorsunuz
ister istemez beynime seçtiği figüranı alıyor
parmaklarını görebiliyorum ve tuttuğu parmakları da
süreçle birlikte yavaştan hissediyorsunuz onu
korkunç bir şey
bir şeyler sizden bağımsız olarak beyninize işliyor

uykusuzluk çekilebilir bunun için

çünkü bilincin en güçlü olduğu andır uyku
rüyada gösterip seçtiğini figüranı
düşündürmeye başlar

ilk başlarda normal karşılayabilirsiniz
ama bunu tekrar ettirdiğinde
ki rüya görmeyen birriyseniz
hayatta var olmuş en korkunç şey olarak algılarsınız bunu

geceleri rüya görme olasılığı daha yüksek olduğu için
gündüzleri bir şeyleri erteleyip uyuyacak kadar
savaşıyorum ben de

bu yüzden çok kahve tüketebilirsiniz
ve köpükler hep acı olur
tavırlarınızı değiştirip uzaklaşabilirsiniz de
bilincin parmaklarındakinden

ama gün içinde de denk getiriyor
yoksa 3 kişinin saati bozuk olmaz bu meridyende
zorla oraya götürülürsün ve oturursun
bir kuklaya benzetirsin kendini , bir sonraki hareketini beklersin

bilincime hükmettiğim ve onu mantğıma göre hareket ettidiğimin dışında bir ilk
intikamıysa , sanırım güzel ilerledi

evrenin arkadaşı
yakın dostlar
konuşmayan biri var beynimizde
bazen birini sürüklediğini görürsünüz
ve anlatmaya çalışırsınız ama duyma duyusu da yoktur onun

yine mi ve
ne olacak

sorularına cevap bile aranmaz böyle anlarda
çünkü köpükler hep acı olur

6 Mayıs 2012 Pazar

Son Olarak

bu kesikleri
duyuyor musunuz
sizden 6 basamak yukarıda
odayı topluyorlar

parçalarına ulaştıklarında
anlamamış gibi yapıyorlar
ve ben ne diyeceğimi bilemiyorum

tanrı diyorum , tanrıdır

öpüyorum onları
beynimdeki kıyafete giydiriyorum tek tek
ama yine de eksikler
ve bunun farkındalar da

uzun yağlı boya siyahı teller ( ki kutsaldır )
asil duruşlar
başka kültür yansıtan yüzler
dağ dekolteleri
kitaplarla uyuyanlar
kahve sunanlar
inanç ve ideolojiye kurban gitmiş beyinler
isimler
anlattıklarımı anlayanlar ve anlamayanlar
yolumdan gelenler
mektuplar ( ki hala dururlar )
sesler
alkol cesaretleri
müzikte soyunanlar
basamak yalanları
ilgi çiçekleri
film kulaçları
solucan mıyım korkusuna kapılanlar

sizden 4yıl önce verdiğim bir kararı
parçalamanızı istiyorum bu sabah
balığa çevirin ya da
güneşin tam tepede olduğu bir saatte
o'nu toprağa atın

23 Nisan 2012 Pazartesi

Başka Gezegenlerin Koşusu



başka gezegenlerin koşusu ,bir yolcukta veya tavanda bulunursen hala flu (sun) , siren seslerine yapışan sineklere bok olupkirlendin ve de bilmezsin ; kitabın orta yerinde inlerdin ihtimalinin sınırında durup & koridorunda sakin bir kent olurumgülerim bazen , kırılır nezaketdalga koparırken taşındı cenazenyakılır harabe , yenisine ithafenaptallığını izliyorum sen rahat etsıradakiler için temiz kal , yağmur yağsın uyandığında buruşuktun , el yazım kadarbir zaman dilimine adım atan katı hata mülteci sigarada batan adalargün gelir ağlayabilirsin numaradanne de olsa sıva atar yakınabilen en çok boynumdaki piranaysan al doybana paydos , eklenmiş harf kadar melek olsan , (siktir ) beyazında bol paradoks

20 Nisan 2012 Cuma

Olacaktır

zamanın çıplak ayaklarıyla kayalıklarında çürüklerimi toplarken tanrı
belki alkış tutar dalga
hakkım var son seferlik

argosunu emirlerinden kazanan kaba tabir süsüm
bağışıklığım buna özel
var olmamış öpücük

aynı anda bir sigara
ne de olsa
diğer yamacın ucunda kanatlanırken
burada onun ressamıyım .. toprağında şarkısıyım , rüzgarında şiiri

14 Nisan 2012 Cumartesi

Orantı

sonrasında beliren tablonun
eski yerindeki çivi deliğinden yürüdü

tanrının şartlı karıncaları
henüz ortalıkta yokken
kırmızı uçlu kibrit çöpleriyle birlikte
payandayı boyadık

ve o duvar tozunda
ilerleyen tünelin
rengi açık göldü

rüzgarı
tarafından eserken
yalan söyleyen ağaçların
eğik bandosunda
diri gölgeydi geppetto

12 Nisan 2012 Perşembe

Son Parke

ve yanılmıyorum
bağırsağın evinde 3.gece
dalga resminden diş tonlaması
etlerine kadar kan
ağızda buruk tat
ve solucanlar yine masada

masum masasının kırığında danslarını sonlandırırken
tersanelerini izleyin
gemilerle doludur ama suya da bırakmazlar

aynı bisiklet parlıyor orada
çelişkinin rol yuvası
zeminde diz kapağım
yine pansumanlar yapacaklar

yanılmak adına yapılan uğraşların sonunda
beynime kendimi kanıtlarken
hiç yanılmadım

yürüyen
gerçeklerinin somutluğuna deniz köpüğüydü
karşındaki ayna
şu kendini çıplak gördüğün
herkes ağlar o ayna karşısında
asla kabul edemezsin gerçeği

kaldırımda ağrır
yürürken pişmanlık
ve kaç adımda son bulur kadın

mavi kırığından
yanlış için güzel mezbaha odamda
tekrardan kahverengiler

7 Nisan 2012 Cumartesi

Göç

ayaklarıma çekiçlerini vuran
sesimi gömen
aynı zamanda göz bebeğimi
dişleriyle sıkan bir
hissin hastalığı
ve ilacı kayıp

bu yaşanmışlıktan sonra

ayaklarını burkup
sesini dudağına çarptırabilen
aynı zamanda göz bebeklerini
hafif bir buğu ile kaplayan o narin kadınların
hislerindeki sahteliğe nasıl inanılabilinirki

beynin tahterevallisi bu yüzden sabit değil
heveslenmek luna parkında
doğmamış çocuklarımı izliyorum
hepsi kırgınlar
yüzlerinde zorla gülmeyi sağlayan çamur sıvalarıyla

aslında ben fırtınada mezarını seçiyorum
kesik parmakların
pıhtısında kucaklaşmış olanın

ihtimallerin siftahı
koridorumda sakin bir kent

yine kanımdan taşınıyor bu gece

ışığın yüzümü aksayan terinden
var olmuş gölgeye

5 Nisan 2012 Perşembe

Aritmi

birada mayalanmış bir katille
kapı vidasından çıkan
cenin de doğurdu

sana ait olan tükürükle beraber
boynumdan geçerken görünmeyen
renkli boncuklar yuvarlatır
aslında çığ kadar sessiz alır intikamını sesten

ve çoğu kanalizasyonlaşmış elipsin içinde
kanı köpürten bir mücevher

pratikte çeyreği saniyenin
yine de biraz dinle
gelecekte yarım kalacak sana özgü bu yumru orkestra

1 Nisan 2012 Pazar

Saat



bu duraksamış çember
kordonunda ter & koridorunda sen
sahne alev aldıkça hızlanıyorsun piyeste
bir nedene sün , aynı halka içinde dün
akrebin yelkovanla bölüştüğü gürültü ( t t t t g )

senin ayak seslerin
bir parkenin erittiği
geçerken olmuştur milyonlarca yıldızımı kirlettiğin

ama galaksiler de temizlenir
aksi taktirde olanlar harçlığına ressam olan konteynırdan renkliydi

ve keyifliydim
bir yukarı bir aşşağı
kaşağılatır beynini solucanlaşmış kuşağın
beklediği bir yeri de yok duraksız bir kan evi
bakterim , damarlarından beste yakıp çal zili

daha değil , kıyafetlerimin düğmelerinde dinlenin
kim dedi , son rötuşta kusursuzluk izlenir
tam eksik , bütün hep güzel sürse
henüz saatim olmadığı için yetişebiliyorum geçliğe

venüs saatini yalatır dünyaya
pusulada da yok yönün
henüz henüz henüz

korkuluğun arkasına düşer dölü
kurusa da ada , yok yüzün
henüz henüz henüz

bütün bu oyunların
pilinin biteceği ellerde sonlanması için
küçük bir evren yaratmam gerekiyor bazen
orda kimler mi var
orda ondan başkası yok

çünkü tozlarını sildiğim bir fanusta doğurmuştu beynim onu
şimdi bir kumsaati içinde tozlarını öpüyor

kimdi bilmiyorum
ama parmaklarım hala acıyor
babamın daktilosu geliyor aklıma
o gürültünün yarattığı
bir dansta her şey

bu gece hangi galakside yanmak istersen
oraya götüreceğim seni

30 Mart 2012 Cuma

Korkuluğun Arkasına

uykusuzluğu güzel bir nedene bağlayamadan
onca yanlışlığın içinde eğlenip
şu ankesörlü telefona benzettiğim insanlıkla
sıcak su ve somutluğu
buharında ruhlaştıran
bir pişmanlığın
hüznü

yanak çökerten
bir ihtiyaç
son ses kaydının merakı gibi
ama
çemberde ilerleyen sivrilik
değerlerini ve önemlerini
çeker iğnenin ucundan

sıradakiler için temiz kan
yağmur yağsın uyandığımda

23 Mart 2012 Cuma

Karga





bir pazar sabahı
ne doğan var ne ölen
hafif sisli göletler , rüzgarlaşıyor güneşte
çıkıp dolaşmak isteyen bu dolaptaki gürültü
bütün mevsim bayat , sen ondan da mı çürüksün ?

ayakkabılar raflarından kalktığında
ve sokakta tanrı olur benim hiç bir duam olmadığından
öylece dans etmekte dün , ortalıkta yokken gül
devrik evlerinin çatıları bile bugün pürüzsüz

hafiftir esinti beynin konuştukça , dilin kurur
çünkü yarattığın kadının senaryosu bilim kurgu
kuduz bir karga geçer tepemden ve tek zincirli salıncak
ağzı masumiyet köpürürken kanatlarından öpülmüş

ve ben selamlaştım gülerek geçen bir kediyle
20 adım attığımda , yerde tüylü bozuk ses
geç kalmıştım ve dargınlığının sesiyle - dedi ki -
az önceki yükseklikteki kargayım ben
-
bir pazar akşamı
ne karga var ne gülen surat
pencereye yakın olan yansımanın içinde ay
ve uyumak isteyip uyuyamayan beynimdeki danslarında
bütün bileklerin kırık , zarifliğinde öldü şans

fayansa hiç düşmeyen sesimi
sadece bilincimden sızan damlalarla
basamaklarına basıyorum seni hiç uyandırmadan
yakına gelip uzaktan bakmaksa bu
yargılarım var benim bildiklerimden göç alan

bir şarkının yanağından
gölgesine uzanmakta
sokağımdaki fren sesi müziğime ıslık katar
günü özetleyen duvardaki gölgelerse
bitişiğine anlam satıp , çamur karan şarlatan

duran müziğime doğruldum tek bir sigara için
pencerenden çıkardığım gövdem , yıldızlara traşlanır
yolda gözü parlayan , ayın dedektifliğine delil
yola yapışmış bedenine rağmen gülüyordu yine kedi

16 Mart 2012 Cuma

DAS





bu gece sakinliğim
şişede köpüren kısımda saklı

kızgın taşlar yuvarladım bilincime
hiçbir adım atılmıyor

14 Mart 2012 Çarşamba

Vidalita

bilinmemesi gereken
bilinci açık davranışların kanında yürüyen tanrılara
ipler uzatıp , kip-ler ver

ki düşünmeliler
senin pişmanlığın
benim aklımdan çıkmayan kuklalara ilave

kinaye kokuyor bu toprak
diri misin hala ?
unuttuğun sözün vardı kristallerin içinde
yoksa uzaklaşan gölgeye mi sıçrayışın

12 Mart 2012 Pazartesi

Geç Kaldınız : Hepsini

aynı anda aynada yansımalar
daha sonrasında saklanan
ve aşamalı süreçler

tenler , zigzaklar , pazartesiler , alkoller ve masa

neyseki farkındalığın zirvesinde
krizin en aptal nedenine
tanrının kahkahasından küfürler atabiliyorum

kafa atmak ruha bu
ve derinlikte ucuzlaştığını görmek
soyutlukta yaratılanı yumruklamak

böylelikle değer yargısı bir terim olarak kalır salda


artık

orda bat ..
orda boğul
orda kok ..
ordan çıkma

11 Mart 2012 Pazar

Yağmur

beynime merdivensiz tırmanan kıyafet ıslak
tırnaklarına geçirdiği bedeniyle tanışacağım birazdan

birkaç adımda
düğmeleri tenime zımba
ve notlar doldurulmuş bir raf

donuk hepsi
istesem de
pencerem tam kapanmıyor

göz bebeklerime saplanmış bir çiviye
asılmıştı dünya

rüzgar dilimler
uzanmış masumiyetleri
ve
tekerleğinde döner
cinayet için yeni isimlerle imza atan iç güdüsel orospular

hep
katı sağır
bağırır zaman

kurular daha

10 Mart 2012 Cumartesi

Kanepe

bir hafta öncesinden
seçilen mızıkacının kanında
alev çıkaran
soytarı

sirk bir festivalde kaybolmuş
ve piramit gövdesinin
basamağında
gökyüzünün köpeği
salyalar bırakır
kovanına

ulaşılmış haritalar ve amaçlar geliyor
gözlerimi kapağına öptürdüğümde

bahşişi bol

ne olur macerasının
lastik patlakları

dirsek , dualarını siklemezdi
ki öyle de uzanırdı bahşişinde

8 Mart 2012 Perşembe

Deklanşöründe Çakmak Çalar

bal mumundan vesikalık ve
sesi kalın bir rötar

savaş yeşili hırka modası var hala burda
devrimci kıkırdak
saç dökümü graniti andıran

kullanılmaz durumda
ve bir kağıdın arkası hep dolduruldu

molozlar dolusu
manzara
eşantiyonlarından hiç haz alınmamış

dere yatağında leşlerin toplandığı
ve denize dökülmeyen
bant

5 Mart 2012 Pazartesi

Tyrannosaur

ego kurbanı
bir gezegenden çıkma
ses kaydını
açıp
dinlerim bazen

ince örtülür dudaklarıma
sokak

uyumam gerekli olduğumu bildiğim halde
bir kahve yapıp
tekrar ettiririm

bana hep paralel evrende
tanrının sesini anımsatır

3 Mart 2012 Cumartesi

Dediğimiz Gibi

gölgeden gerçeğe doğru bir kediyi sıçratmakta cüceler

araba mezarlığına karşı
kulaklıklı bir jartiyere
eşlik etmek

pantolonlar değişse de
kıç ceplerindeki
o kağıt değişmiyor

çağın kutup noktasında uyuyan balıktan arındırılmış bir soğukta
köleci dansını yapıp
ayak topuğunda canavarlaşan bir yüzün dişleriyle
tüm özgür karıncalarıma çiğniyor

rengim al dercesine
otururken yanıma
yüzümü terse çeviriyorum ondan

nefes çektikten sonra
üç parmağına sürtüyor sigarayı

ben
başı yere yapışmış ve tek ayağıyla
maviyi tutmaya çalışan
karıncama bakarken

şu araba benimdi diyip
gülüyor

27 Şubat 2012 Pazartesi

Işın

sancının tam bir ay öncesi
ve bu kez
sadece
tepkisizliği
kıskandıracak kadar
kararlar var
avcumda
siktir et süslü
bir iştahsızlıktan
alınan

26 Şubat 2012 Pazar

Bir Yüzden Ayak Basmak

hemzeminlerde

yaş otlar arasında
kurulanan bir salyangozdan
taklalar atan kaplumbağam

saati bilmiyor ihtimali büyük

yavaşladığında rüzgar
omuzlarını çeken bi masumiyetle
başı omzuna yaslı

sabah yuvası salıngaçlarından daha hafif bir sesle görülebilen
dürbünlü kükürt kokusu

yine de küçük adalar güçlü durur suyun üzerinde
onların gözünden kıyı da bir adaysa eğer

ağaçlarda tanrının kusmuklu mendilleri
ve salyangozla güneşe yalvaran marangoz

kurumayacak olduklarını bildikleri halde

ay'ın dantelleri bu yansımalar
çok eski bir meteoru
masası olarak kullanan

dengede kalmış tahtaravalli
ve çizimleriyle yarıda kalan bir ütopya

üç kapılı bir süreç
daktilo çocukluğumdaki kadar kutsal
gramafon yaşlılığıma sakladığım sevgilim

23 Şubat 2012 Perşembe

Mirtazapin

basamağında merdivenin
güçlü ve son vuruşlarında piyano

tüm o iklimlerinden bulanık suda caymak

tek kelimesiz uyku
zorbalıkla bana
ait olacak

avuç dolusu kurtuluş
çizgiler daha belirli

prospektüsünde seni karıştıp
bu gece hangi galakside yanmak istersen
oraya götüreceğim seni

22 Şubat 2012 Çarşamba

Boş Kasetlerden Bir Ses Kaydı Bırakıyorum Sol Omzuna

fırsat bekçim
günü bekliyorum
çizilen dışındaki patikaya doğru geçti adımlarım

zaten geç kalınmışlık
bilirsin doğmanın sancısı varken
bulmayı severim seni

tekrardan bir kartpostal çalmak tanrıdan
ve güzel bir manzara olur hep

ortalıkta yokken ihtimallerim
yani sorgu başlamadan beynimde
ve sen henüz ilk devriminden ismini almadan önce

yorulmuşluğuma ver tebessümleri
tünel uzun bir süreçti zaten
çıkışı da yok
sonunda güzel örülmüş parkelerden bir duvar
hemen önünde sen
tepkisizliğin yüzeysel boyutundan
kaçmış bir güzellikte
parlıyor
parmaklarının arasına sıkıştırdığın
kelimelerden kartpostal

uzanıp almak sadece
biliyorum senaryoyu
sıkılmadım bunu yapmaktan
hücrelerimi dilimleyen makasa sahip bir olgu
geçen zamanı tosbalar terse dönmüş sırtlarında kaşıyor

en fazla bir sigara daha
edebiyatın işe yaramayan kısmından
müziğin sağır kulaklarına

evren başaramayıp , izlemekle yetindi
değişmeyen beni
değiştiremeyen seni

18 Şubat 2012 Cumartesi

İmzalar Kumsal

2-3 günlük alkolün
küfüne yapıştırılmış onlar

onlar koyu renkli yarı gezegen
ve kimseyi yaşatmayacak denli gerginler

seni nefretin ve sinirinin uzantısında koparırken
parmak uçlarında inceleşir kibir

vazoda tasvirsiz kökleriyle
tanrılaşmış bir çiçek var

güzelsin hala

hata cinnet sunuyor danslarında
ve uykusuzluğun uykusunda
mor bir renktesin
göz altlarımın en gösterişli papyonlu garsonu

ilk servisinde
kanyona bir çığlık
yankı bugün
daha yakın

hissederek dinlenmemiş melodinin
çevirisi bunlar
bozuk atan ruh halimin kumbarasının teybinde

fazla ihtişamlı olana daha pahalı bir çerçeve
ki adalar hep rahatlığına düşkün bir manzaradır

sürünmenin eşi !

bağcığını bağlamaya bile üşengeç
yağmur yağsa
ayaklarımız ıslanır
geri dönerdi
küreklerle

türetmeden söylemek
eksik olan bir şeyin olmadığına da eminim
boyadı martı gemiyi
kağıt bir paçavra
boyası bir alfaden göç alan

koylardan çekiliyor sular
delik fırtınadan
tekrar eden bir sese kaçmaya çalışmaz kulak

görüntü hep aynı
bölündükçe bilinç altımda
yuttukça erimeyeni
sağır kitabının arasında konuşmaya başladım bile

8 Şubat 2012 Çarşamba

Bunun Tonu Hoştur

çingeneler ayakkabılarını traşlarken
kedi , köpeğinin çıkacağı sokağı
makastan azalttı

fare bir delikte kayboldu
saat düştü suya
fırtınaya koştu sırtıyla güneş

erken uyudu tanrı
tekerlekte parazitlenmiş gürültü varken

kumda ısındı yaşam
sürtüşmeleriyle raylar eskitti deliliği
ve kahve için yalvardı

melodiyle de evcilleşmez solucanlar
sığınakta bir zamanla birlikte yatıyordu

5 Şubat 2012 Pazar

Tuz

manzara güzel o'ysan
peki kendime ayırdığım saatler kimin

kibrit öldüren soğukluğun temizliği
kirletilmiş bir ciğerde sendelenmiş şehirlerin
kaldırımında tepkisizdik

işlevi durmuş saatlerin pillerinde büyüyen
kendini çizsin bırak , haritadan yürü gel
elindeki kalemin beynindeki yetkisini verecekse eğer
bozulur dengeler

hiç ; güzel ve aynı seste soyunursa
hiç bir şey olmamış gibi yap
beyin figürü, ruh ayazında kanatlanan ayaklarız biz
bağcığımızda hep senin uydun asılı kin

dinledikçe bu rıhtımda tozlarıın ayazı kızıl
yakılan bugün yıldızın alkolüne sızıntı
ama ısınmak yok , kahveye Sığının
arşiv çalarken parke küllerine sigara uzatır

16 Ocak 2012 Pazartesi

Celö

oraya yürüyelim
yıllanmış deklanşörün şarap içerken beynimi patlatışının resmine

seçimlerinin üçüncü komşusuydu günlükler
külünde düşürürken sürüngen

hata parlak jartiyer

tanınmadık yüzünde
tohumlaşmış ten
ve
yoğunlaşır hava

bir adımlık hikaye

gece masal olur
sunta

hareket edilen perondan
ruhumun sinir uçlarına
pansumanlar yapacak
müzik listemin
balık kostümlü canavarı

13 Ocak 2012 Cuma

s 54

plana kutular dolusu sigara çıkartıyordum
bardağın yokuşunda köpürüyordu okyanusunda kahve

italik anlatacaktım oysa bu gece
his iplerime asılan kıyafeti
daha sonra dansının avcunda
dudağındaki piyanoyu çalacaktım
kuruyacaklardı kırık sandalyenin ayağında

yelkovanın beklenmedik basamağında karşılaşıp
görünmeyen bir sesin merdiveninden
-ben yokum gece
dedi kadın

gece kurulmuş bir saatti
adım seslerinde koridorun çığlığı
ve atıyor adımlarını beynime kıvrılıp

kahve yüklü gezegen ve onun uydusu sigaralar
habersizler o'nun olmayışından
belli etmemek için verilen bu mücadele
tarihimin en soğuk savaşı

bir fotoğrafın karşısında
seyrediyoruz dansını
beynimi ikiye bölen
tenindeki sıyrıktan

beynimi ikiye bölüp
çıkarıyorum seni
kanatların güzel

sabaha kadar
yolu sev diye maviye boyadım ayakkabılarını

sigara biterken kahve soğuğu
üzerine bir ceket al
üşümeni de istemem

akvaryum camında çizili olarak kalsın tanrım

9 Ocak 2012 Pazartesi

Güneş İmzalı İçtenlik

pişmanlık
ertelenmiş gününe
pedal çevirmekte
ve sert zemin yumuşatıyor güldükçe
kırmızı fragmanını

bilinç her zamankinden
daha parlak perhiz beyne
farkındalık salgın bir hastalık olsa da

radyo frekansını bozuyor
parmaklarıyla attığı adımlar
ayakkabıları iyi bir gözlemci
bağcıkların anlattığını hiçe sayıyorum

yazı burda değişiyor çünkü
çünkü pastel bir mürettebat deviremez gemiyi
ve maskelenir balık
okyanus renkli sulu boyasıyla

yeterince özgürlük
övgü alma sanatından görevlendirilmiş
ne ihtiyaç ne de bir not
ve
ilgiler hep kibrit çöpleri kırar
ben ateşi kumsalda yakıp arşivimi sofra bezinde sunuyorum

tok bi gökyüzüne
parlak porselenler sunmak

hep merak edilir
tavan ne düşünüyor

düşüyor bencil masaya
sesi burda koyulaşan ve tonlarında meridyen
sonra yürüyüp gittiler
rüzgar maviye sürükledi
çalan şarkıları

7 Ocak 2012 Cumartesi

Ne İstersin

boyaların döküldüğü bir ressamız bu gece
raflarında sallanan kitaplarda
aksayan kahramanlarla türetilmiş

benim kitaplarımın
küllerinden bir kıyafet dikmeliyim soğuğuna karşı
ve duvarda bir yazı
ithafı belirsiz

saatinin sıradakilerini düşünmeyip
akvaryuma kilitlemeliyim
serçe parmağında dikizlenen düşü


yol sol tarafına döküyor çakılları
yarım tarifli bir şehirdir
tanrı

yüzüne yeni bir alfabeden
kutsal tanımı

son sigarama kadar
evren onun atomunda parçalandı
ki kahve tanrıya bakarak içilir

5 Ocak 2012 Perşembe

Eksik Kalmış Harfler İçin

kalibresinden
bir dişini çıkaran

küçük bir noktasından
nefessiz bırak
ciğerlerinde ısınan
kısık sesli canavarı

canavar hep derki
-solucanların sayısı arttıkça , temizliğe kalkışmalı toprak

ve karşımdaki 4 ayaklı hareketsizin canlısı
parmaklarında öldürdüğün sigaranın
dumanını izleyen gözlerine
uyumlu saçların

alfabeden kaçık anlaştığımızın bir kanıtı bu uyuşukluk
karşılaşmanın tekrarlarında
seni buraya getireceğim

2 Ocak 2012 Pazartesi

Küçük Bir Dolaba Sığacak Kadar Literatür

bir krizin
en habersiz
nedeninden

boynundan saçlarını kaldırıp
sırtını dönen
masum solucana

arada boşlukta sallananlar ve tanımlanmayı bekleyenler
sadece daktilo sesi olmuştur
bugün de öyle

en yüksekten aşşağı yani
kapının vidalarını gevşeten bir müzik bu

zirvedekinden haber yok

metal damarıma kuruyor yeni kentini
ve lisodya ön yargımın doğruluğunu kanıtladı

parkelerin üzerindekilere anlam yüklemez çıplaklık
çözmeye çalışılana da
kendini saplantı ve takıntı olarak adlandırana da

aptallıkları
yumurta beyazına kabuklar düşürürken
sarı bulanıyor sağ elinde salyalı
değişmeyecek bardaktan
rekora koşan uykusuzluğun şekerlerine
yumru avuç
bugün bir tuğlaya ulaştı